Aksa Tufanı operasyonunun sebepleri ve sonuçları nelerdir?

Filistinli direniş tarafından işgalci Siyonist rejime yönelik başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu birinci yılına girerken İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamaeni bunu hâlâ doğru, mantıklı ve...

Filistinli direniş tarafından işgalci Siyonist rejime yönelik başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu birinci yılına girerken İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamaeni bunu hâlâ doğru, mantıklı ve uluslararası hukuki bir hareket ve Filistinlilerin meşru müdafaa hakları doğrultusunda olarak görüyor.

Filistinli direniş tarafından işgalci Siyonist rejime yönelik başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu birinci yılı. Bu operasyonun birinci yıl dönümünde asıl önemli soru şu: Hamas savaşçıları Aksa Tufanı’nı neden planlayıp gerçekleştirdiler ve bu operasyonun sonuçları neler oldu?

1. Aksa Tufanı’nın gerçekleştirme sebepleri

7 Ekim 2023 Filistinlilerin işgalci rejime karşı ayağa kalktığı gündür. Hamas savaşçıları bu günde karadan, havadan ve denizden işgal altındaki topraklara saldırarak, Siyonist rejimin askeri ve istihbarat itibarına bu rejimin 75 yıllık tarihi boyunca görülmemiş bir darbe indirdi.

Filistin meselesiyle ilgilenen İranlı uzman Hüseyin Ruyveran Aska Tufanı’nın önemi hakkında şöyle diyor:

“Bu operasyon Siyonist rejimin birçok kırmızı çizgisini ihlal etti. Birinci kırmızı çizgi can kaybı, ikinci kırmızı çizgi başkenti Tel Aviv'in güvenliğinin tehlikeye atılması, üçüncü kırmızı çizgi ise Siyonistlerin istihbarat ve askeri güvenilirliğinin sorgulanmasıdır.”

Aksa Tufanı operasyonunun gerçekleştirilmesi ile ilgili en önemli nedenler aşağıdaki eksenlerde sıralanabilir.

A) Gazze'de durum dayanılmaz hale gelmişti

Filistinlilerin coğrafyasını ve toprak bütünlüğünü işgal ederek kurulan sahte Siyonist rejim, Filistinlilerin hayatını her geçen gün zorlaştırdı ve onları dayanılmaz insani koşullarla karşı karşıya bıraktı. Yerleşim inşaatları sonucunda çok sayıda Filistinli topraklarından ve evlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Gazze Şeridi’nin kuşatılması bu şeridin halkına ağır baskı yaşattı. Gazze 17 yıl boyunca dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline geldi, hastaların dahi bu hapishaneden tedavi için çıkabilme imkanı kalmadı. Gazze'ye insani yardım, özellikle de ilaç göndermek imkansızdı ya da nadiren yapılıyordu.

B) Aksa Tufanı, bir "varoluş" operasyonuydu

Siyonist rejimin Gazze halkına dayattığı sert insani koşulların yanı sıra bu rejim, Filistinliler için "varoluşsal" bir tehdit haline gelmişti. 75 yıl boyunca işgal durmadı aksine Filistin topraklarının tamamen işgaline doğru ilerlediler. Siyonist rejimin İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Smotrich de yeni kabinede Filistinlilerin ikinci bir vatana sahip olup Filistin'den tamamen kovulması gerektiğine inananlar arasında yer alıyor. Bu arada Siyonist rejim Kudüs'ü Yahudileştirilme fikrine odaklandı.

