Derin Gerçekler
“AKP’nin Papatyaları” davasının İstinaf duruşması 8 Ekim 2024’de yapılacak. Yani 5 ay sonra. Bu Cezanın istinafı, Tazminat/Hukuk davası ise İstinaftan bozulmuştu. O da yeniden yargılama için Cezanın kesinleşmesini bekliyor. Yani bu davanın kesinleşmesi, her halükarda 2025’den önce olmayacak.
Yazı 27 Temmuz 2020’de yayınlanmış. Yani nerede ise 5. Yılına giriyor.
Bu arada okurlarım yeri geldiğinde ya da tanıdıkları AK Partililere soruyorlar bu davayı. Onların çoğunun dava ile ilgili bir bilgileri yok. Hatta dava konusu yazıyı da okumamışlar. Bilenler ise, Kadın Kolları Genel Merkezinin o konuda kendilerine aktardıkları ile sınırlı. Hatta bir çoğunda yönetim değişmiş, ayrılanlar davacı olduklarını unutmuşlar bile, yerine gelenler de zaten hiç ilgilenmemişler.
AK Parti kadın milletvekili Jülide İskenderoğlu bile bir grub arkadaşı ile bu konuyu konuşurken, benim kendilerine hakaret ettiğimi söyleyebiliyor. Yani bir çok AK Partili bu konuda bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmuş. AK Parti içinde bir arkadaş, KADEM’de dava ile ilgili bir açıklama var mı diye merak etmiş. İki dosya bulmuş, bana gönderdi. Biri 13 Ekim 2023 tarihli, son duruşma ile ilgili bir haber, bir diğeri de 09.08.2020 tarihli Gümrükçüoğlu’nun Milliyette çıkan bir röportajı.
13 Ekim 2023 tarihinde aşağıdaki açıklamayı, kendi internet sayfalarına eklemişler. Erişmek isteyenler şu adresten bakabilirler: https://kadem.org.tr/abdurrahman-dilipak-davasinda-karar/ Milliyette çıkan röportajın orjinaline, KADEM’in internet sayfasından, şu linkten ulaşabilirsiniz: https://kadem.org.tr/dr-saliha-okur-gumrukcuoglu-milliyet-gazetesi-roportaji-tam-metni/ Milliyet gazetesindeki röportajın orijinal metninin linki: https://www.milliyet.com.tr/pazar/asil-mucadele-zihniyetle-6277414 Bir de KADEM’in aynı röportajı yeniden gözden geçirip, düğüzenledikten sonraki metnine şu linkten ulaşabilirsiniz: https://kadem.org.tr/dr-saliha-okur-gumrukcuoglu-milliyet-gazetesi-roportaji-tam-metni/ İşin ilginç yani, KADEM’in düzenlediği röportajın ilk sorusu, Gazetenin orijinal sayfasında sonuncu soru. Zaten KADEM onu da kendi sayfasında mükerrer olarak yayınlamış. Bunlar önemli değil de, hem mahkeme haberinde, hem de KADEM’in röportajında benim yazımdaki ifadelerin, iki ayrı paragraftaki, 2 cümle bağlamında kopartılarak birbirine eklenmiş. AK Partililer de bunu okuyup, ona göre kendilerince bir anlam çıkartıp yorum yapıyorlar anlaşılan. Benim yazımın orjinali hala internet sayfamızda duruyor. Okumak isteyenler şu linki tıklayabilirler: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/akpnin-papatyalari-33008.html
Bu ayrıntı benim dikkatimi çekmemişti, o arkadaşın dikkatini çekmiş, o gönderdi. Bayramdan önce gördüm, ama bayram geçsin istedim. Bugüne nasibmiş. Bu bilginin geldiği gün 4 Nisan 2024 idi. O gün Ankara’da AK Parti Genel Başkanı (Hani şu hakkımdaki, savcılığa verdikleri suç duyurusunda, kendi ifadeleri ile “yönetim kurulu üyesi kızların Cumhurbaşkanı olan babaları olduğu kişi)”nin açtığı tazminat davasının duruşması vardı. Bu duruşmada Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma günü için Ekim 2024 tarihine gün verdi.
KADEM’in son duruşma ile ilgili açıklamasında “Abdurrahman Dilipak, Akit Gazetesindeki 27/07/2020 tarihli yazısında, Kadın ve Demokrasi Derneği yetkililerini ve pek çok kadını, Anavatan Partisi dönemindeki “papatyalar” oluşumuna benzetmiş; “AKP’NİN PAPATYALARI, AK PARTİ İÇİNDEKİ AKPLİLER, BU FAHİŞELERE VE ONLARIN TÜREVLERİNE…” şeklindeki ifadeleriyle kadınların onur, şeref ve saygınlığını toplum nezdinde açıkça zedelemiştir.” Deniyor.
