Nokta dergisinde, o belgeler ilk olarak yayınlandığında polis, dergi idaresini basmış, savcılar dergide yayınlanan belgeler ve iddiaları değil de, dergi sorumlularını sanık sandalyesine oturtmuştu.
Derin devleti deşifre ettiği için Nokta’ya soruşturma açılması karşısında Nokta’yla dayanışma içinde olmak için dergiyi ziyaret etmiştim. Haberde Alper Görmüş’ün imzası vardı.
Nokta’ya inanmıştım, aldanmış, aldatılmışım.. Kendisinde olduğunu düşündüğüm, yayınlayamadığı belgeleri bana vermesini istemiştim, vermedi, hatta görüşmek de istemedi. Meğer Balyoz, Ergenekon, Ayışığı hepsi birer kurmaca davaymış.
Mehmet Baransu beni aldattı. O belgelerle ilgili onun iddialarını tekrarladım durdum. Erkaya ile ilgili bilgi-belge istedim kendinden selamı sabahı kesti. Son görüşmemiz Çengelköy’de olmuştu. Erdoğan’a ve AK Partiye sövüp sayıyor, yakında ellerini ayaklarını zincirleyip sokaklarda dolaştıracaklarını söylüyordu..
Balyoz davasına müdahillik talebinde bulunmuştum. Kabul edildi. İddianamede öldürülecekler listesinde Fehmi Koru ve Ali Bulaç’ın da isimleri vardı, ama nedense onlar müdahillik talebinde bulunmadılar. ÖZGÜRDER de müdahil oldu. Dava, iddianame ve belgelerdeki kurgunun ilk farkına varan Hamza Türkmen oldu. O açıdan bakınca kirli oyun ortaya çıktı. Bir daha da davalara katılmadık. Bu BÇG ile FETÖ arasındaki iktidar mücadelesi ise siyaset mafyasının, siyasi baronların iç hesaplaşması idi.
Ferhat Sarıkaya’yı da desteklemiştim. Kendi itiraf etti. O olay da aynı hesaplaşmanın bir diğer parçasıymış.. Görevden alındı, abisinin kuruyemişçi dükkanında çalışıyor demişlerdi, meğerse o tarihde Gülen, kendisini himayesine almış.
Bülent Arınç’ı 50 yıl öncesinden tanırım. İlk kez şu kozmik oda meselesinde gönül olarak koptum. “İki kamyon dolusu el bombası geldi Ankara’ya” demişlerdi. “Bülent abi”ye yönelik bir suikast planı vardı. Kozmik odaya girilmesine “gık”ımız çıkmadı. Şimdi ortaya çıkıyor ki, bu senaryo kozmik odaya girmek için bir kumpas, bir senaryoymuş. Kozmik odadaki sırlar alınıp, başka ülkelere servis edilmiş. Arınç’ın bu süreçteki sessizliğine bir anlam verememiştim. Daha sonra gerçek ortaya çıkınca yüreğimden bir şeyler koptu. Kendimi aldatılmış hissettim. Tıpkı Şevket Kazan’ın 28 Şubat mahkemesinde “kahraman ordumuzla aramızda bir ihtilaf yoktu, davacı değilim” dediği zamanki gibi. Bu arada; Temel Karamollaoğlu’nun 28 Şubat’ta Kalkancı’nın kendi çocukları üzerindeki etkisini bildiği halde, ne önce ve ne de sonra hiçbir şey söylememesini anlamış değilim.
Gültekin Avcı! Savcılıktan istifa ettiğinden, BÇG’ye karşı yazılarından dolayı işsiz kalan birine sahip çıkma adına Yeni Akit’te yazarlık teklif etmiştim. Başlangıçta hiç renk vermedi. Meğer bir kripto elemanmış. Şimdi gözümde Baransu’dan farkı yok.
Allah bizim ferasetimizi artırsın, bu münafıkların şerrinden de hepimizi emin kılsın. Allah bizleri affetsin. İnsanın gaflet anı oluyor..
Bilerek birileri ile yan yana durmuşsam, bu ya meşru bir iş, ya da meşru bir söz içindir. Bu anlamda herkesle bir şekilde bir takım ilişkiler içinde oldum. Ama aldatanlardan bu dünyada da ahirette de şikayetçiyim.
Balyoz ve Ergenekon davası ile ilgili ilk uyarıyı Hamza Türkmen’den almıştım. Bir de beni tanıyan ve benim tanıdığım bazı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının ve/veya aile ve avukatlarının bana yazdıkları mektuplar bazı iddialar üzerinde yeniden düşünmeme sebep oldu. Mesela Muammer Karabulut bunlardan biri. Noel Baba Vakfı başkanı. F. Gülen bundan vakfı istemiş, Muammer red cevabı verince onu da sanık yapmışlar.
Dost görünen düşman bunlar! Münafık karakterliler. Gayeye giden her yol meşru onlar için. Hoşgörü ve diyalog dedikleri şey zehre kattıkları bal gibidir.