Kudüs, Filistinlilerin dini ve tarihi kimliğidir ama Siyonistler burayı Yahudileştirmek için hiçbir çabadan kaçınmamışlardır. Siyonistler, bağımsız bir Filistin devleti kurma hedefini yok etmek için adım adım ilerlediler. Bu bağlamda Hamas'ın Aksa Tufanı operasyonunu gerçekleştirme nedenlerine ilişkin açıklamasında şöyle deniliyor: “Aksa Tufanı operasyonu, Filistin meselesini yok etmeye yönelik planlara karşı gerekli bir adım ve doğal bir tepkidir. Bu operasyon Tel Aviv'in Filistin topraklarına hakim olma ve Mescid-i Aksa üzerinde egemenliğini kullanma planlarına karşı çıkmak için gerçekleştirildi. Aksa Tufanı, Gazze Şeridi'nin kuşatılmasının sona ermesi için gerekli bir adımdı ve işgalcilerden kurtuluş çerçevesinde doğal bir adımdır.”

C) İşgal altındaki topraklarda en aşırı kabinenin iktidara gelmesi

Binyamin Netanyahu'nun yeni kabinesi, 2019'dan bu yana 5 kez seçim yaptıktan sonra 2022'de radikal, aşırı ve ırkçı kişilerin katılımıyla göreve başladı. 2022 yılında Netanyahu'nun aşırıcı ve ırkçı kabinesinin kurulmasıyla birlikte Filistinliler üzerindeki baskılar büyük ölçüde arttı. Binyamin Netanyahu liderliğindeki ırkçı ve aşırı kabinenin göreve başlaması Aksa Tufanı operasyonunun başlamasının ana nedenlerinden biriydi.

Bu kabinenin göreve geldiğinde Filistinliler ile Siyonistler arasındaki gerilim eşi benzeri görülmemiş bir şekilde arttı. Kendi topraklarında Filistinlilere yönelik şiddet her geçen gün yoğunlaştı. Aksa Tufanı operasyonu arifesinde Kudüs'ün Şeyh Cerrah semtinde, evlerini Siyonistlere satmayı reddeden Filistinliler ile İsrail güçleri arasında her gün yeni çatışmalar yaşanıyordu. Siyonist rejim, imar planı bahanesiyle bu evlerde yaşayanları evlerini tahliye etmeye zorladı. Netanyahu'nun aşırı kabinesinde ve Itamar Ben-Gvir gibi katı bakanların desteğiyle, Siyonist yerleşimcilerin Filistinlilere karşı baskıları doruğa ulaştı. Bu suçlar Hamas savaşçılarını Aksa Tufanı operasyonunu gerçekleştirme kararlılığını artırdı. Hamas savaşçılarının yaptığı, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. Maddesi uyarınca meşru müdafaanın açık bir örneğidir.

Ç) Filistinlilerin adaleti sağlama konusunda uluslararası toplumdan umutsuzluğu

Uluslararası toplum, Siyonistlerin suçlarıyla yüzleşmede ve Filistinlilerin haklarını savunmada fiilen başarısız olmuştur. Savaş ve Gazze ablukası, Birleşmiş Milletlerin ve dünya güçlerinin Gazze'de insan haklarını savunmak ve Siyonistlerin işlediği sayısız suçları durdurmak için harekete geçmesine neden olmadı.

Uluslararası kurum ve kuruluşların Filistinlilere yönelik yaklaşımı ve Siyonist rejimin insan hakları ihlalleri insan haklarının uluslararası kuruluşlar ve dünya güçleri tarafından uygulanmasında ayrımcılığın açık bir örneğiydi. Ayrıca Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi, topraklarından ve evlerinden sürülmesi, evlerin tahrip edilmesi, iş imkanlarının yok edilmesi, Gazze'ye ilaç ve gıda girişinin engellenmesi, cinayet, kasten aç bırakma vb. suçlar işlendi.

Dünya güçleri Filistinlilerin insan haklarına dikkat etmedikleri gibi Siyonistlerin çıkarlarını güvence altına almak için de çeşitli eylemler yaptı.

ABD'nin eski Başkanı Donald Trump, “Yüzyılın Anlaşması” planını, ardından da Arap ülkeleri ile Siyonist rejim arasındaki ilişkileri normalleştirme planını takip edip uyguladı. Dolayısıyla sözde insan hakları savunucuları Filistinlileri savunmak için herhangi bir adım atmadı aksine Siyonist rejimi güvenlik ve siyasi izolasyondan çıkardı ve Filistin meselesi ötekileştirdi. Bu durum aynı zamanda Aksa Tufanı operasyonunun icra edilmesinin de önemli sebeplerinden biriydi. Aslında Filistinliler, Filistin'i kurtarmak için Siyonistlere karşı ciddi bir eyleme geçmeleri gerektiği sonucuna vardılar.

