Önder Aytaç & Emre Uslu / Taraf
Diyarbakır: AKP, DTP, TSK, kaos ve değişim
AKP sonunda Diyarbakır Belediye Başkanlığı için Kudbettin Arzu'yu kamuoyuna açıkladı. Kudbettin Arzu pek çok Diyarbakırlı için, olumlu ve derleyip toparlayıcı bir isim. Tevazuu, insanlara yakınlığı ve onların içinden birisi olması, onun Diyarbakırlılar tarafından kolaylıkla belediye başkanı olarak kabul edilmesini sağlayabilir. Ancak bu sayılanlar, tek başına Arzu'nun başkanlığı kazanmasını sağlayamaz. O zaman AKP, Diyarbakır'da politik vurgu yapmaksızın yani politikasızlığa vurgulama yaparak, DTP'ye karşı bir seçim kampanyası yürütmek zorunda.
Öncelikle, Diyarbakır'daki Kürt sorununa kalıcı çözümler üretmek, bütünüyle yerel seçimlerle ilgili politik çözümler üretmekten çok daha önem taşımakta. AKP açısından sorunsala bakılacak olursa, altı yıldır ülkeyi yöneten bir parti olarak, Kürt sorununa hâlâ statükocu derin devlet yaklaşımının ötesinde kalıcı bir çözüm ve öneri getirilmemiş olması söz konusu. TRT'nin Kürtçe yayın yapan 'Şeş TV'si dışında bölge insanını ve Diyarbakırlıyı çok hoşnut edecek adımlar atıl(a)madı.
Yine Başbakan Erdoğan'ın son dönemlerdeki ulusalcı çizgideki söylemleri de bu bölgede yaşayan Kürtleri de, bölgedeki AKP tabanını da hiç hoşnut etmedi. İşte bu nedenle, mahalli seçimlerin de ötesinde bir anlam taşıyan Diyarbakır belediye başkan adayının seçimi konusu, Ankara ve AKP tarafından da salt bir başkan seçimi olarak algılanmamalı ve Kürt sorunundan soyutlandırılarak bu gerçek okunmamalı. Anayasal açılımların yapılmaması ve bu bölgede yaşayan insanların AKP'nin de kendi sorunlarına bir çözüm üretmediğine olan inancı, oy bağlamında AKP'nin handikapları.
AKP, kendisinden belediye başkanına sahip bir Diyarbakır'ın neleri kazanacağı üzerinde politikasını kurgulamalı. Yine DTP'li belediye başkanına sahip olmakla Diyarbakır'ın neler kaybettiğinin de vurgulanmasına gerek var. İstanbul'da Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk belediye başkanı olduğu seçimlerde, politik düşünce ve görüşler değil, kamuoyunun var olan politikacılardan illallah demesi, ve umut olarak yeni bir adayı istemeleri söz konusuydu. Politik düşüncelerin değil, şehrin gereksinimlerinin karşılanması vurgulaması nasıl İstanbul Belediye Başkanlığı'nı Erdoğan'a kazandırmışsa, benzeri bir açılımın Diyarbakır'da yapılması da paradigmalarda kırılmalara neden olabilir.
Ayrıca eğer planlı bir çalışma yapılacak olursa, AKP'nin güçlü dinsel kanattaki bölgesel bağlantıları da, formel olmayan politik kampanyaların açılımı şeklinde bölge insanı ile Kudbettin Arzu'lu AKP'yi bölge insanı ile kenetletebilir. Sufi network ile 22 Temmuz 2007 milletvekili seçimlerde yapılan benzeri hareketlenmeler, dinsel değerlere önem veren kişilerin de AKP'ye oy vermesine neden olmuştu. DTP'nin dine ve dindara olan mesafeli ve hatta dışlar tavırdaki duruşu da, AKP'nin işini kolaylaştıran bir diğer artı açılım. Militari duruşun karşısında ılımlı İslamı da kucaklayan bir tavır sergilenmesi, AKP'nin oy potansiyelini artırabilecek bir diğer durum.
Sokaktaki sıradan yurttaşlar bağlamında, hem Kürtlerde hem de Müslümanlarda, AKP ve onun ürettiği politikalara karşı olumsuz bir hava söz konusu. Kanımızca Başbakan Erdoğan da bu durumun fazlası ile farkında. İşte bu nedenle Ergenekon Terör Örgütü'ne karşı oldukça kararlı ve istikrarlı adımların atılması başbakan açısından, bu hatanın düzeltilmesi bağlamında değerlendirilebilir. Ergenekon'un avukatlığına soyunan CHP'li Baykal ile karşılaştırınca, organize suç örgütleri ile mücadelede kararlı adımlar atan bir başbakan ve AKP, halktan çok daha fazla oy alabilecek bir duruş sergilemekte.
Başbakanın ETÖ ile ilgili söylediklerinde gerçekten de samimi olup olmadığı konusunda sıradan Türklerin ve bu bölgede yaşayan Kürtlerin şüpheleri olsa da, ETÖ'nün çözülmesi ve suçlularının nereye kadar uzanırsa uzansın üzerine gidildiği yaklaşımındaki kararlılığın gösterilmesi, bu bölgede yaşayan dindar ya da ateist her Kürdü doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü ETÖ'nün bu bölgede yaptıklarını, ne Ermeniler ne Ruslar ve hatta ne de bir düşman kuvveti yaptı. Binlerce ölü, yüzlerce fail-i meçhul, cesedi bile bulunamayan kayıplar ve süreklileştirilmiş 'korku imparatorluğu' durumu akıllarda taptaze duruyor ki, bütün hepsinin mimarı da her geçen gün gözüktüğü şekliyle ETÖ.
Bölgedeki DTP'nin Kürt kartını oynaması ve etnik köken üzerinden siyaseti kaşıması, bütünüyle militari yapının devamlılığına adım attıracak sonuçlar doğurarak askerî yapıyı memnun ederken, Erdoğan'ın yalnızca şehrin sorunlarına ve bu bölgede yaşayan insanların ekonomik durumlarının daha da iyileştirilmesi üzerine atacağı adımlar, onun bu bölgede bir devlet adamı olarak algılanmasına ve yurttaşını düşünen bir birey olarak değerlendirilmesine neden olacak ve dolayısıyla da AKP'ye oy getirecektir.
O halde AKP, Diyarbakır'da başkanlık seçimlerini kazanacak kadar oy alamasa bile, alacağı her fazla oy, kendisinin Kürt sorunu konusundaki politikalarının doğruluğu ve desteklenilirliği konusunda Ankara'da özellikle de askeriye cihetinde Erdoğan politikalarının cephe kazanmasına neden olacak. Eğer mucize gerçekleşir ve AKP Diyarbakır'da başkanlık seçimlerini kazanırsa, bütünüyle Kürt politikaları Ankara'da da, bölgede de değişime uğrayacak.
Bundan kazançlı çıkan da Türk demokrasisi olacak. Çünkü Diyarbakır gerçeğini algılayamayan ve Kürt sorununu çözemeyen, Türkiye'de iktidar olsa da muktedir olamaz.