Hayatta hiçbir duygu ilk günkü verdiği hazzı sürekli vermemektedir. Zamanla duygu ve ilişkiler eskiyor, zayıflıyor. Evlilik hayatımızın ilk yıllarında yaşadığımız mutluluk, yıllar geçince ivme kaybediyor. Eşyanın tabiatı gereği, her şey olduğu gibi sabit kalmıyor. Peygamberimiz,“Elbiselerinizin eskidiği gibi imanınız da eskir. Allah’ı zikrederek yenileyin” buyurarak, eskime ve monotonlaşmanın imani hayatımızda bile olacağını belirttiğine göre, evliliğin monotonlaşması gayet normaldir. Bunu aşmak mümkündür ve bu da Allah’ın izniyle eşlerin elindedir.
Öncelikle şunu kavramalıyız ki, evlilik bağı ile birbirimize bağlı olsak da farklıyız. Bazı konularda farklı düşünebiliriz. Farklılıkların oluştuğu yerde, zıtlaşma yerine anlaşma esas alınmalıdır. Ortak bir buluşma noktasına gelinceye kadar birlikteliklerimizi öne çıkarmalıyız.
Böyle bir anlayışla olaya yaklaştığımızda, sevgi, saygı ile tanışıp evlenmemiz ve bu evliliğin ürünü çocuklarımız gündemimizi dolduracaktır.
Doğal olarak her aile, mutlu olmak ister. Bunun için de birbirlerinin dilini iyi anlamaları gerekir. Hoşlanıp nefret ettiklerini de tespit etmeleri lazımdır. Sözlü iltifat ve takdirler sevgiyi güçlendirir.
Hataların tamirinde sevgi öne çıkarsa mutluluk gölgelenmez. Çünkü sevgi, hataların kaydını tutmaz. Hatalının hatasını kullanmak yerine af yolunu seçelim.
Evliliğimizin ilk günkü tazeliğinde kalabilmesi için zamanla yanlış söz ve davranışlarla kirlettiğimiz evlilik hayatımızı güzel söz ve davranışlarla hep zinde tutmamız gerekir.
Eşimizin bazı davranışlarından hoşlanmıyor olabiliriz. Bunu surat asıp, hırçınlaşarak anlatmayalım. Ondan ne beklediğimizi, nasıl davranmasını istediğimizi açıkça söylersek en azından nasıl olması gerektiğini anlar. Ona göre tavırlarına çeki düzen verir. Eşler birbirlerinin bu kabil arzu ve isteklerini anlayışla karşılamalı, yersiz direnişlere, inatlaşmalara girilmemelidir.
Her tartışma, mutluluğa zarar vermemelidir. Tartışmanın aşamalarında maksadı aşan ifadeler kullanmayalım. Eşler arasındaki tartışmalar yaz yağmuru gibidir. Birden gök gürler, şimşekler çakar, yağmur damlalarının arkasından güneş açar ve yeryüzünde güzel bir toprak kokusu oluşur. Kısaca evimiz; öfke yeri değil, esenlik yeri; isyan evi değil, insan evi olmalıdır.
Özellikle eşimizin çevresiyle konuşurken eşimizi şikâyet etmeyelim. Eşimizi övelim, hatalarını değil, iyiliklerini anlatalım. “Eşleriniz sizin için birer elbise, sizler de onlar için birer elbise gibisiniz.” (Bakara, 2/187)
Problemlerinizi birlikte konuşarak çözün. Başınız sıkıştığında ailelerinize koşmak yerine, onlardan güç alıp kendi çözümünüzü üretin. Aileler son çare olarak görülmelidir. Tartışmaların hakemi Kur’an ve Sünneti Rasûlillah (sav) olursa; evimiz o zaman “Dâru’s Selam” olur.
Her insanın olumsuz birtakım yönleri vardır. Olumsuzda odaklaşıp da eşimizin güzel hasletlerini yok saymayalım. Bu, ağaca takılıp da koskoca bir ormanı görememek gibi bir şey olur.
Allah (cc) “... O kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız bilin ki, Allah’ın, hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz” (Nisa, 4/19) ayetinde, Rasulullah’ın da “Eşinizin bir huyunu beğenmiyorsanız, beğendiğiniz huylarına bakın” buyruğunda belirtildiği gibi, eşimizde mutlaka beğeneceğimiz birçok güzellikler bulabiliriz. Bardağın boş tarafını görmeden dolu tarafını gündemde tutup “Allah evlerinizin bir kısmını sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı” (Nahl, 16/80) ayeti gereği yuvamızı huzur kaynağı haline getirmeliyiz.
Evlerimizin dünya ve ahiret mutluluğunun kazanıldığı mekânlar olması duasıyla...
yeniakit