2. Gazze'ye karşı bir yıl süren savaşın sonuçları

Aksa Tufanı operasyonunun sonuçlarıyla ilgili pek çok şey söylenebilir ancak en önemli sonuçları üç düzeyde ifade edilebilir: Yurtiçi (savaşan taraflar açısından), bölgesel ve küresel.

Savaşan taraflar için sonuçlar

Gazze'de bir yıl süren savaş Hamas ve Siyonist rejim için önemli sonuçlar doğudu. Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) için bu sonuçlar şunlardır:

A) Siyonist rejimin Gazze'deki soykırımı

İşgalci rejim son bir yılda 42 binden fazla Filistinliyi şehit etti, 96 binden fazla insanı da yaraladı. Gazze'de 2 milyondan fazla Filistinli yerinden edildi. Yoksulluk, açlık ve hastalıklar Gazze'de yaygınlaştı. Bu talihsiz olaylar, Gazze'nin 2006'dan bu yana, yani 18 yıldır tamamen abluka altında olduğu bir dönemde yaşanıyor. Kuşkusuz en az üçte biri kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 140 bin kişinin şehit olması veya yaralanması Filistinli ailelere büyük bir psikolojik darbe olacaktır.

B) Altyapılarının yıkılması

Bir yıl süren savaşın Hamas için bir diğer sonucu ise Siyonist rejimin Gazze'nin altyapısını tamamen yok etmesidir. Günlük bombardıman ve yasaklı bomba kullanımı nedeniyle tıp merkezleri ve hastaneler, okullar ve evler, sığınmacı kampları, yollar vb. tahrip edildi. Bu altyapıların onarılması Hamas'a çok büyük maliyetler getiriyor.

C) Çok sayıda Hamas komutanının şehit olması

Bir yıl süren savaşın bir diğer sonucu ise Siyonist rejimin Hamas komutanlarına suikast düzenlemesi ve çok sayıda askeri komutan ile Hamas hareketinin siyasi liderlerinin şehit olmasıdır. Hamas hareketiyle ilgili olarak belirtilmesi gereken bir husus da, bu hareketin son bir yılda aldığı darbelere rağmen hala ayakta kalması, faaliyetlerini sürdürmesi, halkın desteğini alması ve Siyonist rejimle mücadele yoluna devam etmesidir.

Ç) Filistin meselesinin dünya gündemine dönmesi

Gazze'de bir yıl süren savaşın Hamas ve Filistinliler için önemli sonuçlarından biri de Filistinlilerin hakları meselesinin yeniden ilgi odağı haline gelmesi ve savaşa verilen bölgesel ve küresel tepkilerin İsrail için diplomatik bir zorluk yaratmasıdır.

Aksa Tufanı opersyonuna kadar Filistin meselesi unutulurken, bir yıl süren savaş ve Siyonistlerin eşi benzeri görülmemiş şiddeti, Filistin meselesinin bir kez daha dünya düzeninin ana gündemlerinden biri haline gelmesine neden oldu. Cezayir ve Güney Afrika gibi ülkeler, Siyonist suçlarla ilgili davayı Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı'na taşımış durumda ve bu mahkemeler, Siyonistlerin suçlarını soruşturuyor.

Siyonist rejim için doğan sonuçlar

Gazze'de bir yıl süren savaş Siyonist işgal rejimi için de önemli sonuçlar doğurdu. Bunlardan en önemlileri şunlardır:

A) Savaşın askeri hedeflerine ulaşılamaması

İşgalci rejim, Aksa Tufanı opersyonuyla birlikte İran İslam Devrim Lideri’ne göre onarılamaz bir istihbarat ve askeri başarısızlığa uğradı.

