Bir devlet başkanı ile bir dışişleri bakanı, iki buçuk saati baş başa, altı saat ne konuşur? Üstelik bu görüşme, ülkelerin büyükelçilerini Suriye'den çektiği, Şam'a ardı ardına ciddi uyarıların yapıldığı, tankların kasaba ve köylerde insan avladığı bir dönemde yapılıyorsa, dünyanın gözü bu görüşmedeyse, görüşme öncesi iki taraf da sert sözlerle birbirini yoklamışsa, iki ülke uzun zamandır ilk kez birbirine bu kadar sert sözler sarfetmişse yeni ve farklı bir şey oluyor demektir.
Ortaklıktan düşmanlığa mı geçiyoruz? Suriye'ye askeri müdahale, ağır ambargolar, Suriye-İran aksına yönelik baskılar mı başlıyor?
Türkiye, Suriye'ye karşı ABD tezlerini mi savunuyor, bu tezlerin sözcülüğünü mü yapıyor? Beşşar Esad'ı devirme girişimlerinin arkasında Türkiye mi var, ayaklanma ya da isyan Türkiye tarafından mı yönetiliyor?
Elbette altı saatte bunların hepsi konuşulmuş olmalı. Suriye ordusunun ağır silahlı operasyonlarından, Türkiye sınırlarından girdiği iddia edilen silahlı grupların kimliğine, Hama ve civarındaki katliamlardan Türkiye sınırlarının nasıl kontrol altında tutulacağına, Suriye'de yaşanan iç savaşın boyutlarından Batı ve Türkiye'nin bu ülkeye karşı tutumlarına kadar çok şey konuşulmuş olmalı.
Eğer görüşme olumsuz olsaydı kısa sürerdi, restleşme yaşanırdı, taraflar tutumlarını belirlerdi ve biterdi. Uzun sürüyorsa ortada iki tarafın da ilgisini çeken bir konuya ya da proje olmalı.
Davutoğlu'nun dünkü Şam ziyareti, olayların başlangıcından bu yana en kritik görüşmeydi. ABD bu görüşmenin sonucunu bekliyordu, İsrail öyle, Fransa ve Avrupa Birliği ülkeleri de... Ziyaretten bir gün önceki durum; iplerin koptuğu, Suriye'ye yönelik yeni ve farklı müeyyidelerin başlatılacağı, Türkiye açık ve net biçimde muhaliflere destek evereceği, kozların paylaşılacağı şeklindeydi.
Ancak, her ne kadar yazıyı yazarken bir açıklama yapılmamış olsa da, görüşmenin o atmosferin dışında seyrettiği ortada. Davutoğlu'nu karşılamadaki tavır, Esad'la görüşmeye girerkenki soğukluk, Buseyna Şaban'ın "biz daha sert oluruz" türü açıklamaları görüşme öncesinde kaldı.
Uzun görüşmenin tahminlerin ötesinde iyi geçtiği, Suriye'nin toprak bütünlüğü hakkında güvenceler verildiği söyleniyor.
Muhtemelen reform ve iç barışa dönük Türkiye'nin önerdiği bir proje üzerine uzun tartışmalar yapıldı. Masanın üstünde ne vardı elbette bilmiyoruz. Birkaç gün içinde ortaya çıkar.
Resmi olarak görüşmede elbette halka karşı şiddete son verilmesi istendi ve ABD'nin mesajları iletildi. Ama altı saat sadece bunları iletmekle geçmemiştir her halde. Peki o zaman nasıl bir çalışma yürütülüyor? Bekleyip göreceğiz. Ama bu "son uyarı" ya da "son görüşme" değildi.
yenişafak