KADEM adı 6. Paragrafta şöyle geçer: (İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarote) Bu felaketin sorumluları arasında en önemli isim olarak karşımıza hep Fatma Şahin çıkıyor. Şahin hâlâ bu yönde genelgeler yayınlıyor. Toplumdaki öfke konusunda sanırım bilgi sahibi değil. KADEM bir, Fatma Şahin iki. KADEM aile ile yakın ilişkisi sebebi ile daha öncelikli olarak akla geliyor”.
FAHİŞE kelimesi 4. Paragrafta şu şekilde geçiyor: “AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye!”
Bu Holdingler bir hafta önce İnsan Kaynaklarında LGBT topluluğuna pozitif ayırımcılık yapma kararı almıştı. Muhatap, AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler. Yeşil sermaye , onlar LGBT lilere pozitif ayırımcılık yaparken, onlar ne yapıyorlar? Son olarak “Portakal çiçeği karnavalında gördüğümüz gibi, birileri bunlara kamu kaynağından ya da özel şirketlerden destek ayırabiliyor. Dünya Bankası Türkiye’ye kredi desteği verirken bunun LGBT topluluğu için belli oranda kullanılması zorunluluğu da getirebiliyor. İki farklı cümleden ayrı bir cümle oluşturarak bundan bir suçlama üretiyorlar.
KADEM’in yeniden düzenlenmiş röportajında şöyle bir bölüm var: “10-Tartışma, İstanbul Sözleşmesi’ne destek verenlere yönelik hakaretlere varan bir boyut da aldı. Abdurrahman Dilipak’ın ifadeleri malum. (A.Dilipak’ı kendileri etkilemişler) KADEM de konuyla ilgili yasal yollara başvuracağını açıkladı. Böyle bir sözleşme üzerinden yine kadınların hedef alınmasını nasıl yorumluyorsunuz? Bunu da bir psikolojik şiddet türü olarak görüyor musunuz? /Sorunlara çözüm aramak ve fikir geliştirmek yerine, tartışmaları itham edici bir dil ile çözümsüz mecralara sürüklemek, sanırım ne taraflara ne de konunun çözümüne katkı sağlar. Ayrıca KADEM’in hedef gösterilerek bu gibi çirkin hakaretlere maruz bırakılmasını da tartıştığımız konu bağlamında manidar buluyorum. Söz konusu hakaretler, yasalarımızca da suç kapsamında yer alan psikolojik şiddete bir örnektir”. Bunu da geçelim. KADEM’in internet sayfasındaki röportajın tam metninde benim adım geçmiyor. Ama kendileri daha sonra gazetede yayınlanan röportaj sorusunu kendileri yeniden üretmişler ve cevabı da ona göre yeniden kaleme almışlar. Buyurun: “Sizce Sözleşme’den çekilmek söz konusu mu? Bu yönde bir karar alınırsa KADEM’in tutumu ne olur? / Sözleşmeden çekilip çekilmemek devletin kararıdır. Biz salt Sözleşme’ye değil, genel manada kadına yönelik şiddeti önlemeye odaklanmış bir STK’yız. Tüm toplumsal metinler gibi İstanbul Sözleşmesi’nde de değişmeye açık yerler olabilir. Avrupa Konseyi, şiddet noktasında ülkelere iç hukuka göre düzenlemeler yapma imkânı sunuyor. Sözleşmeden çıkma yolunu tercih etmeden evvel düzeltme ve şerh isteyebiliriz. Biz, toplumdaki hassasiyetin de farkındayız. Ama tek bir can kaybı daha olmayacak şekilde iç hukukumuzu şiddete karşı güçlendirmek zorundayız. Bunları göz önünde bulundurarak Sözleşme’de şerh düştüğümüz bazı maddeler var. Bunlarla ilgili değişiklik ve geliştirmeler yapılabilir. Diplomasi yoluyla bunların olup olmayacağı gözden geçirilebilir.
Tartışma, KADEM dahil İstanbul Sözleşmesi’ne destek veren kadınlara ve kadın derneklerine yönelik hakaretlere varan bir boyut da aldı. Böyle bir sözleşme üzerinden yine kadınların hedef alınmasını nasıl yorumluyorsunuz? / KADEM’in hedef gösterilerek bu gibi çirkin hakaretlere maruz bırakılmasını tartıştığımız konu bağlamında manidar buluyorum. Söz konusu hakaretler, yasalarımızca da suç kapsamında yer alan psikolojik şiddete bir örnektir. Bu noktada hazırladığımız kampanyamız “Küfürsüz Hayat Mümkündür”ü hatırlatmak isterim. Çağrımız herkese. Yaşadıklarımız gösteriyor ki hem sözel şiddetle hem de fiziksel şiddetle ciddi anlamda mücadele etmemiz gerekiyor. Konu ile ilgili hukuki süreç devam etmekte.”