İran İslam Devrim Lideri Ayetullah Hamenei, “7 Ekim’de Siyonist rejim hem askeri hem de istihbarat açısından onarılamaz bir yenilgiye uğradı. Herkes buna başarısızlık dedi ama ben bunun telafi edilemez bir başarısızlık olduğunu vurguluyorum. bu yıkıcı depremin, gaspçı rejimin yönetiminin bazı ana yapılarını yeniden kolay kolay inşa edilemeyecek şekilde yıkmayı başardığını söylüyorum” ifadesini kullandı.

Siyonist İsrail son bir yolda istihbarat ve askeri açıdan da yenilgeye uğradı. Binyamin Netanyahu İsrail'in Gazze'deki amacının "Hamas'ın idari ve askeri kapasitesini yok etmek ve esirleri kurtarmak olduğunu" belirtmişti. Gazze savaşından bir Bir yıl geçmesine rağmen İsrail hedeflerinin hiçbirine ulaşamadı. Tel Aviv rejimi büyük askeri ve istihbarat başarısızlığını örtbas etmek için katliam ve şiddete başvurmuştur.

B) Ağır askeri kayıplar

İşgal güçleri, geçtiğimiz ağustos ayında, ordunun rehabilitasyon dairesine her ay ortalama 1.000'den fazla yeni yaralının müracaat ettiğini ve 3.700'den fazla İsrail askerinin sakat kaldığını bildirdi.

Yayınlanan son rapora göre 7 Ekim'den bu yana devam eden savaşta toplam en az 728 asker, yedek asker ve yerel güvenlik görevlisi öldürüldü, en az 4 bin 576'sı da yaralandı.

Bunlardan 346'sının Gazze'deki kara saldırısı sırasında öldürüldüğü ve en az 2 bin 299'unun yaralandığı iddia ediliyor.

Siyonist İsrail ordusu, ayrıca Gazze'de dost ateşi ve diğer askeri kazalar nedeniyle en az 56 askerin öldüğünü iddia ediyor.

Kassam Tugayları’nın istatistiklerine göre, savaşın başlangıcından bu yana işgalci orduya ait 1.108'den fazla askeri araç direniş güçleri tarafından imha edildi.

C) Gazze savaşının İsrail ekonomisi üzerindeki etkileri

İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarının sürmesi ve sivillerin üzerine bomba yağdırması her geçen gün daha da yüksek bir maliyet doğururken, çatışmaların ekonomiye olumsuz etkileri de gittikçe artıyor.

Çatışmaların mali boyutuna ilişkin yapılan bazı çalışmalarda, 7 Ekim tarihinden itibaren devam eden saldırılar nedeniyle İsrail'in günlük 300 milyon dolara yakın bir doğrudan harcama yaptığı belirtiliyor.

Siyonist yetkililer, savaşın maliyetinin 2025 yılı sonuna kadar yaklaşık 66 milyar dolara çıkacağını, bunun da rejimin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 12'sinden fazla olacağını tahmin ediyor.

İsrail ekonomisi, son haftalarda iki büyük darbe aldı. Standard & Poor's, İsrail'in kredi notunu bir basamak düşürdü ve gelecek için olumsuz bir görünüm sundu. Moody's de kısa süre önce İsrail'in notunu iki kademe düşürmüştü. Analistler, Fitch'in de benzer bir adım atmasını bekliyor

D) Netanyahu kabinesinde büyük çatlak

Gazze savaşnın bir diğer sonucu da Netanyahu kabinesindeki çatlakların ortaya çıkmasıdır. Netanyahu ile Savaş Bakanı Yoav Gallant arasındaki anlaşmazlıklar birçok kez gündem oldu. Gazze savaşı sertlik yanlısı aşırı sağcı Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile diğer bakanlar arasındaki anlaşmazlığı da açığa çıkardı. İşgal altındaki topraklarda Netanyahu karşıtı protestolar hiç durmadı. Savaşın 12. ayında bile binlerce kişi Tel Aviv'de sokaklara dökülerek kalan esirlerin serbest bırakılmasını istedi.

