Ahilik nedir ?
AHİLİK NEDİR ?
Ahi’lik bir Türk esnaf kuruluşudur. Ahi’lik temeli yardımlaşmaya dayanan esnaf teşkilatıdır. Köylere kadar yayılan en küçük örgütten en büyüğüne kadar milli birlik ve beraberliğe, karşılıklı saygı ve sevgiyi sosyal dayanışma ve yardımı temel ilke sayan, el birliği ve kardeşlik havası içinde din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı, köklü, sağlam, düzenli ve milli bir toplum kurmayı amaç bilen bir kuruluştur.
Bu kuruluş, XIII. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla dek Ahi’lik daha sonra XX. Yüzyılın başlarına denk de “GEDİK” yani lonca örgütü olarak toplumun ekonomik kesimindeki oluşumları düzenlenmiştir. Anadolu Ahi teşkilatı, kuruluşundan zamanımıza kadar, gerek kendi bünyesinde ve gerekse topluma karşı görevini yapmış bir müessesedir. Kendi içerisinde doğruluk, karşılıklı yardım ve saygı esasından hareket ederek Türkiye’nin ticari ve ekonomik hayatında büyük rol oynamış ustalar, çıraklar, kısacası zanaatkarlar yetiştirmiş ve yetişen bu esnaf tek taraflı çıkar endişesi ile hareket etmemiştir.
Sadece mesleki fonksiyonunu yerine getirerek topluma hizmet etmekle yetinmemiş olan bu müessese, kuruluş devrinde yerleşme meselelerinde ve Anadolu’nun Türkleşmesinde ve yayılmasında, daha sonra da genişleme esnasında büyük rol oynamış bir teşkilattır. İşe deri işçiliği ile başlayan ahi’ler sanattaki kabiliyetleri ve yüksek ahlaki meziyetleri ile otoritelerini zamanla bütün öteki sanat kollarına da tanıtmıştır. Bu geleneğe, bütün tarihleri boyunca Osmanlı Sultanları da saygı göstermiş, tekelci tüccarlara karşı zanaatkarları korumuşlardır.
AHİLİK NEDİR?
“Ahi” sözcüğünün kökeni konusunda dil bilimcileri arasında görüş birliği yoktur. “Ahi” kelimesi, Arapça “kardeş” anlamına gelmektedir. Ancak, Divanü Lûgati’t Türk’te “Ahi” kelimesi eli açık, cömert, yiğit anlamına gelen “akı” kelimesinden türediği kaydedilmektedir.
Terim olarak Ahilik ise, XIII. yüzyılın ilkyarısından XIX . yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu’da, Balkanlarda ve Kırım’da yaşamış olan Türk Halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlâki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluşun adıdır.
Bu tanımlamalardan hareketle “Ahi” kelimesinin, kardeş, arkadaş, yaren, dost, yiğit anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Ahilik hem sosyal hem de kültürel yapılara ait bir terim olarak; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran, işi kutsal, çalışmayı bir ibadet sayan, din ve ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve sanatkarların iş teşkilatı manasını taşır.
Ahi birlikleri her kurum gibi, belli bir ihtiyacı karşılama amacı ile kurulmuşlardır. En geniş anlatımla Ahi birliklerinin kuruluş amacı; Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türkmenler arasında yer alan çok sayıdaki sanatkarlara kolayca iş bulmak; bu kişilerin Anadolu’daki yerli Bizans sanatkarları ile rekabet edebilmesini sağlamak, piyasada tutunabilmek için yapılan malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkarlarda sanat ahlâkını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik olarak bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardımcı olmak, ülkeye yapılacak yabancı saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında ülkeyi savunmak ve yerleşim bölgelerinde Türk-İslam kültürünü yaymak şeklinde tanımlanabilir.
Ahilik Nedir
XIII. yüzyılda doğarak Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rolü olan bir teşkilattır.
Sıkı bir ahlak disiplini içinde oldukları için bir tarikat, ilk önce esnaf teşkilatı arasında yayıldıkları için de bir esnaf teşkilatı zannedilmiştir,
İstanbul’un fethine kadar kuvvetli bir teşkilat olarak yaşadı. Yerini XV. yüzyılda Lonca teşkilatına bıraktı. Ahi başkanları zaviye (küçük tekke)yi yaptırarak içerisini halı, kilim ve başka eşya ile döşerler ve kandiller asarlardı. Zaviyelerde imamlar, müderrisler, ketipler, vaizler, sileh talimcileri, hattatlar, şairler, şarkıcı ve rakkaslar bulunurdu.
Ahi zaviyelerine kabul olunanlar, Ahe terbiyesini okuyarak, dinleyerek ve birlikte yaşayarak alıyorlardı. Zaviyede öğretmen ve pirler önünde şarkılar ve ilahiler okunur, oyunlar oynanırdı. Ahi teşkilatına ilk giren adayın başı traş edilir, tövbe ve telkin verilirdi. Taç, hırka ve şalvar giyerlerdi. Bu adaylar uzun bir denemeye tabi tutulurdu. Tuğ ve bayrak verilir, kuşak kuşatılır, seccadeye geçirilir, helva pişirilir, birbirlerine lokma sunulur, diğer bir şehre helva gönderilirdi. Böylelikle uzun yıllar süren bir eğitimden sonra törenlerden geçirilerek olgun bir Ahi olunurdu.
Kafirler, münafıklar, iftiracılar, dedikoducular, müneccimler, şarap içenler, dellaklar, dellallar, çulhalar, kasaplar, cerrahlar, avcılar, madrabazlar ve amel-darlar Ahi teşkilatına alınmazlardı. Ahiliğe giren talip, nimtarıyk ve sahib-i tarıyk adlarım sıra ile alırdı.
Her sanat grubu için, kutsal kitaplarda peygamberlerden kendi sanatını yapan, sanatlarının piri sayılmıştır. Çiftçiler için Adem, hallaçlar için Şit, terziler ve yazıcılar için İdris, marangozlar için Nuh, tüccarlar için Hud, deveciler için Salih, sütçüler ve dülgerler için İbrahim, avcılar için İsmail, çobanlar için İshak ve saatçiler için Yusuf, Musa, ekmekçiler için Zülküf, tarihçiler için Lut, bağcılar için Uzeyir, çulhalar için İlyas, zırhçılar için Davut, hekimler için Lokman, balıkçılar için Yunus, gezginler için İsa ve tüccarlar için Muhammed adlı peygamberler birer pir addedilmiştir.
Ahiliğe girene, kuşak ve peştemal bağlama işine şedd denirdi. İlk defa Cebrail’in Hazret-i Adem’e kuşattığı kabul edilmiştir. Bu kuşak bağlamadaki şedd’e vefa şeddi denir. “Beline kuşatıyorum ta ki sözünde durasın. Şeytana uymayasın daima ona düşman olasın. Dünyaya muhabbet etmeyesin. Tanrı’nın kaza ve kaderine sabredesin. Nereye gidersen bu tuğ yanında olsun. Tanrı’nın bunda hikmeti vardır” denirdi.
Çıraklarla ustaları ve şeyhleri arasında aracılık yapanlara nakib denirdi. Nakipler Ahiliğin en çok sorumlu olan rütbe ve mertebesidir. Nakibler, Nakibü’n-nukabaların emrinde idiler. Nakibü’n-nukaba olmak için, hükümdar, emir, vezir ve kalem sahiplerine, bilginlere (kadı, müftü, müderris, vaiz gibi) şeyhlere, yedirip içirmek, zenginlere, zengin çiftlik ağalarına, ticaret sahiplerine, esnaf ve sanatkarlara hizmet etmek şart idi. Nakibü’n-nukaba üstündeki rütbe Ahi, Ahi’nin üstündeki rütbe şeyh idi. Şeyhler seccade sahibiydiler. Şeyhler de şeyhlerin şeyhine bağlı idiler.
Ahilerin kurallarında şu üçer şey açık ve kapalı idi. Eli, kapısı ve sofrası açık olmak, cömert, misafirsever ve aç olanı doyurucu olmak demekti. Gözü, dili ve beli kapalı olmak ise kötü bakmamalı, kötü söylememeli ve ırza göz dikmemeli anlamına geliyordu.
Ahilik kelimesi İstanbul’un birçok yerindeki mescid, tekke, zaviye, çeşme ve sokak adlarında yer almıştır.