Haziran ayının ilk haftalarında Suriye'nin Cisr Şuğur şehrinden "katliam" haberleri gelmeye başladı. Haberler, "Suriye'de İkinci Hama" başlıklarıyla sunuldu. Suriyeli devrimciler ve devrimcilere destek verenler, 120 askerin rejim yanlısı kişiler tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Suriye resmi kaynakları ise 120 asker ve polisi öldürenlerin, "teröristler" ya da "silahlı çeteler" olduğunu açıkladı.
Biz, resmi kaynaklara nispetle Suriyeli devrimcilerin kaynaklarını daha güvenilir kabul ettiğimiz için, asker ve polislerin halka ateş açmayı kabul etmedikleri için Beşşar Esad yanlısı ordu güçleri tarafından öldürüldüklerini savunduk. Fakat daha sonra ortaya çıkan bazı gerçekler, bizlerin yanıldığını gösterdi.
Suriye ordusundan ayrıldığını ilan eden Yarbay Hüseyin Harmuş'un 120 askerin ölümünden sorumlu olduğunu açıklaması, Suriyeli devrimcilerin de rejim kaynakları kadar güvenilir olmadığını ortaya koydu. Çünkü askerler, devrimcilerin iddia ettiği gibi Esad yanlıları tarafından değil bizzat "devrimci" olduğunu iddia edenler tarafından öldürülmüşlerdi. Suriye devrimine destek verenler, daha önceden olduğu gibi 120 askerin öldürülmesi suçunu da Esad'a yıkmıştı. Çünkü kendilerini Suriye devrimi rüzgarına kaptıran herkes, Suriye'deki devrimin silahlı bir veçhesinin olduğunu asla kabullenmek istemiyordu.
Cisr Şuğur katliamının yaşandığı ilk günlerde Harmuş, el Arabiya, el Cezire, Orient, Safa ve Visal kanalına çıkarak, eylemi neden gerçekleştirdiğine ilişkin bilgiler verdi. Yarbay Harmuş'a göre Suriye halkı orduyu katlediyor, kendisi de komutasındaki askerlerle birlikte, sivil halkı korumak için ordu güçlerine karşı direnişe geçmişti. (1)
Bir süre sonra Yarbay Harmuş'un, Türkiye'ye sığınan mülteciler arasında yer aldığı ortaya çıktı. (2)
Bir çok meselede olduğu gibi, Suriyeli devrimcilerin kahraman olarak nitelediği Yarbay Harmuş'un da Türkiye'de es geçilmesi, bizler açısından merak uyandırıcı bir gelişme olarak görüldü. Yarbay Harmuş'un kimliği, Suriye'de neler olduğunu merak eden bizler için önem arzetmeye başladı. "Yarbay Harmuş ve resmi sözcüsü olduğu Özgür Subaylar Hareketi bağımsız bir oluşum mu yoksa talimatları dışarıdan alan bir hareket mi?" sorusuna verilecek yanıt "Suriye'de Neler Oluyor?" sorusuna da yanıt vermiş olacağız.
Bundan ötürü Harmuş'un medya organlarına verdiği demeçleri inceledik. Yarbay Harmuş'un Visal Televizyonu dışındaki medya organlarına yaptığı açıklamalarla, bir "vatansever" olduğu için Suriye ordusuna başkaldırdığını ve bağımsız hareket ettiğini anlamaktaydık. Fakat Harmuş'un Visal Televizyonu'ndaki Şeyh Adnan Arur ile gerçekleştirdiği diyalog ve ve Arap İnsan Hakları Örgütü sözcüsü Heysem Menna'nın Harmuş hakkında söyledikleri, onun bağımsızlığına gölge düşürecek nitelikte.
Yarbaylıktan Albaylığa Terfi
Visal Televizyonu'ndaki diyalog, "Özgür Subaylar Hareketi"nin resmi sözcüsü Harmuş'la Şeyh Adnan arasında güçlü bir bağ olduğunu gösteriyor. Çünkü Cisr Şuğur'daki başarılı operasyondan sonra Yarbay Harmuş'u albaylığa terfi ettirdiğini ilan eden Şeyh Adnan Arur'dan başkası değil.
Özgür Subaylar Hareketi'nin resmi sözcüsü Yarbay Hüseyin Harmuş, 9 Temmuz'da yayınlanan "Suriye Halkı Ne İstiyor?" programına telefonla bağlandı. Suriye devrimine desteğinden ötürü Visal Televizyonu'na teşekkür eden Harmuş, Şeyh Adnan'a hitaben "Suriye devrimine önderlik eden Şeyh el Arur'u selamlıyorum" dedi. Hareketin resmi sözcüsü Harmuş'un el Arur'u, "devrimin önderi" olarak nitelemesi, Şeyh el Arur'un Suriye devrimindeki rolünü gözler önüne seren en önemli bir delil olduğu kadar, Harmuş'un Şeyh Adnan'la olan bağlantısını da göstermektedir.