E) İsrail rejiminin maskesi düştü

Yıllardır İbrani ve Batı medyası, İsrail ordusunu dünyanın en ahlaklı ordusu olarak göstermeye çalışıyordu, ancak Gazze’deki sivil katliamlar ve soykırım Siyonist güçlerin barbarlığını gözler önüne serdi. Batı’nın liberal çevreleri bile Siyonist rejim ordusunun gerçekleştirdiği barbarca eylemlerin tarihte bir örneği olmadığına inanmaya başladı.

Gazze savaşının bölgesel etkileri

Gazze savaşı bir yandan büyük bir yıkıma ve insani krize yol açarken, bölgesel düzeyde de ciddi sonuçlar yaratmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

A) Filistin-Siyonist çatışmasının çok cepheli bir savaşa dönüşmesi

Filistinliler ile Siyonist İsrail arasında geçmişte yaşanan tüm savaşlar Filistin-Siyonist savaşlarıydı. Önceki savaşlarda Filistin tek başına savaşırdı, ancak bu sefer Filistin direnişi direniş ekseninin tam desteğini aldı. Lübnan’daki Hizbullah Hareketi, Yemenli gruplar ve Irak direnişi, Filistin’e destek, Sahaların Birliği fikrini göstermek ve İsrail’e baskı yapmak amacıyla füze saldırılarıyla Siyonist rejimi hedef aldı.

B) İran ve Siyonist Rejim arasındaki doğrudan karşılaşma

Gazze'ye karşı yürütülen bir yıllık savaşın en önemli sonuçlarından biri, İran İslam Cumhuriyeti'nin kendi topraklarından işgal altındaki topraklara askeri müdahalede bulunmasıydı. Siyonist rejim, geçtiğimiz bir yıl boyunca İran'ı doğrudan savaşa çekmek için birçok kez girişimde bulundu; belki de bu yolla Amerika'yı da savaşa dahil etmeyi amaçlıyordu. Ancak İran İslam Cumhuriyeti, Batı Asya'nın barış ve güvenliği daha fazla kaosa ve savaşa sürüklenmesin diye "itidal ve sabır" stratejisini benimsedi. Buna rağmen, Siyonistlerin işlediği iki suç, İran'ın işgal altındaki topraklara yönelik iki askeri müdahalesine neden oldu.

İran’ın Suriye’deki konsolosluğuna saldırı ve geçtiğimiz Mart ayında bazı İranlı komutanların şehit edilmesi, İsmail Heniyye’nin Tahran’da, Seyyid Hasan Nasrullah ve General Nilfuruşan’ın Beyrut’ta şehit edilmesi, İran’ın işgal altındaki topraklara doğrudan askeri müdahalesine yol açtı. İlk müdahale, Tel Aviv’e İran’ın işgal altındaki toprakları hedef alacak askeri yeteneklere sahip olduğuna dair yalnızca bir uyarıydı.

Bu nedenle, Tahran’da Şehit Heniyye suikastına karşı İran’ın itidali Siyonistler tarafından bir zayıflık olarak yorumlandı ve onlar, Hizbullah’ın cesur lideri Seyyid Hasan Nasrullah ve General Nilforuşan’ı Beyrut’un güney banliyösünde şehit ettiler. Ardından İran İslam Cumhuriyeti, işgal altındaki topraklara benzeri görülmemiş ve yoğun bir askeri müdahalede bulundu. Bu esnada, Netanyahu, Siyonist rejim ordusu ve yetkilileri ile Siyonist yerleşimciler son suikastlar nedeniyle zafer ve mutluluk içindeyken, aniden İran’ın fırlattığı füzeler Tel Aviv’i şok ve dehşete düşürdü ve Netanyahu ilk kaçan kişi oldu.

