Ahlak mı dediniz?

Abdurrahman Dilipak

Yeni “gezicik”lere hazır mısınız. Son bir hafta içinde yaşananları biliyorsunuz. İstanbul Bebek’de sahilde zina, Alanya’da faşing ya da kanaval havası, Manavgat’ta çıplak kadın ve çocuk, Taksim’de kendini yakan adam, Avcılar’da yolda çıplak yürüyen bir kadın. Yine İstanbul’da ortalıkta tırpanla dolaşıp, sonra da kendini yakan bir adam. Ne oluyor?.. 29 Mayıs’ta İstanbul’da Fetih kutlamaları vardı değil mi? Hem de 2 tane birden! Sonunda Fatih’siz, Fetihsiz bir Fetih kutlaması da gördük. Fatih ve Fetih, siyasi polemikleri arasında kaybolup giden bir ayrıntıdan ibaretti.

Ahlak mı dediniz, o da ne? Nereden çıktı o şimdi. Haberiniz yok mu yoksa, din, ahlakla birlikte tedavülden kaldırıldı. Bizler artık GENDER, bir GENOM BİREY’iz. Toplumsal cinsiyetimiz var bizim, din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız, akışkan ve değişken.

Bebek sahillerinde özgürce sevişenlere alışacaksınız. Alanya’da faşing de düzenleriz, karnaval da. “Turkish karnaval” nasıl olurmuş görsünler!. O piyasayı Brezilyalılara bırakmayacağız. Yerli ve milli. Ege’de turizm bizden sorulur. Tek eksiğimiz Çıplaklar kampı idi, onu da yapacağız. Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır ya(!). O işler olmadan turizm olmuyor. Nasıl içki olmadan olmuyorsa sex de toplumsal bir ihtiyaç (!) artık. Ne yani Türkler niçin Mikenos’a, Balkanlara gitsinler. Sahi yarın birileri “erkek genelevi var, kadın genelevi niye yok. Eşitlik ve özgürlük için” sokağa çıkarsa ne yapacaksınız.

Bakın, BBC’den Ellie Flynn ne yazıyor. (Haber biraz eski gibi ama, idare edin işte). Bugün daha fazlası söz konusu. “İngiltere’de başını sokacak bir yer bulmaya çalışan kadınlar, kira yerine cinsel ilişki teklif eden bazı ev sahipleriyle karşılaşıyor”muş.. Bunun için kulüpler kurmuşlar, internet siteleri var. “Özgür ve eğlenceli”!?

Durun daha, haberin devamı var: “Geçtiğimiz yıl mezun olan bir kız öğrenci ise, öğretim hayatı boyunca fahişe olarak çalıştığını anlattı. Dominatrix olarak fuhuş yaptığını belirten genç kız, telefonda ve webcam üzerinden de seks yaptığını açıkladı. Mezun olduktan sonra seks işçisi olarak çalıştığını anlatan genç kız, stajların çoğunun ücret ödemediğini ve kendisine destek olacak bir ailesi olmadığından dolayı herhangi bir işte bedavaya çalışamayacağını belirtti.”

Beterin de beteri var. “Birleşik Krallık’taki Durham Üniversitesi, seks işçisi olarak çalışan öğrencilere eğitim vermek için bir program hazırladı.”

Durham kentindeki üniversitenin öğrenci birliği, “seks sektöründe bulunan öğrenciler için eğitim fırsatı” sunulduğuna dair tüm öğrencilere ve çalışanlara çağrı yaparak seks işçiliği yapan öğrencilerin “desteğe ulaşmakta hiçbir sorun yaşamaması için eğitim desteği” sunmaya hazır olduklarını belirtirken, “eğitimin önyargılardan bağımsız şekilde bilgi ve tavsiye sunmayı hedeflediği, eğitimlerin, seks endüstrisinde çalışan kişilere destek sağlayan uzmanlar tarafından verileceği de belirtildi.

Plandemi süreci”nde bu konunun daha yoğun bir ilgiye mazhar olduğunu belirten yetkililer “güvenli sex eğitim projesi”nin öğrencilerin güvenliğini sağlamak için yapıldığı, çalışmanın öğrencilerden gelen talepler doğrultusunda ve üniversitenin ilgili birimlerine danışılarak hazırlandığı belirtildi.

Bu arada size müjdeli bir haber var “Seçkin ve Eğitimli Seks İşçileri”ne yönelik eğitim programı 2014’den beri ülkemizde de uygulanıyormuş.

