İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad"ın İsfendiyar Rahim Meşai"yi yardımcılığına ataması süreciyle birlikte başlayan tartışmalar, cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yaşanan gerilimin önüne geçmişe benziyor.
Bilindiği gibi, Rahim Meşai Mahmud Ahmedinejad"ın danışmanlığını sürdürdüğü dönemde yaptığı bir açıklamada "biz İsrail halkı ile dostuz, düşmanımız Siyonist rejimdir" demiş, bu sözler İran kamuoyuna bomba gibi düşmüştü.
İran"daki önde gelen alimleri Meşai"nin bu açıklamasına sert tepki göstererek, böyle bir açıklamada bulunan bir kişinin görevinde devam etmesinin kabul edilemeyeceği yönünde bildiriler yayınlamışlardı.
Meşai"ye tepki dalga dalga büyüyor, Mahmud Ahmedinejad"ın Meşai"yi görevden alması isteniyordu.
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei "biz Siyonist rejimin varlığına karşıyız, İsrail halkı ile dostuz" şeklindeki sözlerine Cuma hutbesinde sert tepki göstererek "bazıları "bizler dünyanın diğer halkları gibi İsrail halkı ile de dostuz" şeklinde yanlış sözler sarfetti. Bu gibi sözler mantık dışıdır. Boş söz bunlar. Bazılar yanlış bir şeyler söylüyor buna tepki gösteriliyor. Bu tartışmanın sona erdiririlmesi gerekir. İsrail halkı Filistin'de evleri, toprakları, çiftlikleri, işyerlerini gasp eden bir halktır. Bizim yahudilerle, hristiyanlarla veya diğer din mensuplarıyla bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz Filistin topraklarını gasp edenlerledir. İslami düzenin duruşu da budur" diyerek "İsrail halkı" tanımlamasına kesin bir çizgi çizmişti.
Eleştirilerin odağında yer alan Rahim Meşai İmam Hamenei"nin hutbesinden sonra yaptığı açıklamada, sözlerinden dolayı yanlış anlaşıldığını, kendisinin de İmam Hamenei gibi düşündüğünü söyleyerek kendisine yönelik yaygın tepkileri gidermeye çalışmış, tartışmalar büyük ölçüde yatışmıştı.
İran"daki son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından bir kabine toplantısında Mahmud Ahmedinejad"ın Rahim Meşai"yi birinci yardımcılığına atadığını açıklaması, geçmişteki tartışmaları yeniden alevlendirerek bir krize dönüştürdü.
Ahmedinejad"ın bu ataması yine öncelikli olarak ulema arasında büyük bir tepkiyle karşılandı. Kum şehrindeki önde gelen alimler atamaya çok sert tepki göstererek, Meşai"nin cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine atanmasının "gayri meşru" olduğunu belirten açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında çıkan olay ve tartışmalardan dolayı ülkedeki hassas duruma rağmen Ahmedinejad"ın bu sürpriz atamasına en sert tepkiler, siyasi rakiplerinden değil de, seçimlerde kendisini destekleyen grup ve kesimlerden geldi.
Her şeyden önce, cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde Mahmud Ahmedinejad"a destek vermekle suçlanan İslam İnkılabı rehberi bu atamadan duyduğu rahatsızlığı Ahmedinejad"a iletti. Ulemanın, öğrencilerin ve değişik siyasi grupların gösterdiği tepkilere kulak tıkayan Ahmedinejad, İslam İnkılabı Rehberi"nin "Rahim Meşai"yi yardımcılığına atamanız sizin ve hükümetinizin maslahatına aykırıdır. Bu atamanın hükümsüz kılınması gerekmektedir" şeklindeki yazılı uyarısı sonrasında, Rahim Meşai"nin istifasını kabul ederek, anlamsız inadından dönmüş oldu.
Ancak, Ahmedinejad övgülerle andığı Rahim Meşai"nin istifasını kabul etmekle birlikte, bu konuda kendisine itiraz eden bazı bakanları görevden almaya kalkmasıyla başka bir krize yol açtı.
Doğal olarak bu kriz İran"da yeni tartışmaların kapısını da aralamış oldu.
Tartışmaların bu noktasında önemli gördüğümüz birkaç hususun altını çizmek istiyoruz:
BİR: Görüldüğü üzere, "yanlış anlaşıldım" demiş olsa da "İsrail halkı ile dostuz" şeklinde bir açıklamada bulunan bir kişi, İran"da "istenmeyen kişi" durumuna gelmektedir. Bu kişinin başka her ne meziyetleri, kabiliyetleri ve hizmetleri olsa da, böyle bir sözü sarf etmiş olmak kabullenilecek ve affedilecek bir durum değildir.
Nitekim bu noktada Meşai"nin atanmasına en sert tepkiyi gösterenler de İran siyasi arenasında Ahmedinejad"a destek veren kesimler olmuştur. Gösterilen tepkiler Ahmedinejad"a verilen siyasi desteğin çekilmesinden, siyasi akibeti konusunda sert uyarılara kadar varmıştır.
Böyle bir kriz daha önce reformcu kanatta yer alan eski içişleri bakanlarından Abdullah Nuri"nin 10 yıl kadar öncesinde "Araplar İsraillilerle anlaşmışlar, bizim Araplardan öne geçerek İsraille savaşı sürdürmemiz doğru değildir" şeklindeki ifadeleri üzerine patlamış, kendisi aynı zamanda bir molla olan Abdullah Nuri bu sözlerinden dolayı ser tepki ve kınamalarla karşılaştığı gibi yargılanmıştı.