1 Ekim’de, bu yıl ikinci kez, İran Siyonist rejimin mevzilerini 200 füzeyle hedef aldı. Bu kez Tahran, İsrail mevzilerini bombalamada daha gelişmiş füzeler kullandı ve saldırı öncekilerden farklı olarak uyarı yapılmadan gerçekleştirildi. Buna ek olarak, İran bu şekilde, Batı Asya'da Siyonist rejimle doğrudan karşılaşan tek ülke olduğunu göstermek istedi. Atılan füzeler, İran’ın işgal altındaki topraklara saldırma ve bu rejimin savunma sistemlerine potansiyel olarak yıkıcı yollarla nüfuz etme konusundaki irade ve yeteneğini gösteriyordu. Bu nedenle, yaşananlar Gazze’deki bir yıllık savaşta ve gelecekte Batı Asya’nın güvenliği ve istikrarında büyük bir dönüm noktası oldu.

İran İslam Cumhuriyeti, işgal altındaki toprakları “hipersonik” füzeleriyle vururken, Siyonist rejim nükleer silahlara sahipti. Bu, dünya tarihinde nükleer silaha sahip olmayan bir ülkenin, nükleer silaha sahip bir rejime karşı geniş çaplı bir askeri müdahalede bulunduğu ilk olaydı. İran İslam Cumhuriyeti'nin askeri müdahalesi, raporlara göre, Mossad karargahını, Aşkelon gaz platformunu, Nuvatim askeri üssünü ve hatta F-35 savaş uçaklarını hedef aldı; böylece Benjamin Netanyahu’nun iddia ettiği yeni düzenin – ki bu düzende direniş ve İran zayıflatılmış ve hiçbir yere sahip değil – geçersiz olduğunu gösterdi ve Batı Asya’da direnişin ve İran İslam Cumhuriyeti’nin güçlü bir konumu olmadan hiçbir düzenin oluşmayacağını kanıtladı. Ayrıca, Rehber’in 13 Mehr Cuma namazındaki konuşmalarında da belirttiği gibi, İran İslam Cumhuriyeti’nin Siyonist rejimle doğrudan savaştan çekinmediği ortaya kondu.

İslam Devrimi Lideri, silahlı kuvvetlerin bu hamlesine atıfta bulunarak şunları kaydetti: “Silahlı kuvvetlerimizin yaptığı iş, bu gasıp rejimin kurda benzer vahşi cinayetleri karşısında en az cezadır. İran İslam Cumhuriyeti bu konuda üzerine düşen her görevi güç, metanet ve kararlılıkla yapacaktır. Ne ihmal ederiz ne de acelecilik gösteririz. Siyasi ve askeri karar alıcılar açısından mantıklı ve doğru olan neyse yapılmıştır ve gelecekte de gerekirse yapılacaktır.”

Savaşın küresel düzeyde sonuçları
Gazze’deki bir yıllık savaş, küresel düzeyde de bazı sonuçlar doğurmuştur. Bunların en önemlilerinden bazıları şunlardır:

A) Birleşmiş Milletler ve özellikle Güvenlik Konseyinin itibarsızlaştırılması

Gazze’de Siyonist işgalci rejimin soykırımı ve Lübnan’a yönelik 80 ton bombanın bir anda Beyrut’un güney banliyösüne atılarak Hizbullah lideri ve komutanlarının öldürülmesi, Birleşmiş Milletler’in ana görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğunu, veto hakkının cinayeti durdurmak ve barışı sağlamak için önemli bir engel olduğunu, insan haklarının Batılı güçler için hiçbir anlam ifade etmediğini ve insan hakları ilkelerinin uygulanmasında ırkçı bir yaklaşımın bulunduğunu gösterdi. Gazze'de Siyonist rejimin bir yıllık soykırımı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin tek bir kınama kararıyla bile karşılaşmadı. Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyeleri, Gazze’deki Siyonist rejimin suçlarını durdurmak ve barışı sağlamak için öncülük yaptı, ancak ABD’nin sürekli vetosu, bu konuda ciddi bir kararın kabul edilmesini engelledi.