CEDAW ile başlayan süreç, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote ile devam ediyor. Bugün hâlâ, “kadına aile içi şiddet” perdesi arkasında benzer oyunlar oynanmaya devam ediliyor.

Valilikler 2025 yılına kadar dönem için eylem planları hazırlıyorlar. Türkiye Belediyeler Birliği başından beri bu işlerin bayraktarlığını yapıyor.

Bir yandan “Trans Humanizm” ile “biyolojik cinsiyetin sonu”nu getirmekten söz ediyorlar, öte yandan kadın haklarından, kadın-erkek ikileminden söz ediyorlar.

Peki söyler misiniz, evli iki kişi, kadın erkek, erkek de kadın olmaya karar verdi, ne olacak, kim o pozitif ayırımcılıktan yararlanacak. Peki ya, ikisi de bi-seksüelse; akışkan ve değişken bir cinsel kimlikte ise, kimin ne zaman hangi cins olduğunu nasıl tesbit edeceksiniz. Durun daha, ikisi de kadın oldu ve eski evlilikleri böylece lezbiyen evliliğine dönüştü. Burada kim hangi pozitif ayırımcılıktan yararlanacak. Dahası da, hani LGBT’nin bir de (+) var ya, ikisi de lezbiyen + mazoşist sadist, yani SADOMAZOŞİST, işkence etmekten ve işkence görmekten zevk alıyor, ne olacak o zaman?.

Yok! “Bu kadarı da bizde olmaz” olmaz demeyin, bu gidişle olur. Enseste kadar gider. Birileri dur-durak bilmiyor çünkü.

Sermaye, siyaset, bürokrasi, akademi, STK, Media, Sanat, bu işin içinde olmayan yok ki!. İngiltere’de cinsel ilişkiye başlama yaşı 16. İsveç’te ve Lanzorate’ye göre 14. Bu yaşta bir çocuk, cinsel yönelim, deneyimle tercihte bulunabilir diyorlar. Bu konuda Medya ve internet son derece etkili bir yönlendirici. Southampton Üniversitesi’nden Prof. Cynthia Graham, cinsel hayatla ilgili tabuların yıkılmasında internet ve medyanın rolü olduğunu söylüyor. Meta Versede bu daha yüksek seviyede etkili olacak.

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi dergisinde 2012’de yayınlanan “Ünı̇versı̇te öğrencı̇lerı̇nı̇n cı̇nsellı̇k ve aı̇le planlaması yöntemlerı̇ konusundakı̇ bı̇lgı̇, görüş ve uygulamaları” konulu bir makalede bu konuda 10 yıl öncesinden durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor.

Plandemi sürecinde zaten birçok şey gibi ahlak da dibe vurdu! O birileri, bu sonuçtaki payları ile kıvanç duyabilirler! Yok yok, bu iş böyle olmayacak, önce Gelin-Kaynana yasası çıkaralım, sonra Sadomazoşizm yasası çıkarırız!?. Sonra sıra ile çıkarır gideriz işte.

Yasa çıkarmakta ne var ki. Batıdan Google tercümesi ile alır bir gözden geçiririz, eskiden olduğu gerekçesiz olarak meclise sunar, müzakeresiz olarak oy birliği ile kabul ederiz. Müzakere edilse ne yazar ki, İstanbul sözleşmesinde müzakerenin nasıl olduğunu gördük. Batılı dostlarımız (!) yasa yaparken görsün bizi kabilinden işler. Tercüme hataları da olsa, sonra bir torba yasanın içinde düzeltiriz.

Sahi, ahlaktan mı söz edecektik.

O neydi ya hu!.

Moral, etik varken, ahlak!

Yeni normal dönemde o da olmayacaktı, tedavülden kaldırılmıştı değil mi! Eskiden yoğ idi bu tür edepsizlikler, iş bu İstanbul sözleşmesi taraftarları çıktı, böyle oldu.

Düşünsenize İngilizcesini söylediğinizde o fiili yapmak pozitif ayırımcılığa tabi, Türkçesini söylediğinizde edepsizlik oluyor. Bir başkadır benim memleketim. Hey gidi dünya hey! Uluslararası sistemle birlikte uygun adım, eş güdüm içinde, emin adımlarla, durmak yok, yola devam.

Bugünleri de görmek varmış.

Ne büyük bir günah işledik de Allah bizi böyle bir bela ile imtihan ediyor?

Bu konu üzerinde düşünelim derim.

Selâm ve dua ile.