Bu durum İslam İnkılabı"nın, makamı ve statüsü her ne olursa olsun, İslam devriminin çizgilerine aykırı söz ve davranış içinde bulunan yetkililere karşı nasıl bir tavır içinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Görüldüğü üzere, tartışma konusu İran"da yetkili makamlarda bulunan birinin icrai anlamda yaptığı bir hata, görevi kötüye kullanma veya başkaca bir adli suça karışma konusu değildir. Bir bakanın, bir müsteşarın, bir memurun yolsuzluk ve rüşvetle suçlanması gibi bir durum değildir. Ortada bir mentalite sorunu, yani ideolojik bir duruş sorunu vardır. Dolayısıyla sarf edilen birkaç cümle de olsa, taşıdığı anlam ve yol açtığı durum itibariyle, devrimin hassasiyetleri hemen kendini göstermekte ve tepkisini sert bir şekilde ortaya koymaktadır.
İKİ: İran"da ortaya çıkan Meşai tartışması, bir yönden olumsuz bir gelişme olarak karşımızda dursa da, tartışmanın içeriği ve gerekçeleri 30. Yılında olan İslam devriminin güçlü yapısını bir kez daha ortaya çıkarmış olmakla önemli bir gösterge durumundadır.
8 yıl süren tahmili İran-Irak savaşının ateşkesle sonuçlanması ve Haşimi Rafsancani"nin cumhurbaşkanı olup kalkınma planlarını uygulamaya başlamasıyla birlikte bazı kişiler yüksek sesle İran"ın "milli bir devlet"e dönüştüğünü, devrimin artık İran"da bittiğini ileri sürüyor, Haşimi Rafsancani"yi de "pragmatist" olmakla nitelendirip kendisi hakkında "Sarıklı Özal" nitelemesi yapıyorlardı.
Vaktiyle İslam Devrimi taraftarı olan birçok aydın ve yazarlarımız bu görüşlerini yazı ve konuşmalarıyla dile getiriyorlardı.
Ancak devrimin 30. Ve İmam Humeyni"nin vefatının 20. Yılında bugünün İran"ında karşılaştığımız bu gelişme, devrimin nerede durduğunu, İslam Cumhuriyeti"nin ne kadar "ulus devlet"e dönüştüğünü somut bir örneklik üzerinden gözler önüne sermektedir.
Acaba, hangi bir "ulus devlet"te böyle bir sorun yaşanabilir? Aksine, "ulus devlet çıkarları ve politikaları" uluslarası sistem ile uyumlu olmayı, etnik ve ulusal temeldeki çıkarları ilke ve ideolojilerin önüne almayı gerektirir. İran devrimci ve ideolojik temellerinden sapmış olsaydı, söylenen bir söz böylesine büyük tartışmaların ve krizin sebebi olabilir miydi?
"Siyonist rejimin varlığını tanımama" ilke ve kararlılığından dolayı 30 yıldır abluka ve saldırılarla yüzleşen İslam Cumhuriyeti"nin günümüzde de aynı bedelleri ödeyerek yoluna devam ediyor olması, İslam ümmeti ve dünya mustazaflarına büyük bir iftihar ve umut vesilesi olmaktadır.
ÜÇ: Rahim Meşai"yi cumhurbaşkanı yardımcılığına atayıp kendisine destek olan kesim ve gruplarla birlikte önde gelen ulemanın sert tepkilerine rağmen kararından dönmemekte ısrar eden Ahmedinejad"ın ancak İslam İnkılabı Rehberi"nin uyarısının ardından Meşai"in sunduğu istifayı kabul etme durumunda kalması, İslam Cumhuriyeti nizamında "Velayet-i Fakih" makamının rol ve önemini bir kez daha göstermiştir.
Velayet-i Fakih makamında bulunan İmam Hamenei, siyasi açıdan Mahmud Ahmedinejad"a verdiği desteği açıkça ortaya koymuş, onun uygulamalarına genel olarak sahip çıkmıştı. Öyle ki, İran"da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rehber ile Ahmedinejad, muhalifler ve propaganda merkezleri tarafından sürekli olarak müttefik şeklinde sunuluyordu.
İslam İnkılabı Rehberi"nin Ahmedinejad"a çok ısrarlı gözükmesine karşın, Meşai"nin atanmasını iptal etmesi yönündeki kısa ve kesin tavrı, İslam Cumhuriyeti ve İslam İnkılabı noktasında asıl olanın "kişiler" değil "ilkeler" olduğunu göstermiş oldu. Ahmedinejad"ın cumhurbaşkanlığının belli noktalarda desteklenmesi ayrı bir şeydir, devrimin ilke ve şiarlarının korunması ayrı bir meseledir. Dolayısıyla Rehberlik makamı belli bir siyasi şahsiyetin veya grubun değil, İslam devrimin şiarlarının yanındadır; İslam devriminin ilke ve maslahatlarını gözeterek hareket etmektedir.
Sonuçta, Mahmud Ahmedinejad İran halkından aldığı oylarla cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Uygulamaları, sözleri, hareketleri kendisini bağlamaktadır. Her türlü kişisel hırs ve takıntılardan uzak İslam Cumhuriyeti ve İslam devriminin ilke ve hedeflerine bağlı kalarak hareket ettiği sürece, İslam inkılabı dostlarının da desteğini yanında görür. Aksi durumunda siyasi rakiplerinden daha çok kendisine destek verenlerin tepkisiyle karşılaşacaktır.
Kısacası;
İran"da yaşanan hadiseler her geçen zamana bize bir çok şeyi öğretmeye devam etmektedir.
Velfecr