Al-Akhbar: Cenin kampı İslami Cihad’ın merkezine nasıl dönüştü? Şehit ailelerini hangi örgüt koruyor?

İslami Cihad Hareketi, özellikle Fetih'ten ayrılanlar veya FY'nin performansından memnun olmayanlar olmak üzere Filistinli gençleri bu alana çeken partidir

Yahya Dbouk

Al-Akhbar

“İsrail”, Araplarla on yıllardır süren çatışmasında benzeri görülmemiş bileşenleri olan bir güvenlik sorunuyla karşı karşıya: işgale karşı Filistin liderliğindeki bir dizi operasyon. İşin ilginci, bu operasyonların ana motive edicilerden biri, bu eylemleri engellemek için “İsrail”in uyguladığı cezalandırıcı önlemlerdir.

Çözüm umudu olmayan, kendi kendini idame ettiren bir ikilem bu. “İsrail” istihbaratının değerlendirmesine göre, Tel Aviv bir dizi önlemle onları azaltmayı umsa bile saldırıların devam etmesi muhtemel. “İsrail” için tüm bu komplikasyonları saymakla bitirmek mümkün değil.

“İsrail”, ceza yoluyla caydırıcılık yaklaşımıyla, operasyonları gerçekleştiremeseler bile sadece failleri ortadan kaldırmakla kalmıyor; aynı zamanda yakınlarının evlerini yıkarak, babalarını ve kardeşlerini tutuklayarak, mali kaynaklarını yağmalayarak çevrelerindeki herkesi de cezalandırıyor ve hayat şartlarını her düzeyde daha da kötüleştirmek istiyor. Bu toplu ceza, özellikle Yeşil Hat dışındaki işgal altındaki bölgelerde, failin memleketi olan tüm kasaba veya şehirleri de etkiliyor.

Bu, gerilla operasyonları karşısında tutarlı bir “İsrail” stratejisidir. Her ne kadar son saldırılar, Filistin direniş örgütlerinin herhangi bir yönlendirmesi veya liderliği olmadan gerçekleştirilmeleri itibariyle benzersiz olsalar da. Bu politikaya ek olarak, Filistin Yönetimi'nin güvenlik servislerinin oynadığı işlevsel bir rol var. Güvenlik birimleri, işgalin yapamadığını yapmak, operasyonel kayıplara neden olmak ve düşman lehine direniş hakkında istihbarat toplamakla görevlidir.

Bununla birlikte, son operasyonlar silsilesinde “İsrail”, doğaçlama bıçaklama ve araba çarpma saldırıları gibi daha önce gözlemlenmeyen ek faktörler tespit etti.

Son saldırılar kısmen, “İsraillilerin” dini fanatizm olarak adlandırdıkları şeyi benimseyen ve bir dereceye kadar aşırılık yanlısı İslamcı gruplarla özdeşleşen ideolojilere sahip, “İsrail” kimlik belgeleri taşıyan Filistinliler tarafından gerçekleştirildi. Medya, işgalin stratejisine hizmet etmek için DEAŞ'ın varlığını vurguladı.

Diğer operasyonlar, işgal altındaki kuzey Batı Şeria'dan, özellikle de "İsrail" için pek çok neden yüzünden karmaşık bir meydan okuma konumundaki Cenin bölgesinden yola çıkan Filistinliler tarafından gerçekleştirildi. Bu nedenlerin en önemlileri şunlardır:

Birincisi: Cenin; kampta, şehirde veya çevre köylerde, Fetih örgütü içinde bile Filistin Yönetimine verilen desteğin azalması da dâhil olmak üzere sayılması zor nedenlerden dolayı, yönetimin güvenlik kontrolünün nispeten dışında bir alan sayılıyor. Bu düşüş, Filistin Yönetimi'nin güvenlik birimlerinin hareket, kontrol ve işgalci rejim için istihbarat toplama ve görevlerini kolaylaştırma yeteneğini azalttı.

İkincisi: İslami Cihad Hareketi, özellikle Fetih'ten ayrılanlar veya FY'nin performansından memnun olmayanlar olmak üzere Filistinli gençleri bu alana çeken partidir. Bu durum, özellikle İslami Cihad'ın sayı ve teçhizat olarak oldukça büyük bir örgüt olması nedeniyle, kamp ve çevresine işgalci rejim için endişe verici hale gelen düzeyde savaş araçları yığılmasını mümkün kıldı.

Üçüncüsü: İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde bulunan Cenin; Gush Dan ve Tel Aviv de dahil olmak üzere kalabalık nüfuslu noktalara ev sahipliği yapan merkezi “İsrail”e çok yakındır. Bu noktanın önemi, Filistinlilerin 1948 topraklarına görece kolaylıkla, farklı amaçlarla –sadece operasyon gerçekleştirmek için değil- hareket etmelerine izin veren bu bölgenin güvenlik duvarındaki deliklerin varlığını teyit etmesidir.

Yukarıdaki noktaların, İslami Cihad'ın, şehit eylemcilerin ailelerini fiziksel, maddi ve manevi zararlardan koruduğu Cenin’de, bu operasyonlara karşılık işgalcilerin toplu cezalandırmaya yönelmesini imkânsız hale getirdiği söylenebilir.

Bu, “İsrail”in cezalandırma stratejisine bir darbe indiriyor, etkinliğini yok ediyor ve Cenin'i ve kampını bir simülasyon modeline dönüştürüyor. Bu, “İsrail” için en tehlikeli şeydir. Ek olarak, Filistin Yönetimi'nin yapısal zayıflığı ve halkın onu reddi, düşmanı doğrudan kampta, şehirde ve çevre bölgelerde faaliyet göstermeye zorluyor, bu da Filistinlilerle daha fazla sürtüşme anlamına geliyor. Özellikle 2002'deki kamp baskınında Siyonistlerin verdiği onlarca can kaybının görüntüleri düşman arasında hala taze olduğundan, operasyon zor bir seçenek. Buna ek olarak, herhangi bir geniş çaplı tepki, geçen yıl Kudüs Kılıç Savaşı'nda yaşananlara benzer şekilde Gazze Şeridi'ni çatışmaya sürükleme riski taşıyor.

O halde işgal güçleri amaçlarına nasıl ulaşabilir? Şehit Raad Hazem'in babasını ilk stratejik hedef haline getirmekten başka alternatif bir planları yok gibi görünüyor. Gerçekçi bir bakış açısından, onun sadece taktik bir hedef olduğu varsayılabilir, buna rağmen, “İsrail'in” güvenlik ve askeri aygıtının ana endişesi haline gelmiş durumda.

Ama şehidin babasına bile ulaşmak imkânsızsa? Özellikle işgalcilerin “eşekarısı yuvası” olarak adlandırdığı Cenin kampının, direniş savaşçıları için ilham verici bir model haline getirilmesini engellemek zorunda olan “İsrail”in diğer hedeflerine ne olacak?

Çeviri: Medya Şafak

Filistin Haberleri

Hamas'tan Lübnan'daki ateşkese ilişkin açıklama
Hamas Yetkilisi Hamdan: Biz Direniş Eksenine Güveniyoruz
Hamas: Gazze'nin çektiği acılar sonlanmadan anlaşma yok
15 İşgalci Öldürüldü!
Onlarca yerleşimci Mescid-i Aksa'ya saldırdı