Alt tarafı avukat... Üst tarafı KCK yöneticisi!

Hasan Karakaya

"Ergenekon avukatlığı" yapan "kalemşör"ler dün Silivri"de Ahmet Şık ve Nedim Şener"in duruşmalarını izledikleri için, "KCK operasyonları" hakkında konuşmaya fırsat bulamadılar!..

Eğer fırsat bulabilmiş olsalardı; "Odatv duruşması"ndan çıkar çıkmaz, ortalığı velveleye verici demeçler patlatırlardı:


"Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi yazarların, bir örgütle nasıl bağlantısı olamazsa, KCK dâvâsından gözaltına alınan avukatların da örgütle bir bağlantısı olamaz!..


Odatv dâvâsı, nasıl yazarları susturma amaçlı ise, KCK"ya yönelik son operasyon da, avukatların savunma yapmalarını engellemeye yönelik bir operasyondur!"


Henüz böyle demediler ama, adım gibi eminim ki, bugün-yarın ekranlara çıkarlar ve "operasyonları sulandırmak" için, bu ve benzeri argümanları kullanırlar!..


Daha önce kullandıkları gibi!..


Malûm, daha önce de, yine "KCK operasyonları" kapsamında Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gözaltına alınmış, "bizim ezikleri" de aralarına alıp, "Bremen Mızıkacıları" gibi, hep bir ağızdan höykürmüşlerdi;


"Büşra Ersanlı gibi bir profesörün, Ragıp Zarakolu gibi bir aydının KCK ile ne ilgisi olabilir?.. Bu iki ismin gözaltına alınması, KCK operasyonlarının ciddiyetine yönelik kuşkularımızı artırıyor!"


Oysa, Büşra Ersanlı dedikleri kadın, BDP tarafından düzenlenen "akademik(!) seminerler"de, "örgüt tarihi" ve "önderlik" konulu "ders"ler veriyor, bir anlamda "KCK"ya militan" yetiştiriyordu!..


Üstelik, bu "militan"lara "sertifika" da veriliyordu!..


Bunları görmeyen veya görmezden gelen "KCK muhibleri" yazılarında ve ekranlardaki konuşmalarında o kadar ileri gidiyorlardı ki; KCK"yı, neredeyse bir "sivil toplum örgütü" gibi göstereceklerdi.


Hatta, gösterdiler bile!..


Dedim ya;


Aynı adamlar ve madamlar, "terör örgütünün avukatları"na yönelik dünkü "operasyon"ları da, yine "sulandırmaya" ve "kafaları bulandırmaya" çalışacaklardır!..


Hele bir, "Türkiye Gazeteciler Cemiyeti"nin telefon mesajları" ile gittikleri Silivri"deki "duruşma" ile ilgili görüşlerini açıklasınlar, sıra KCK operasyonlarına da gelecek ve bu defa da "Apo"nun avukatları"nın avukatlığını yapmaya başlayacaklardır!..


APO"NUN AVUKATLARINA GÖZALTI!


Efendim, olayı biliyorsunuz.


Dün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı düğmeye bastı ve "16 vilayet"te "eşzamanlı bir operasyon" düzenlendi... Diyarbakır Başsavcılığı da ayrı bir operasyon başlattı... Her iki operasyonda, "toplam 77 kişi" gözaltına alındı...


Bunlardan 47"si avukat!..


Suçlama, özetle şu:


"Gözaltına alınan kişiler, KCK Önderlik Komitesi"nin yöneticileri ve üyeleridir!"


"KCK"ya destek" verenler, özellikle "avukat"ların gözaltına alınmasından hareketle; kalıbımı basarım ki, şöyle diyeceklerdir:


"Avukatlar, elbette müvekkilleriyle görüşeceklerdir!.. Bunun neresi suç?"


Öncelikle söyleyeyim:


"Gözaltı"na alınmak veya tutuklanıp "sanık" olmak, hiçbir insanın "suçlu" olduğuna delalet etmez... Sanık; "mahkûm" oluncaya kadar, "suçsuz"dur!..


Amma velâkin, eğer varsa; eldeki "delil"leri de görmezden gelemeyiz.


Peki, nedir o deliller?..


Ankara büromuz muhabirlerinden Fatih Akkaya"nın ulaştığı bilgilere göre; "gözaltı"na alınan ve "Öcalan"ın avukat görüşmeleri"ni üstlenen Asrın Hukuk Bürosu"ndaki 7 avukat ile 1 basın sorumlusunun, aynı zamanda "KCK Önderlik Komitesi Yöneticisi" oldukları, diğer avukatların da "Önderlik Komitesi Üyeleri" oldukları tespit edilmiş!..


Peki, ne yapıyormuş bu avukatlar?..


İddialara göre;


İmralı"da Abdullah Öcalan"la görüşen bu avukatlar, yapılan görüşmelerde Apo"nun söylediklerini "örgütsel talimat"a çeviriyorlar ve böylece "Apo"nun örgütü yönlendirmesini" sağlıyorlarmış!..


APO"NUN 130 TALİMATI!


Muhabirimiz Fatih Akkaya"nın edindiği bilgilere göre;


1999"dan 2011"e kadar Öcalan ile avukatları arasında 346 avukat görüşmesi gerçekleştirildi. Bu görüşmeler neticesinde Öcalan KCK/PKK"ya avukatlar aracılığı ile yaklaşık 130 talimat aktardı.


Bu talimatlardan bazıları şunlar:


¥ 132 güvenlik görevlisi ve sivilin şehit olduğu, 471 kişinin yaralandığı silahlı, bombalı, mayınlı, roketatarlı saldırılar,


¥ Ev, iş yeri ve bankaların ateşe verildiği sokak eylemleri, araç yakma eylemleri, otobüsteki vatandaşın yakıldığı molotoflu saldırılar,


¥ DTK"nın kurulması, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk"un Öcalan tarafından DTK"nın eş başkanlığına atanmaları,


¥ İç savaşı tetikleme eğitimlerinin verildiği Siyaset Akademileri"nin kurulması,


¥ Halk isyanında sokakları kana bulamakla görevli Öz Savunma Birlikleri"nin kurulması,


¥ Masum çocukların yakılmak istendiği Yatılı Bölge İlköğretim Okulları"nın (YİBO) saldırı hedefi yapılması,


¥ Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması,


¥ DTK tarafından demokratik özerkliğin ilan edilmesi,


¥ BDP tarafından seçimlerin protesto edilmesi,


¥ BDP tarafından Meclis"in boykot edilmesi,


¥ BDP tarafından referandumun boykot edilmesi,


¥ DTK"nın sivil toplum kuruluşlarını kendi çatısı altında toplaması,


¥ KCK tutuklamalarına misilleme yapılması,


¥ KCK"lılara karşı AKP"lilerin dağa kaldırılması,


¥ Kürt Ulusal Konferansı"nın düzenlenmesi...


Uzun lâfın kısası;


Avukatlar, İmralı"da Apo ile görüşmelerinde aldıkları notları, "Apo"nun talimatı" olarak PKK, KCK veya BDP"ye aktarıyorlar, onlar da gereğini yerine getiriyorlar!..


Sizin anlayacağınız;


Avukatlar, "İmralı ile Kandil" veya "İmralı ile BDP" arasında "köprü" görevi yapıyorlar!..


Buyrun, bir örnek:


Apo, 27 Temmuz 2011 tarihinde avukatlarla yaptığı görüşmede, onlara şu talimatı vermiş;


"Silahlı saldırılar başlatsınlar!"


İşte bu talimattan kısa bir süre sonra, PKK"ya bağlı TAK tarafından açıklama yapılmış;


"Sivil veya turist ayırt etmeden, belirlenen hedeflere saldıracağız!"


Haa, şunu da söyleyelim:


Tespit edilen "130 talimat"tan tamamını Apo vermemiş!.. Bu "talimat"ların büyük bir kısmı Apo tarafından verilmekle birlikte, bir kısmı "görüşmeye katılan avukatlar" tarafından hazırlanmış!..


Buna; "Kraldan fazla kralcılık" mı dersiniz, yoksa "işgüzarlık" veya "rol çalma" çabası mı, orasını bilemem!..


JİTEM GİBİ BİR YAPILANMA!


Bildiğim şu ki;


Apo ile görüşen avukatların, "talimat verme yetkileri" varmış!.. Zira, örgüt içinde "KCK Önderlik Komitesi"nin özel bir konumu varmış ve kendileri "üst düzey örgüt yöneticileri" olduklarından "talimat verme" yetkisine sahipmişler!..


"Yapılanma"yı görüyor musunuz;


Adam, "görünürde avukat" ama, "rütbe"si hayli büyük!..


Sanıyorum JİTEM"de de böyle bir yapılanma vardı... Meselâ, adam; "sıradan bir astsubay çavuş" görünüyordu ama, koca koca "general"ler onu gördüklerinde "hazırol"a geçip, "selâm" veriyorlardı!..


Demek ki;


KCK da, JİTEM gibi bir yapılanma!.. Öyle olmasa, Diyarbakır Belediyesi"nde "çöpçü" olarak çalışan bir KCK"lı, koskoca Belediye Başkanı Osman Baydemir"i karşısına alıp da "sorgu"ya çekebilir mi?..


Görünürde "çöpçü" ama, rütbesi Başkan Osman Baydemir"den de yüksek!..


Onun için diyorum ki;


Gözaltına alınanlar için, "Alt tarafı avukat" deyip, geçmeyin!.. Çünkü, bunların üst tarafı, "avukat"tan da öte!..