Ayrıca devamında bir de şöyle bir bölüm var: “Tartışma, KADEM dahil İstanbul Sözleşmesi’ne destek veren kadınlara ve kadın derneklerine yönelik hakaretlere varan bir boyut da aldı. Böyle bir sözleşme üzerinden yine kadınların hedef alınmasını nasıl yorumluyorsunuz? / KADEM’in hedef gösterilerek bu gibi çirkin hakaretlere maruz bırakılmasını tartıştığımız konu bağlamında manidar buluyorum. Söz konusu hakaretler, yasalarımızca da suç kapsamında yer alan psikolojik şiddete bir örnektir. Bu noktada hazırladığımız kampanyamız “Küfürsüz Hayat Mümkündür”ü hatırlatmak isterim. Çağrımız herkese. Yaşadıklarımız gösteriyor ki hem sözel şiddetle hem de fiziksel şiddetle ciddi anlamda mücadele etmemiz gerekiyor. Konu ile ilgili hukuki süreç devam etmekte.” Bu akılla ve bu yöntemle bir suç duyurusunda bulunuyorlar. Zaten yazının tümünü okuyanlar, neyi anlatmak istediğimi göreceklerdir. Sanırım seçmen zaten bu son seçimde, sandıkta gereken mesajı verdi. Keşke dava açmak yerine verilen mesajı ciddiye alıp kendilerine bir çeki düzen verselerdi. Bu davranışları ile kendilerine zarar verdiler. Bu hal ve hareketlerini sürdürerek de, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşmaya devam ediyorlar. Kaldı ki, hakkımda paraya çevrilen ceza da, FAHİŞE kelimesi ile ilgili değil, “AKP’nin Papatyaları” ile ilgili, KADEM’e ne oluyor!? AK Partideki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’lileri eleştiriyorum, AK Partililere ne oluyor? Lutfen konuyla ilgilenenler, yukarıdaki linkleri tıklayıp gerçeği görsünler. Ve zaten benim savunmalarım da www.dilipak.com sayfasında mevcut. Selam ve dua ile.
Not: Geyve’de, 3 ay kadar öncesinde Gazze ile ilgili bir konferans verdim. KADEM’in kendi internet sayfasında 13 Ekim 2023 tarihli benim dava ile ilgili açıklamalarındaki ifadeleri aynen alıntılayan birileri o haberin altında şu mesajlarını eklemişler. Mecrasından saptırılmış, iki ayrı cümle birleştirilerek kurgulanan ifade, birileri tarafından aynen kopyalanarak bunun üzerinden bir algı oluşturuluyor. Yazık! Bunu yapanlar da KADEM’in avukatları. Haberle ilgili başka bir etkileşim yok. İki mesajı da aktarıyorum:
· Basında alıntı 3 ay önce , Abdurrahman Dilipak, Akit Gazetesindeki 27/07/2020 tarihli yazısında, Kadın ve Demokrasi Derneği yetkililerini ve pek çok kadını, Anavatan Partisi dönemindeki “papatyalar” oluşumuna benzetmiş; “AKP’NİN PAPATYALARI, AK PARTİ İÇİNDEKİ AKPLİLER, BU FAHİŞELERE VE ONLARIN TÜREVLERİNE…” şeklindeki ifadeleriyle kadınların onur, şeref ve saygınlığını toplum nezdinde açıkça zedelemiştir. Suç duyurumuz üzerine Savcılık Makamı tarafından Dilipak’ın ahlaka ve açıkça hukuka aykırı ağır ifadelerinin suç teşkil ettiği iddiasıyla dava açılmıştı.
· Ayhan 3 ay önce, bugün Gazze’de savaşanların dedeleri Çanakkale de savaşmadı. Çanakkale’de bizim dedelerimizin babaları savaştı. Gazze’de savaşanların dedeleri Osmanlı ordusuna karşı İngilizlerle birlik olup bizim ordumuzu sırtından vurdu. boşuna tarihi çarpıtma çabalarına güzel bir örnek olmuş konuşma. su dokuman da milli savunma bakanlığının, isteyen okuyup öğrensin. Bakınız:geyve.com (23.12.2023)