İstifa ettiği zaman Harmuş'un rütbesi yarbaydı. Fakat Şeyh Adnan, Yarbay Harmuş'u "albay"lığa terfi ettirildiğini söyledi. Terfi işlemine ilişkin Visal Televizyonu'nda da kısa süreli bir gerilim yaşandı. Programın sunucusu Muhammed Hazim el Arur, Harmuş'u "yarbay" olarak tanıttı, Şeyh el Arur'un "albay Harmuş" ifadesini düzelterek, "yarbay Harmuş" dedi. Şeyh el Arur ise buna öfkelenerek "Ben ne söylediğimi biliyorum. Onların terfi ettirmelerini kabul ediyorsunuz da Şeyhlerin terfi ettirişini neden kabul etmiyorsunuz?" diyerek çıkıştı. Şeyh Adnan "Bu konuda karar alındı. Artık tartışmaya gerek yok. Bu konuda sizi bir kez daha uyarmayacağım" dedi. (3)
Bu diyalogun devamında Şeyh Adnan, askerlerden "istifaya hazırlanmalarını" fakat bu zamanda "istifa etmemeleri" çağrısında bulunmuştu.
Menna'dan Harmuş'a: Emirleri Aldığın Arur'a Git!
Albay Harmuş'un Türkiye'ye sığınmasından kısa bir süre sonra Fransa'daki Suriyeli aktivistlerden Heysem Menna'yla irtibata geçerek Fransa'ya sığınmak için yardımcı olmasını istediği ortaya çıktı. Menna ise Harmuş'a yanıt olarak "Yardımı benden değil, sana emir veren Arur'dan iste" dediği iddia edildi.
Harmuş ile Menna arasında geçen diyalogun çarpıcı başlıkları şöyle:
- Harmuş: Fransa'ya siyasi sığınmak için yardımcı olmanı istiyorum:
- Menna: Türkiye'ye gitmek gibi sana aptalca tavsiyede bulunan da kim?
- Harmuş: Paris'e gitmek istiyorum. Çünkü Türkiye, bize köpekler gibi davranıyor.
- Menna: siyasi sığınmanın, telefonla gerçekleşeceğini mi sanıyorsun. Üstelik sen, asker olduğunu iddia ediyorsun.
- Harmuş: Fransa'ya siyasi sığınma için Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe'yle görüş.
- Menna: Ey dostum! Juppe'nin senin ve senin gibi Suriyeli mültecilerin derdiyle dertlendiğini mi sanıyorsun. Hem sen, benim istediğim zaman Juppe'yle görüşebileceğimi mi sanıyorsun? Mülteci kamplarındaki hiçbir mülteci için batıya sığınma hakkı verilmeyecek.
- Harmuş: Sen, bana yardım etmek istemiyorsun. Sen, sadece bana bakıyor ve siyaset dersi veriyorsun.
- Menna: Türkiye'ye gitme emrini sana veren ben miyim ki beni suçluyorsun. Sana kim emir verdiyse ondan yardım iste. Arur'a git ve o sana yardım etsin. Fransa'ya siyasi sığınma talebi için Arur'a git. (4)
Menna ile Harmuş arasında geçen diyalog, Harmuş'u terfi ettiren Şeyh Adnan Arur'la ilişkisini gözler önüne seriyor. Emirleri veren Şeyh Adnan Arur, uygulayan ise Albay Harmuş.
Şimdi yanıt aradığımız sorular şunlar: Harmuş, Türkiye'ye sığındıktan sonra nerede, kimlerle, hangi pazarlıkları yaptı? Harmuş, hala Türkiye'de mi yoksa bir umutla başka bir ülkeye mi sığındı? Harmuş da Zuheyr Sıddık gibi Suriye aleyhinde itiraflarda bulunan Suriyeli subaylar listesine mi eklendi? "Suriye halkını katledenler arasında Hizbullahçılar ve İranlılar da var" yalanına tutunan Harmuş'un itirafları (!) ilerleyen dönemde Hizbullah ve İran aleyhine açılacak davalarda delil olarak mı kullanılacak?
1- http://vimeo.com/27006425
2 -AFP
3- http://vimeo.com/26420597
4- http://www.damaspost.com
İsa EREN, İsra Haber Genel Yayın Yönetmeni