PKK KAMPLARINDA ATIŞ TALİMİ


Muhabirimiz Fatih Akkaya, gözaltına alınan avukatlardan bazıları hakkında şu bilgileri veriyor:


Yapılan operasyonda gözaltına alınan avukatlardan İrfan Dündar"ın PKK kamplarında atış talimi yaparken çekilen fotoğrafı ortaya çıkarken, gözaltına alınan 3 avukatın da PKK"nın silahlı kanadında faaliyet gösterdiği ortaya çıktı.


Gözaltına alınan ve Önderlik Komitesi Üst Düzey Yöneticisi olduğu iddia edilen Avukat İrfan Dündar"ın PKK terör örgütünün kamplarında kalaşnikof silah ile çekilmiş resmi ortaya çıktı. Resimden Dündar"ın bir grup PKK"lı terörist ile birlikte atış talimi yaptığı görülüyor.


İrfan Dündar"ın kız kardeşi Zelal kod adlı Nesrin Dündar"ın da, 2008 yılında Kuzey Irak"taki PKK kamplarından eylem için İstanbul"a geldiği ve abisi İrfan Dündar"ın evinde barınırken yapılan operasyonla gözaltına alındığı ortaya çıktı. İrfan Dündar"ın kardeşi Nesrin Dündar"ın pişmanlık yasasından faydalanarak serbest kaldığı da alınan bilgiler arasında.


Gözaltına alınan bir diğer Öcalan avukatı Nevzat Anuk"un da 1993 yılında PKK"nın dağ kadrosuna katılarak Şehidan-Serhat Urumiye Bölgeleri"nde silahlı faaliyet yürüttüğü ortaya çıktı. Anuk"un, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Leyla Zana"nın da avukatlığını yaptığı biliniyor.


Fatih Akkaya"nın bahsettiği "başka avukatlar" da var ama, "liste"yi daha fazla uzatmanın alemi yok!..


İYİ BİR DAMAR YAKALANDI!


Ortaya çıkan tablo şudur:


Son operasyon ile;


"Kandil ile İmralı arasındaki bağlantı"ya büyük bir darbe indirilmiştir!..


Kim, ne derse desin;


Böyle bir operasyon gerekliydi!..


Geç bile kalınmıştır!..


Öyle ya;


"Avukat"(!)ların "komşu kapısı" haline getirdiği İmralı ile "bağlantı"nın kesilmesi; örgütü, "başı kesilmiş tavuk" haline getirecek ve "hedefsiz" bırakacaktır!..


PKK"ya yönelik operasyonlar ile KCK"ya yönelik operasyonlar "paralel" götürülürse, "terörle mücadele"de çok büyük mesafeler alınır diye düşünüyorum.


İyi bir "damar" yakalanmıştır!..


Bu damar tıkanırsa;


PKK, "kalp krizi"nden ölür!..

 

 

28 Şubat, nerede tezgâhlandı?


Bugünleri de gördük... Bir yandan "12 Eylül Cuntası"nın, bir yandan "PKK"nın çatı örgütü KCK"nın üzerine giden "yargı"nın, niye "28 Şubat Darbesi"nin üzerine gitmediğini uzun zamandır düşünüyordum.


Öyle ya; "12 Eylül Darbesi"nden hesap soran bir yargının, "28 Şubat Darbesi"nden hesap sormaması, akıl alır gibi değildi!..


Neyse ki, dün saat 18.00 civarında gelen bir "son dakika" haberi, kafamdaki "acaba"ların silinmesine yol açtı...


Evet, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, avukatların "suç duyuruları" üzerine, "28 Şubat Süreci" hakkında da bir "soruşturma" başlatmış!..


Soruşturma kapsamında; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı, 2. Başkan Çevik Bir ve "kuvvet komutanları"nın da ifadelerine başvurulacakmış!..


Bu soruşturma sonunda, ortaya neler çıkacak, elbette bilemiyorum...


Ama, "irtica ile mücadele" kisvesi altında yaşanan bu "darbe süreci"nde, mütedeyyin insanlara karşı yürütülen "Topyekûn Savaş"ın "gerçek aktör"leri kimlerdir, "dublör" ve "piyon"ları kimlerdir, onları çok merak ediyorum.


Hatırlarsınız; "Refahyol iktidarı"nın devrilmesine yol açan bu darbeden bir gün önce, yani 27 Şubat"ta; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı, İsrail"deydi, üstelik "Ağlama Duvarı"nın önündeydi!.. İşte bunun içindir ki; bu darbedeki "İsrail"in rolü"nü çok çok merak ediyorum!..


Tabiî, "İrtica ile mücadele" adı altında, "kimlerin, malı nasıl götürdüğünü" de çok merak ediyorum...


Başlatılan soruşturma, inşaallah "merak"larıma cevap verir!..
 
akit