Alman seçimleri, Avrupa siyasetinin yönelimlerini doğru okumak için aslında iyi bir örnek.
AB’nin sacayağı, Almanya, Fransa, İtalya’dır. Biri laik, diğeri seküler, öteki teokrat. Seküler olan para babası, laik olan hep sorunlu, teokrat olan Katolik Kilisesi ile Mafia arasına sıkışmış bir ülke. Batıda seküler, laik, ateist, sol, hepsi kültürel bir aidiyet olarak Hristiyandır. Bu anlamda reforme edilebilen sentetik bir dine sahipler. Bizim laikler bu, İslam’la, Hristiyanlığı karıştırdıkları için bazan bize anlamsız gelen şeyler söylüyorlar. Mesela laiklik deyince, din-devlet ayrılığını anlıyorlar. Laikliğin meşruiyetini İncil’den alan bir kural olduğunu da bilmiyorlar! Oysa laiklik, kilise-devlet ilişkisini düzenler, ayrılık değil, uzlaşı, işbirliği, paylaşım temelli bir yaklaşımdır. Orada kilise denilen yapı, aynı zamanda bir devlettir. Maddi ve manevi otoriteyi temsil eden iki devlet arasındaki ilişkiden söz ediyoruz. Vestfalya da kilise ve ulus devlete dönüşen derebeyler arasında aynı şekilde çatışmama/uzlaşı, paylaşım ve işbirliğini ifade eder. Ama kime anlatacaksınız, biz bunlara “maske”yi bile anlatamıyoruz. (Anlamak istemeyenden daha anlayışsız kim olabilir) Ya hu, batı düalisttir. 2 egemen devletten biri ruhaniyeti, öteki bedeni temsil eder. Tanrı ruhtur, Hz. İsa bedeni temsil eder ve Tanrı onda ruhul kuds şeklinde bedenlenir. Buna teslis diyoruz. Sonuçta “Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” verilecektir. Ama sonuçta Sezar da Tanrıya aittir! :)
Katılım %75. Alman seçimlerinde Sosyal Demokratlar (206 Mv.), seçimden 1. parti olarak çıkarak %25.7 oy almış. Hristiyan Demokratlar (196 Mv.) 8 puan kaybederek %24.1 ile 2. parti durumuna düşmüş. Liberaller (92 Mv.) 3. parti %11.5 yani, 3. parti olarak kilit role sahip. Meclis’te 735 sandalye var salt çoğunluk için 368 milletvekili gerekiyor ama ya SPD+CDU/CSU koalisyon yapacak ya da 4 parti koalisyon kuracak. Çünkü Sosyal Demokrat/206 + Hristiyan Demokrat/196=404 eder. Sosyal Demokrat + Yeşiller / 118=324 ediyor. Yani 44 eksik. FDP %11,5 / 92 Milletvekili, AfD %10.3 / 83 Milletvekili. Bunlardan birini yanlarına alarak 4’lü koalisyon kurabilirler. DIE LİNKE %.4.9 / 39 sandalyeye sahip, diğerleri %8.7/ 1 sandalyeye sahip. Dolayısı ile onların bir ağırlığı olmayacak. 8.7’lik oya sahip küçük partiler seçim ittifakı yapsalar bu hesaba göre en az 60 milletvekili alabilirlerdi.
Peki biz bu sonuçlardan kendimiz için nasıl bir ders çıkarabiliriz.
Burada ilk ders: Bu seçim tartışmalarına, İslam, Türkiye ve Erdoğan damgasını vurdu. Muhalefet Hristiyan Demokratlara yüklenirken, Merkel hükümetinin İslam, Türkiye, Erdoğan ve yabancılar politikası konusunda ılımlı davrandığını yüksek sesle dillendirdiler ve bu propaganda Hristiyan Demokratlara % 8 kaybettirdi. Yani karşımızda bugün, bu konularda daha katı bir hükümet olacak. Gerek Fransa ve gerekse İtalya bu konuda bu sonuçtan sonra bize yakın ve bize karşı ılımlı bir politika izlemeyecekler. Zaten Vatikan’ın tavrı belli. Fransa ve Avusturya’nın tavrı da belli.
