Ağzımızı Açmaya Korkuyoruz

Mehmet GÖKTAŞ

Yok yok, korku demişsem siyasi veya mahalle baskılarını söz konusu etmeyeceğim. Bireysel hayatımızda oluşmuş ve bizim farkına varmadığımız bir takım engelleri dile getirmeye çalışacağım.

Farkında mısınız? İnsanlarla iletişim kurmak cesaret ister oldu. Özellikle tanımadığımız birileriyle müsait ortamlarda şöyle iki kelam edelim diyoruz ama korkuyoruz.

Otobüste, uçakta, herhangi bir bekleme noktasında, bir parkta insan olmamızın, Müslüman olmamızın gereği bir ünsiyet kuralım, şu suskunluğu bozalım istiyoruz. Fakat epeyden beri içimizde bir tedirginlik, bir tereddüt olduğunu fark ediyorum; ya adam birden patlayıverirse! Nitekim rastlıyoruz ve ağzımızı açtığımıza pişman oluyoruz.

“Havadan sudan konuşmak diye bir tabirimiz vardı, maksat konuşmuş olmak anlamında, onu bile yapamaz olduk, insanlar öylesine gergin, öylesine kendi kendilerini kurup doldurmuşlar.

En zaruri durumlarda bile kadınlara bir şey söylemek ancak bu kadar güçleşebilirmiş.

Uçağımıza bindik, herkes çantalarını yerleştiriyor, çantası biraz ağır olan kadın yolcu biraz zorlanıyordu, ben de yanımdakine yardım etmesini söyledim, yardım etti ama isteksizdi, ben söylediğim için yaptı. Oturduktan sonra bana doğru eğildi ve yavaş bir sesle;

“Korkuyoruz amca artık, ya bir de taciz etti diye bağırırsa, benim halim ne olur biliyor musun?” dedi, bu anlamda duyduklarımı hatırladım, birden ben de irkildim.

Vaktimizin önemli bir kısmı yollarda geçtiği için mümkün olduğu kadar yakınımdakilerle iletişim kurmuşumdur. Genellikle çantamda “Namaz Gözaydınlığım, Örtünme Çağrısı” gibi kitapçıklarımdan bulundurur ve tanıştığım bu yolculuk arkadaşlarıma hediye ederdim. Yaşıma güvenerek kız öğrencilerle bile tanışmaktan çekinmezdim, öyle ya, onlar kadar torunlarım var.

Söylediğim gibi son zamanlarda o cesareti kendimde bulamıyorum. İnsanlara nasılsınız demeye korkuyoruz.

Hiç olmazsa havadan sudan konuşurduk, şimdi hava demeye de su demeye de çekiniyoruz, hele hele yağmur ve kar diyecekseniz iyice düşünmeniz gerekecek. Hani bir “Ördek Hüsnü” hikayemiz var ya, mesele tam o noktaya gelmiş durumda.

Bize ne oldu, insanımızın böylesine gergin bir duruma gelmesine kimler ve neler sebep oldu dersiniz?