AKP ve Referandum!

Ali Bulaç Yazısında Referandum sonuçlarını değerlendirdi...

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, referandum sonuçlarını değerlendirdiği yazısında referandumun en önemli sonucunun AK Parti'nin "Türkiye partisi" olduğunu teyid etmesi oldu.

Bulaç'ın "Referandumun dili" başlıklı yazısındaki dikkat çekici değerlendirmeler şöyle:

21 Ekim referandumu kamuoyunda pek gündem olmadı. Cumhurbaşkanlığı konusunu halkoyuna götüren AK Parti bile yeterince tanıtım yapmadı, sadece son birkaç günde teşkilatlar bir miktar çalıştı.
Bazı gözlemcilere göre katılım yüzde 30'un üstüne çıkmazdı, öyle ki, "hukuku kriz üretmede maharetle kullanan" bazı profesörler, düşük katılımın meşruiyetinden söz etmeye başladılar. Belli ki, malum çevreler referandumu olabildiğince 'düşük katılım'la önemsizleştirmeye çalışıyorlardı.
Öyle olmadı: 21 Ekim referandumu 22 Temmuz seçimlerine benzedi, hatta AK Parti'ye yüzde 47 oy getiren genel seçimlerin bir teyidi ve devamı oldu. Bir yönüyle AK Parti'nin oylanması anlamına gelen referandumda katılımın tahmin edilenin üstünde gerçekleşmesinin bir anlamı budur: Yüzde 67,5. 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 85'i bulan katılım oranında aynı faktörler rol oynamıştı. Katılım yanında 'kabul' ve 'ret' oranları da önemli: "Evet" diyenlerin oranı yüzde 69, "hayır" diyenler yüzde 31. Küçük bir not: Yüzde 50'nin üstünde "evet" diyen illerin sayısı 71. Aydın, İzmir, Muğla, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli ve Tunceli "hayır" demiş.

Referandumda "yüzde 90 ve 95'lerin üstünde evet" diyen iller var. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde evet diyenler ezici çoğunluğu teşkil ediyor: Diyarbakır: 94, Mardin: 95, Urfa: 96, Hakkari: 95, Şırnak: 91, Bingöl: 95 , Bitlis: 98, Batman: 97, Van: 95, Muş: 93, Siirt: 94, Ağrı: 95.

Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı mahallerde yüksek oranda "evet" oyu çıkmış olmasının bir anlamı şu: 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti'ye verilen destek veya daha doğru bir ifadeyle açılmış olan kredi devam ediyor. Aradan üç aylık bir süre geçmiş, henüz beklentileri karşılayacak icraata yeterince vakit bulunmuş değil. İnsanların umudunda azalma yok. Ancak bu rakamlar sadece bu illere özgü sayılmaz. Diğer illerimizde de "evet" diyenlerin sayısı az değil. Aşağıda Türkiye'nin bütün bölgelerinden yüksek oranda "evet" diyen illerden örnekler seçiyorum:

Yozgat: 84, Trabzon: 77, Tokat: 73, Sivas: 80, Samsun: 77, Sakarya: 77, Rize: 83, Nevşehir: 76, Kütahya: 81, Konya: 84, Kırıkkale: 80, Kayseri: 85, Gümüşhane: 84, Erzurum: 94, Düzce: 81, Çankırı: 81, Bayburt: 89, Aksaray: 92, Afyon: 80.

"Hayır"cı 7 il arasında doğrudan bir korelasyon kurmak mümkün mü? "Zorlama"ya başvurulmayacaksa, güç görünüyor. Zira söz konusu iller Ege ve Tekirdağ bölgeleri dışında herhangi bir özellik arz etmiyorlar; kaldı ki Tunceli Doğu'da. Unutmamak gerekir ki bu illerde de "evet" diyenlerin sayısı az değil, sadece "hayır"cılar yüzde 50'nin üstünde bulunuyorlar. Öyleyse şu hususun altı çizilebilir: Ne "evet"çileri ne "hayır"cıları şu veya bu etnik kökene veya mezhebe bağlamak mümkün. Durum bu merkezde olmakla beraber, Türkiye'nin inisiyatifi dışında bir maceraya sürüklenmesini istemeyen -Kuzey Irak'a müdahale konusu buna dahildir- bütün toplumsal gruplar referandumda "evet" demek suretiyle hükümetten yana desteklerini ortaya koymuş bulunmaktadırlar. Bu kombinezonda Güneydoğu ve Doğu Anadolu ile bu bölgelerdeki Kürt kökenli yurttaşlarımızın desteği "blok bir etnik tercih"ten çok derin bir endişeyi ifade etmektedir. Eğer söz konusu sonuçları "etnik veya mezhep" temelinde izah etmeye kalkışırsak kendimizi yanıltmış oluruz, çünkü Marmara, Akdeniz, Orta Anadolu ve Karadeniz bölgelerindeki yüksek oranda "evet" diyen illerin tercihlerine makul bir zemin bulamayız.

Referandum sonuçlarının AK Parti hükümetinin elini güçlendirdiği açık. Ama bir o kadar sorumluluk yüklediğini de akıldan çıkarmamak lazım. 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti bir "Türkiye partisi" olarak siyaset yaptı, oy talep etti ve her iki seçmenden birinin desteğini aldı. Her türlü manipülasyona başvurulduğu 'kritik bir dönem'de referandum yapıldı, yine seçmenden aynı desteği aldı. Bu desteğin sınırsız ve karşılıksız olmadığı muhakkak.


Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!