Öte yandan; batı deyince ABD ve İngiltere’yi de ayrıca konuşmak gerek. Erdoğan’ın ABD ve BM’de nasıl yalnız bırakıldığını gördük. Bu anlamda Türkiye batı ile ilişkilerini, ABD, BM / DSÖ; FAO, IMF; NATO ve AB ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerek. İngiltere ile de tabii. Çin ve Rusya ile mevzii değil, kapsamlı bir müzakereye ihtiyaç var. Çünkü bu ülkeler bütünü ile diğerlerinden bağımsız değil ve yeni uluslararası düzende bunların nerede duracakları ve ne olacakları da çok belli değil. Türkiye bu süreçte kendi inanç, tarih ve geleneğinden yola çıkarak yeni bir politika belirlemesi şart.
Herkesle düşman olmak değil, her yerde bize yakın, ötekiler gibi düşünmeyen, erdem, adalet ve barış temelli işbirliklerine açık kişiler ve topluluklar olduğunu da unutmayalım tabii ki!
Dikkat ederseniz artık dünya yamalı bohça koalisyonlarına gidiyor. Çünkü uzun süredir bir atomizasyon, nötralizasyon politikası izleniyor. Bunun ilk örneğini İsrail’de görmüştük. İsrail’de sistem kilitlendi, Türkiye’de de sanki böyle bir senaryo için zemin hazırlanıyor. Sürekli yeni partiler kuruluyor ve bu seçimlerde mevcut partilerde bölünmeler yaşanırken, küçük partilerde çoklu ittifaklar gündeme gelecek. Almanya seçimlerinde, küçükler ittifak yapsa 60 milletvekili alabilecekken mevcut durumda bir milletvekili ancak çıkarabildiler.
Bundan sonra AB ülkelerinde yapılacak seçimlerde de benzer sonuçlar kaçınılmaz gözüküyor. Çünkü güçlü hükümetler istemiyorlar. Akademi soslu teknokrat ve manipülasyona açık iktidarlar istiyorlar. Mesela çevreci hareketler daha çok desteklenecek. Globalizm daha revaçta olacak. Ama bunlar rakiplerini de kendileri örgütledikleri için, mesela lokalistleri, globalistleri de kendileri örgütleyecekler.
Siyasilerin bu Global Reset projesini iyi çalışması gerek. Ama bizimkiler bunu tam anlamış gibi gözükmüyor. Yolda buldukları, kalkan trene biniyorlar ama nereye gittiklerinin çok da farkında değiller. Batıya kalkan her trene binerek yarın karda-kışta yarı yolda indirilip yapayalnız bırakılabiliriz.
Birileri önlerine açılan yolda yokuş aşağı koşar gibi gidiyor. Varacakları yer hayal ettikleri yer olmayacak. CoVID konusu, 5G, Starlink, NeuraLink, TransHumanizm konularında durdukları yer, ya da Grafen konusuna dalışları insanı kaygılandırmıyor değil.
Rahmetli nenem, “avara kasnak” gibi dönen, “dostlar alışverişte görsün” kabilinden koşturup duranlar için “eli ayağı boş değil, tuttuğu iş değil” derdi. Aman onlara benzemeyelim de. Sonra iş de söz de yalama olur, işin bereketi kalmaz. Siyaset “Maslahat” içindir. Yani “Sulh etme” sanatıdır. Sulhu, öfkeye, mugalataya, tehdide, kavgaya boğdurmayın, çünkü Allah öyle buyurdu “Barış daha iyidir”. Ama unutmayalım, “Zulm ile abad olunmaz”. Adalet olmadan barış da olmaz, özgürlük de.
Bir dünün bilgi birikimi ve geleceğin umudu ile bugünümüzü değerli ve anlamlı kılabiliriz. Ve zaten bu dünya bizim için bir imtihan yeridir. Allah cahillere ve zalimlere yardım etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır! Zulüm, adaletin yokluğudur. Selâm ve dua ile.