Gazze felaketi, Birleşmiş Milletler'in özellikle ABD’nin büyük güçlerinin elinde bir araç olduğunu, bağımsız ve adil bir şekilde, seçici ve ayrımcı bir bakıştan uzak bir şekilde hareket etmekten aciz olduğunu kanıtladı. Gazze'deki soykırım, Batı Asya’nın dünyanın en realist bölgesi olduğunu her şeyden daha fazla ortaya koydu; çünkü sadece askeri güce sahip olmak güvenlik getirebilir. Gazze'deki soykırım, uluslararası hukukun çeşitli belgelerinde ve anlaşmalarında yer alan ahlaki ve insani değerleri ve normları tamamen sorgulayarak dünya toplumunu itibarsızlaştırdı.

B) ABD'nin Ortadoğu stratejisindeki değişim

Gazze'ye karşı yürütülen bir yıllık savaşın en önemli sonuçlarından biri, ABD'nin insan hakları ve normatif iddialarını geçersiz kılmasının yanı sıra Amerika'nın Batı Asya bölgesine yeniden artan bir dikkat göstermesine neden olmasıydı. Geçtiğimiz yıllarda ABD, Batı Asya'daki varlığını azaltmaya ve Doğu Asya'ya, özellikle Çin ile rekabete odaklanmaya çalışıyordu. Ancak İran ve Siyonist rejim arasındaki savaşın ve gerginliğin artmasıyla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri, bu rejimi İran ve Hizbullah'ın saldırılarına karşı korumak amacıyla Batı Asya'daki askeri varlığını artırmıştır.

Eğer Siyonist rejim, Hizbullah ve İran arasındaki karşılaşma daha geniş bir savaşa dönüşürse, Washington bu rejimi desteklemek için Batı Asya'da başka bir savaş alanına girebilir; bu savaş, Amerika'nın bu bölgedeki önceki savaşlarından farklı olacaktır. Çünkü İran İslam Cumhuriyeti, hem Amerika’ya hem de Siyonist rejime darbe vurma cesaretine ve kabiliyetine sahip olduğunu göstermiştir. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, Batı Asya'da başka maliyetli bir askeri çatışmadan kaçınmaya çalışsa da, şimdiye kadar Siyonist rejimi durdurma konusunda başarısız olduğunu kanıtlamıştır. Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri yaklaştıkça, Biden yönetimi "topal ördek" gibi hareket ediyor ve Batı Asya'daki hızlı gelişmelere karşı kendini yetersiz gösteriyor.

Sonuç

Aksa Tufanı birinci yılını doldururken, İran İslam Devrimi Lideri bunu "mantıklı, yasal ve uluslararası doğru bir hareket" ve Filistinlilerin Siyonist rejime karşı meşru müdafaa hakkı doğrultusunda görüyor. Aksa Tufanı'nın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, Batı Asya, bu rejimin işlediği suçlara tepki olarak İran'ın Siyonist rejime doğrudan ve yoğun bir askeri müdahalesine tanık oldu. Görünen o ki, bu bölgedeki gelişmeler hızla devam edecek ve Siyonist rejimin direniş cephesine yönelik şiddetini sürdürmesi ve muhtemelen Tel Aviv ile İran İslam Cumhuriyeti arasında bir karşılaşma yaşanacaktır; bu karşılaşma, Siyonist rejimin stratejik derinliğinin zayıflığından kaynaklanan kırılganlıkları daha da belirgin hale getirebilir.

mehrnews

Filistin Haberleri

Onlarca yerleşimci Mescid-i Aksa'ya saldırdı
İşgalci ABD'den Türkiye'ye "Hamas" uyarısı
Tel Aviv'deki hassas askeri noktalara Yeni Operasyon
Hamas Siyasi Bürosu Türkiye'ye mi taşındı? Dışişleri'nden açıklama geldi
Filistin Direnişinden Muhammed Afif'in şehadeti sonrası Taziye Mesajı