Derin Gerçekler
Önce midemizden yakaladılar bizi. Açlıkla korkuttular. Sonra midemizi abur-cuburla doldurdular. Halk “Ekmek Partisi”ne üye yapıldı. Efendilerimizin oltalarında ekmek vardı ve biz de Sazandık. Oltayı yuttuğumuzda anladık başımıza gelecekleri ama çok geç kalmıştık. “Oltayı yutan balığın yem istemeyeceğini” bizden sonrakiler de anlayamayacaklar korkarım.
Kafamız işgal edildi sonra ve sonra kalbimiz. En son damarlarımız nanotüpler Biyolojik bir savaşın muharebe alanına döndü.
Birileri hala sınırdan gelecek düşman askerlerini bekliyor. Uzay işgal edildi ve dünyanın her noktası, ışın ve radyo dalgaları ile bir saniyeden daha kısa sürede vurulabilir artık.
Ellerimize tutuşturdukları akıllı oyuncaklar aklımızı başımızdan aldı. Bir “bebek gelin” hikayesi, hafta boyunca gündemi işgal etmeye yetti. Miladi yeni yıla bu utançla giriyoruz. Bu sosyal medya çocukları için “ne Atom bombasının, ne Londra konferansı”nın bir anlamı yok. O konulardan keyif (!?) almıyorlar, onlara TikTok yetiyor. Artırılmış sanal gerçeklik, gerçeklerden daha heyecan verici.
Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında bir ormanı kaybediyoruz. 6 yaşında bir kızın yaşadıkları ile ilgili anlattıkları çeyrek asır sonra ülke gündemini haftalarca işgal edebiliyor.
Bir çocuk tacizi olayını bahane edenler, İslam’a ve Müslümanlara saldırabiliyor, LGBT’ye özgürlük cephesi bundan istifade namus ve ahlak dersi verebiliyor. Kimi de çıkıp “İstanbul Sözleşmesi”ne geri dönmekten söz edebiliyor. Lanzarotte’den sözeden yok. Hani ana okulundan başlayarak çocuklara cinsel kimlik ifade eden oyuncak, kıyafet, isim, renk tercihinde bulunulmayacaktı. O cinsel yönelim ve eğilimlerini, din ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir şekilde deneyimleyerek, 15-16 yaşında bir cinsel tercihte bulunabilecekti. Buna karşı bir tepki var mı? 5 yaşında bu eğitimi alacak, bilgilendirilecek, gözlem yapabilecek. 14-15 yaşında deneyimleyerek bir tercihte bulunacak.
Piyasada bazı İlaçlar yok. Fiyatlar durdurulamıyor. Askeri ücret belli olsun, daha da zıplayacak.. Nezle olan hastahaneye koşuyor. Herkes hastalık hastası oldu. Hastalık hastalığı pandemisi var. Seçim için meydanlara mı çıkacağız, yoksa bir aklı evvel insanları yine eve mi tıkacak!
Bakın bu Satanist Pedofolik çete sadece mülkiyet ve parayı değil, insanı ve dini de tedavülden kaldırmaya hazırlanıyor. Digitalizm dinleri yoketmeye programlanmış bir sanal din. Bütün dinleri yokettikten sonra kendini de yokedecektir. İnsan Tanrı olacaksa, dine ne gerek var. Bu konuda bizim İlahiyatçılarımız toplumu uyarmak yerine Şeytanın sanal cenneti MetaVerse insanları ikna etmek için akademik toplantılar düzenliyorlar. Bunlar TransHumanizm’den söz ediyorlar. “Biyolojik insan”ın sonundan söz ediyorlar. “Z kuşağı” deyince bu kuşak kendini şanslı, onurlandırılmış zannediyorlar. Onlar Kızılderili’ler örneğinde olduğu gibi “Son Mohikanlar”dan oluşan, denek olarak kullanılacak, neslimin son örneği GENOM’lar! İnsanların nesneleştirilmesinden söz ediyorlar. Gen mühendisliği ile, insanların biyolojik olarak yeniden tanımlanabileceğini söylüyorlar, bu anlamda GlobalResetten söz ediyorlar, kimseden “gık” yok. Atama bekleyen memur adayları, EYT bu konulardan daha fazla toplumun ilgisini çekiyor. Human 2.0 ve Endüstri 4.0’da bu kadar insana gerek yok. “Ne çalışan kalacak, ne emekli. Çöp olarak görülüyorsunuz, sizden kurtulmak için sürekli senaryolar çalışıyorlar” diyorsunuz, gülüyorlar. Bu Aileyi ifsad eden yasalar, bu uyuşturucu furyası, savaş tehdidi, kısırlaştırıcı gıdalar, salgın hastalıklar, bu aşı, ilaçlar hepsi bu hedefe ulaşmak için. Yeni yılla birlikte iklim politikalarını da aktif hale getirecekler. Birileri yeryüzünü cehenneme çevirmek için planlar yaparken, Türkiye’nin gündemini görüyorsunuz.
Muhalefetin durumu daha da yürekler acısı. Bir kısmı zaten bu konulara girmiyor. Kılıçdaroğlu daha cesur çıktı. Bu durumu bir o anladı, o da yanlış anladı. LGBT’nin safında yerini aldı. JEREMİ RIFKIN REEFİKİNİZ OLMASIN diye uyardık ama, J. Rıfkını danışman yapmak, AK Partinin Mc Kinseyi Beştepeye danışman yapmasından daha vahim bir hata. Belki şu misal daha iyi anlatır bu durumu: Bekri Mustafa Ayasofyaya imam olmuş dersek dindarlar bunu nasıl anlarsa, CHP’nin Rifkin’in klavuzluğunda siyasi bir yol haritası hazırlayıp yola çıkması da, kendi kesiminin aklı başında çevrelerinde aynı şekilde anlaşılmış olmalıdır. Bu “Amerikan mandacılığı”ndan daha vahim bir hadisedir. Global Faşizmin tetikçiliğini üslenmekten başka bir anlam taşımaz böyle bir şey. Kılavuzu Rifkin olanın başı beladan kurtulmaz.
Gelinen noktada CHP oy almak istediği sağ tabandan da bu saatten sonra beklediği oyu alamaz. Sol ya da Kemalist tabandan da bu son adımı ile uzaklaşmış gözüküyor. Bu durum tam da Tosya’ya pirince giderken, evdeki bulgurdan olma halidir. AK Parti de daha önce bu mavi boncuk politikasını uyguladı, sonuçta bugün geldiği yer belli. CHP rakiplerinden de ders almıyor. Oysa başkalarının denediği ve katlanmaz zorunda kaldığı güçlükler karşısında kendisi için bir tecrübe olmalıydı. O da yola çıktıkları ile yolda buldukları arasında sıkışıp kalmış gözüküyor. Eee, ne diyelim kendi düşen ağlamaz. “Ben yolumu kaybettim, yolların günahı ne” diye bir şarkı tam iyi gider bunun üzerine.
İktidar ve Muhalefet kıyasıya bir çatışma içinde olsalar da, ne çok benzerlikleri var. Yüzleri başka yönlere baksa da ayakları aynı yöne gidiyor. Bu gidişin sonu hayır değil. Bunun farkına vardıklarında korkarım çok geç olacak, hem kendileri, hem de Türkiye için.
Selam ve dua ile
5Gvırusnews