Avrupa rüzgar ekti, fırtına biçiyor..
Bu sonuç kendi eseri..
Hadi, PKK’yı, PYD’yi, DHKP-C’yi desteklemeye, himaye etmeye devam edin.
Karga besleyenler gözlerini sakınsınlar.
Zalimlere yardım edenlerin başına Allah o zalimleri bela eder. “Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur” denmiştir.
Zulm ile abad olunmaz.. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste denmiştir..
Esed’e dokunmayın, Siyonistlere kol-kanat gerin, Sisi’ye destek verin..
Unutmayın haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.. Bu kim olursa olsun. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumlardan yana olacaksınız, zalimlere karşı. Zalim babanız da olsa, mazlum düşmanınız da olsa..
Ağlamayı bırakın da, “biz nerede yanlış yaptık” diye sorun..
-Suriye’yi terör cehennemine çeviren ve onlara arka çıkan kim?
-PKK ve PYD’ye kim destek veriyor?
-DAEŞ’i kim niçin örgütledi?
-Esed’i kim koruyor?
-Sisi’yi orada tutan kim. BM, AB, NATO gücünüz mü yetmiyor. Öyle ya, sizin DAEŞ’e bile gücünüz yetmiyor. DAEŞ’i Musul’dan çıkaracak gücünüz bile yok.. Sahi Baradey nerede, Tony Blair’den sonra sıradaki kim, Sisi’ye danışmanlık için..
-Paraleli kim himaye ediyor?
Karton’dan kaplan mısınız siz.. Tabii, darbeye “darbe”, darbeciye “darbeci” de diyemiyordunuz değil mi? Adalet, barış, özgürlük, insan hakları, hukuk devleti sizin ülkenizde bir makyaj markası idi değil mi!
Söyler misiniz, Suriye sınırları içinde sivil insanların, kadın, çocuk, yaşlı, engellilerin daha güvenli bir şeritte temel ihtiyaçlarının karşılanmasına niçin karşı çıkıyorsunuz.. Ya hu ülkeden kaçamayanlar açlıktan sokaklarda kedi-köpek bırakmayacaklar. Haydi Suriyelilere merhamet etmiyorsunuz, kedi-köpeğe de mi merhamet etmiyorsunuz. Hayvan haklarını savunanlar, Greenpeace filan, HRW, AI, neredesiniz.
Belçika’ya saldırılınca aklınız başınıza geldi değil mi, Türkiye’de bombalar patlatılırken, silahlı çeteler, dağdan inip, şehirde siperler kazarken sesiniz çıkmıyordu, besleme aydınlarınız tumturaklı ifadelerle bildiriler yayınlarken mangalda kül bırakmıyorlardı, sizin media da dibek döğenin hık deyicisi rolü oynuyordu. Bu bildirilere destek veriyorlardı.
Ya hu, dün derin devletin tetikçileri deşifre olunsa size kaçıyor, himaye ediyordunuz, katil, terör elemanlarına sahip çıkıyordunuz, Ergenekonculara sahip çıktınız, Paralel yapıya sahip çıktınız, DHKP-C’ye sahip çıktınız. Eşcinsellere sahip çıktınız, Gezicilere sahip çıktınız.
Kendi içindeki İslamifobik topluluklara karşı da bir gücünüz yok. Pegida filan, ne yapıyorsunuz bunlara karşı. Ülkenizdeki göçmenler ve Müslümanları terörle özdeşleşir ve onları düşman gibi görmeye başlarsanız, bunun sebeb olacağı sonuçlara da katlanmak zorunda kalırsınız..
Türkiye’yi anlamak ve işbirliği yapmak zorundasınız.. Türkiye’yi kabullenmek istemiyorsunuz ama, kaybetmeyi göze alamazsınız..
Bir de İslam dünyasına Paralel din İslam ile DAEŞ İslam’dan ibaret bir İslam dünyası anlayışı ile sorunu da anlayamazsınız, çözüm de üretemezsiniz..
Batının İslam ve Türkiye konusunda net bir tavır içinde olması gerek.. Bugünkü tavırları güven vermiyor.. Bir yandan DAEŞ, bir yandan PYD-PKK, öte yandan Paralel kamburu ile liberalizm maskesi altında komünistlere, homoseksüellere, uyuşturucuya arka çıkarak İslam dünyası ile iyi ilişkiler kuramazsınız..
Kendi dünya görüşünüzü, uygarlığınızın dayandığı kavram ve kurumları başkalarına dayatmayacaksınız.. Herkesin dini kendine.. Adalet, barış, özgürlük, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetimden söz ediyorsanız, bunu İslam dünyası, Afrika, Asya, Latin Amerika’daki ilişkileriniz de de göstereceksiniz..
62 zengin; dünya gelirinin yarısına sahip.. Vahşi kapitalizmin enerji, gıda, sağlık, enerji gibi alanlardaki hoyrat politikalarından vazgeçeceksiniz.. Dünyayı silaha boğmayacaksınız.. Dünyanın 5’den büyük olduğunu kabul edeceksiniz.. Kendi yaşam tarzınızı başkalarına dayatmayacaksınız..
Vahşi kapitalizmin hoyrat sömürüsüne son vereceksiniz. Bugüne kadar böyle geldiniz, ama bundan sonra böyle devam edemezsiniz..
O zaman bu derin konularda bir karar vermeniz gerekiyor.
Batının artık bir karar vermesi gerek.. Eğer bu olanlardan ders almayacaklarsa korkarım gelecek günler, geçen günleri aratacak onun için.
Dilerim, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı, adaletten, barıştan, özgürlükten yana, sürdürülebilir bir düzen mümkün olabilir..
Selâm ve dua ile..
yeniakit