Toktamış Ateş ile bana “Hoşgörü Ödülü” vermişlerdi. Bunlar bir yemdi aslında. Yoksa Abant toplantılarına hiç çağırmadılar mesela. Gazetelerinde, radyo ve televizyonlarında adımın lehte ve aleyhte geçmesi yasaktı. Birkaç yanlışlıkla giren haber dışında bana karşı kapalıydılar. Şimdi düşünüyorum da, siyaset ve bürokrasi çevrelerinde önemli mevkilerdeki bir takım isimlere yaptığım tekliflerin engellenmesindeki asıl sebep bunlarmış. Çünkü onların önemli bir kısmı tutuklu ya da görevden alınmış. Ama hâlâ görevi başında olanlar da var.
Bugün bunları hatırladıkça lanet ediyorum bunlara.. Ve hâlâ çevremde suret-i haktan gözüken ve değişik isimler altında çevremizde dolaşmakta olan başkalarının varolduklarını düşünüyorum. Yüzlerimize gülüyorlar, çok candan davranıyorlar, ama samimi değiller. Bütün münafıklar böyledir.
Prof. Dr. Esat Coşan’ı, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Hrant Dink’i, Hablemitoğlu’nu kim, niçin öldürdü?
Bir komşum vardı. Biri Ergenekoncu olmakla suçlandı ve hapiste öldü. Kız kardeşi bir abla idi.
Bu bela sebebi ile akrabalarımdan, komşularımdan, arkadaşlarımdan zarar görenler oldu. Ülkem zarar gördü. Müslümanlar zarar gördü. İnsanları “Allah’la kandırdılar”.
Bu senaryo çerçevesinde o kadar çok cinayet işlendi ki, o kadar kanlı senaryolar tezgahlandı ki! Faili meçhuller bu karanlık dünyanın kripto elemanlarının eliyle gerçekleştirildi. Bunlar yeri geldi PKK’yı kullandılar, yeri geldi DAEŞ’i ya da DHKP-C’yi kullandılar. Sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, İslamcı-Laik farketmiyor bunlar için..
Bakın, bugün hâlâ aldatmaya devam ediyorlar. Şu ByLock rezaletine bakın. Kıble programı, namaz programı indirirken ByLock da indirilmiş. Bakın yalan söylüyorlar.. Şöyle yapmışlar. ByLock’u gizlemek için onun yüklü olduğu servere namaz saatleri, Kıble, Fizzy gibi müzik programları da yüklemişler. O programları indirmek için ByLock’un yüklü olduğu servere yönlendiriliyorsunuz. O servere bir şekilde girenleri ByLock ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar.. Bu skandal. Bu tam bir rezalet. Minareyi çalmaya hazırlananlar kılıfını hazırlamışlar. Kendilerini kamufle etmek ve masum insanları suçlamak için bu yolu bulmuşlar. Bu işe bu yılbaşında başlamışlar. Bir yıl önceden bu konuda birileri bana geldi. Mehmet Kaya ile gittik, konuştuk bu adamlarla. Daha önce de yazdım. Bizim çabamız yanımıza kâr kaldı, elin oğlu atı aldı, Üsküdar’ı geçti, iyi mi!
ByLock serverini klonlamadık mı? Oradan kim bu programı indirdi, yükledi, aktif hale getirdi, mesajlaştı biliyoruz. O zaman kim sadece o siteye girdi diye binlerce kişiyi işinden atmış, tutuklamışsa onları bulun, onları cezalandırın. Bu işi sulandırmak ve binlerce kişinin mağduriyetine sebebiyet vermek suçtur. Bu iş, ByLock işini sulandırma girişimdir. Server klonlanmışsa, kimin o serverde ne yaptığı bellidir. O zaman bu tartışma şimdi ne anlama geliyor.. İnsanların aklı ile dalga geçmesinler. Kendilerini allame gibi gösterip, bütün bir toplumu ahmak yerine koymasınlar.
Bakın, adam o siteye girdi, Kıble programını indirdi diye ByLock indirilmiyor. Yok böyle bir şey. O siteye girip müzik programı indirmek de suç değil.
ByLock indirilse bile çalıştırmak için ayrıca yüklemeniz gerekiyor. Yani gizlice indirmiş olsanız bile sistem çalışmaz. Varsayalım yüklediniz de. Bu programı aktif hale getirmek için 3 ayrı şifre yüklemeniz gerekiyor. O da daha önce kriptolu olarak sisteme akredite olan 3 kişinin referansı ile mümkün oluyor. Bakın hiçbir mesajlaşma olmasa bile, 3 şifreyle giriş örgütle derin, kripto bir ilişkinin varlığının ispatıdır. Bu masum bir arkadaşlık, dua halkası ya da cevşen grubu değil. Birileri suret-i haktan gözükerek, daha sonra yargıda emsal tartışmalarına yol açacak bir taktik peşindeler. O savcılar, hakimler, bilirkişiler iyi araştırmalılar. Ya bilmiyorlar ya da onlar da bu planın bir parçasıdırlar.
Bu işte ya dün kandırıldık, ya da bugün kandırılmaya çalışılıyoruz. Ya dün suçsuz insanlar haksız bir şekilde suçlandı, ya da bugün bir takım suçlu insanlar bu şekilde kurtarılmaya çalışılıyor.. Birilerini bırakacaksanız, mutlaka birilerini almanız gerek.
Temizliğe yakın çevremizden başlamalıyız. Kripto, dost görünümlü münafıklara dikkat.
Benden söylemesi. Selam ve dua ile.
yeniakit