Ahlaksız Güç ve Ebu Leheb

Sadece ve sadece kötülerden bir Ebu Leheb’i, bir de iyilerden Hz. Zeyd’i bulursunuz. Sahabeden veya Kur’an’ın inkârcı muhataplarından ikinci bir isim yer almaz. Kur’an seçe seçe neden Ebu Leheb’i seçti ve neden onu dilimize koydu?

İnsan kendi kendine yettiğini zannettiğinde mutlaka azar, kendi kendine yettiğini sanmaya görsün mutlaka azar. Ben bana yeterim, başkasına ihtiyacım yok, hele Allah'a hiç ihtiyacım yok havasına girerse, diliyle bunu söylemesine gerek yok ama bu havaya girerse mutlaka azar. Hatta şöyle de diyebiliriz; azanlara bakın bilinçaltında böyle bir hava vardır. Bunun en tipik örneği de Ebu Leheb tipidir. Bu bir tipolojidir.

Aklınıza gelen ne kadar güzide sahabe varsa Kur'an'da hiç birinin adını veya künyesini bulamazsınız. Sadece ve sadece kötülerden bir Ebu Leheb'i, bir de iyilerden Hz. Zeyd'i bulursunuz. Sahabeden veya Kur'an'ın inkârcı muhataplarından ikinci bir isim yer almaz. Kur'an seçe seçe neden Ebu Leheb'i seçti ve neden onu dilimize koydu? Namazda Tebbet suresini okuduğunuzda aslında namazın içine bir bedduayı taşıyorsunuz.

Allah neden bu kadar gücendi de kıyamete kadar bu adama namazın içinde bile beddua ettiriyor, düşünmediniz mi? Bir adama Allah bu kadar büyük gücenir mi? Ne yaptı bu herif, bu çok önemli. Burada aslında söz konusu olan bir isim değildir, söz konusu olan bir tip, bir tür, bir çeşit, bir tipolojidir. Bu tipi siz bu gün de yarın da görebilirsiniz. Dün olduğu gibi bu tip her çağda bulunur. Onun için Kur'an tip çiziyor, tip çizdiği içindir ki adını vermiyor. Abdüşşems demiyor, Ebu Leheb diyor.

Ebu Leheb aklımıza geldiğinde aslında tarihte yaşamış, ölmüş gitmiş ve çürümüş bir tip gelmemeli. Her an etrafımızda olabilecek, yaşaması muhtemel zararı, şerri, küfrü bize dokunabilecek bir tip gelmeli. Kur'an zaten ölü bir metin değildir. Ölü metinler ölülerden söz ederler, diri metinler ölümsüz tiplerden söz ederler. Bu tipler iyi tipler olabileceği gibi kötü tipler de olabilir. Onun için Firavun ve Hz. Musa'dan söz edince biz, Firavun tarihte yaşadı öldü gitti diye düşünemeyiz.

Onun için Kur'an, çizdiği tiplerde isim vermez. Mesela, Firavun isim değil hanedan ismidir. Bir cinstir, özel isim değildir. Neden özel isim vermez? Çünkü bunlar türdür, bu türü siz her zaman görebilirsiniz. Bu türü isimlerinden değil, bu türü vasıflarından, sıfatlarından, niteliklerinden, davranışlarından tanırsınız. Ebu Leheb de öyle" Bakınız, Kur'an bize onun vasfını veriyor künye olarak, alevin babası, cehennemin babası gibi. Tebbet suresini okuyup da Ebu Leheb'in yaşayan türevleri, versiyonları eğer gözümüzün önüne gelmiyorsa, biz Tebbet suresini tilavet ediyoruz fakat kıraat etmiyoruz demektir. Oysa namazın farzlarından biri tilavet değil kıraattir.

"Tebbet yeda ebileheb" Ebu Leheb'in eli kurusun! Bu herhangi birinin duası değil, bunu Allah'ımız buyuruyor. Bana sorsanız; iflah budur, bitmek budur, bitiş budur. Bu ifade, bir adama; "sen bittin" demektir. Hatta adama değil bir tipe; Siz bittiniz, ben Allah olarak sizin üstünüzü çiziyorum demektir. Buradaki "el", bedenimizdeki iş yaptığımız, eylem yaptığımız, icat ortaya koyduğumuz, amellerimizin merkezini teşkil eden bir organdır, fakat mecazen güce tekabül eder, güç demektir.

"Tebbet yeda ebileheb." Ebu Leheb'in gücü mahvolsun, gücü yok olsun. Buradaki güç çok mühim, çünkü güç ahlakı olmadan tek başına güç şeytanın minaresi olur. Şeytan kendi ezanını oradan okur, kendi -tabiri caizse- mabedine oradan çağırır. Güç ahlakı esastır, güç değil. O nedenle biz gücü isteriz. Kur'an öyle demiyor mu, besili atlar hazırlayın diye. Güç ahlakı önemlidir. Güç ahlakını öğreten iki peygamber vardır; Davud ve Süleyman aleyhisselam. Kur'an'da Davud ve Süleyman (as)'dan bahsedilen yerlere bakın, Neml suresi olsun diğer yerler olsun güç ahlakını öğretirler.

Hz. Davud'un elinde dünyanın serveti var, fakat Davud'un bu servete karşı tavrına, duruşuna, esas duruşuna, klas duruşuna bakın. Süleyman'ın elinde de bu durum aynı şekilde böyleydi"

Ahlakla gücün arasını ayırdığınızda; güç ahlaksız, ahlak güçsüz kaldığında aslında bu ikisi için de felaket olur. Güçsüz ahlakın iktidarı olmaz, ahlaksız gücün de erdemi olmaz. O zaman güçle ahlakı bir araya getiren örnekler lazım. Örneğimiz Kehf suresinde Zülkarneyn kıssası. Zülkarneyn'in iki boynuzu aslında bunu temsil eder, yani biri gücü biri ahlakı temsil eder. Biri hikmeti, erdemi, biri iktidarı temsil eder. İkisi bir araya gelip de bir insanın başına taç olarak konduğunda orada hikmet ve adalet gerçekleşir. Orada adalet devleti gerçekleşir. Zülkarneyn ismi bize bunu verir, aslında çifte boynuz demektir. Kur'an, bu semboller üzerinden güç ahlakını inşa eder.

"Tebbet yeda ebileheb" Eli kurusun, gücü yok olsun demektir. Ebu Leheblerin gücü yok olsun. "Ve tebbe" Ve kurudu da" Bu adeta hiçbir Ebu Leheb'in gücü sonsuza dek sürmezin de müjdesidir. Bu aynı zamanda Ebu Leheblerin gücüne karşı, eğer güç ahlakını savunan birileri olursa onu kuruturlar demektir. Kesin kuruturlar demektir. Ve tebbe kurudu da"

 

 

 

07.12.2010 - Özgün Duruş 

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı