AK Parti formatının önemi

Ahmet Taşgetiren

... AK Partili olduğumu sanırsınız, hayır AK Parti'ye oy versem de "partili" olmak anlamına "AK partili" değilim, her zaman eleştirel dururum ve oy verirken de, oy verdiğim siyasi yapının Türkiye açısından anlamını değerlendiririm.

Onun için "AK Parti o kadar önemli ki" cümlesinin de, Türkiye için gereklilik açısından değerlendirilmesini isterim.

AK Parti bir tanımlama. "Türkiye ortalaması"nın tanımlaması. AK Parti'nin Türkiye'nin her bölgesinden, her insan grubundan oy alıyor olması ona "önem" kazandıran özelliği. Böyle bir özellik, "fay hattı" haline gelme riski taşıyan farklılıkları bulunan Türkiye için hayati değer taşıyor.

AK Parti'nin "Alevi açılımı" yapması çok önemli. Bu, Aleviler'in hem devletle ilişkilerindeki sorunların giderilmesi açısından önem taşıyor hem Sünni camiaya yönelik duygularının tamiri açısından. Keşke daha ileri boyutlarda iyileşmeler sağlanabilseydi.

AK Parti'nin "Kürt açılımı" yapması çok önemli. Bu, Kürtler'in mağduriyet, dışlanmışlık, ihmal edilmişlik, inkar edilmişlik, daha sonraki siyasallaşma sürecinde duygu dünyasına getirilen asimilasyona uğramışlık duygusunu, ondan doğan devlete ve devlete sahibiyet halinde bulunduğuna inanılan Türkler'e küskünlüğü giderebilmenin adımı olmuştur.

AK Parti'nin, Sünni toplum kesimleriyle ilişkisi çok önemli. Bu niteliği ile bir yandan kendi meşruiyeti için mücadele verirken, paralel olarak inanç özgürlüğü alanında iyileşmeler yapabilmesi, 28 Şubat sürecinde bir kere daha radikalleşen "İslam'ı azaltma" tavrından dolayı Sünni toplum kesimlerinde oluşan devlete küskünlüğü bir ölçüde azaltabilme yolunu açmıştır.

AK Parti'nin demokrasiye bağlılığı, özgürlüklere itinası, yöneten kadrolar kendi inanç değerleri üzerinde titizlik gösterseler bile, farklılıkları zenginlik olarak gören geniş yürekli bir yapıya sahip olması çok önemli. Çünkü Türkiye'de belli bir inanç ağırlığı olsa bile hem o inancın algılanmasındaki farklılıklar hem de o inanç çerçevesinin dışında kalabilen çeşitlilikler bulunuyor ve bunların ahenk içinde yaşayabilmeleri, tıpkı "Osmanlı"daki gibi yönetenlerin yürek genişliği ile çok alakalı.

Onun için şunları söylemek isterim:
-AK Parti MHP'leşmemeli.
-AK Parti BDP'leşmemeli.
-AK Parti CHP'leşmemeli.
-AK Parti liberalleşmemeli.
-AK Parti Sünnileşmemeli.

Bunları belki söylemek gerekmeyebilirdi Çünkü AK Parti'de, tüm şu yukarıda saydığım çizgilerden bir renk olması da tabii. Bu renklerden birisinin daha baskın olması da söz konusu. Ama o renklerden birisi, "...leşmek" tarzına bürünürse, o "Türkiye kapsayıcılığı" yara alma riski ile karşı karşıya kalır.

Siyaset alanı, süratle kamplaşma, kamplaştırma alanı haline gelebilir. Çünkü kamplaşarak ve kamplaştırarak safların oluştuğu, safların sıklaştırılabildiği düşünülür.

Kendinizi bir yere güçlü bir şekilde konuşlandırmalısınız ki, o alana dair duyarlılıkları kuşatabilesiniz, rakibinizi bir yere güçlü bir şekilde itmelisiniz ki, size gönül verenlerin ona öfkesini kabartıp, size yakınlığını artırabilesiniz.
AK Parti'nin "MHP'leşmesi"ni isteyenler kimler, garip değil mi, BDP cenahı... AK Parti MHP'leşsin ki, onun Kürtler'le duygudaşlığı kopsun, değil mi? Nitekim bu temayı en çok BDP cenahı sürdürüyor.

AK Parti'nin "Kürt açılımı" ile adeta BDP'leştiğini iddia edenler kimler, MHP'nin sözcüleri, çünkü bu söylem, Türkiye'nin bütünlüğü üzerinde duyarlı toplum kesimleri ile AK Parti arasına mesafe koyuyor ve onları MHP saflarına çekebilme imkanı sunuyor. AK Parti'nin "Sünnilik politikası" uyguladığı teması, onun "Alevi açılımı" ile Aleviler'le kurduğu diyaloğun önünü kesmeyi amaçlıyor çünkü orası da siyasi bir rant alanı olarak görülüyor.
Özetle AK Parti, çok hassas bir dengeyi yansıtıyor Türkiye açısından... Bu da, bu partinin yöneticilerine çok ciddi bir sorumluluk yüklüyor: Atılan adımlarda, söylenen sözlerde "Türkiye duyarlılığı"nı kaybetmemek.
Bence başarılması gereken şey hem yüzde 50 küsur oy almak hem de geriye kalan yüzde 50'nin kesinlikle reddettiği değil, "ikinci partisi" olabilmek...

bugün