Press TV, 27 Şubat tarihinde Amerikalı uluslararası hukuk uzmanı, Ortadoğu analisti ve gazeteci, aynı zamanda da El Manar yazarı olan Franklin Lamb ile Ortadoğu'daki son ayaklanmalarla ilgili bir röportaj gerçekleştirdi:
Press TV: Beyrut'tan gelen Dr. Franklin Lamb'a hoş geldin demek istiyorum. Bizimle olduğunuz için size çok teşekkür ederiz. Dün ilginç bir gündü Bay Lamb. Yemen, Libya, Bahreyn ve Ürdün'de yeni protestolara tanık olduk. Aynı şekilde iki devrimci ülkede, Tunus ve Mısır'ı kastediyorum, gösterilerin tekrar baş gösterdiğini gördük. Bölgesel gelişmelerin durumu hakkında nesöylemek istersiniz? Sizce şu an gördüğümüz şeyler sürekli bir dönüşme doğru evrilecekler mi, yoksa şu sıralarda Tunus ve Mısırlıların ifade ettikleri endişede olduğu gibi sadece kuklalar mı değişiyor, değişim yeterli değil mi? Sizce bölge hangi yönde ilerliyor? Toptan bir değişim görüyor muyuz?
Lamb: Teşekkür ederim. Bu bölgesel devrim veya ayaklanmalar giderek yayılıyor ve derinlik kazanıyorlar ve Condoliza Rice'ın 2006'da bahsettiği yeni Ortadoğu'dan farklı yeni bir Ortadoğu, muhtemelen de onun kafasındakinin tam tersi bir Ortadoğu söz konusu. Bulunduğumuz nokta bu ve evet, bunun devam edeceğini zannediyorum. Bence devrimin çalınması tehlikesi giderek azalıyor.
Buna delil olarak ülkelerdeki değişik grupları, özellikle de Mısır'dakileri gösterebilirim. Başardıkları şeyleri korumak için bu durumu bir koalisyon olarak adlandırıyorlar. İlerleme ve gerçek bir değişimin gerçekleşmesi taleplerini dillendiriyorlar. Şüphesiz ki bu durum halkın elindedir. Onlara, kendilerini bu tarihsel hareketlerinde cesaretlendirmekten başka bir şekilde yardım edemeyiz. Sizin yayınlarınızdan ve diğer haberlerden bu insanların ciddi olduğuna emin oldum. Bu köklü bir şey. Yıllarca süren baskıdan sonra salgın gibi yayılan derin bir devrim bu. Bu noktada bu hareketin dini bir yönünün bulunmadığını söyleyen meslektaşım Robert Fisk'e katılmıyorum. Bence adalet ve eşitlik İslam'ın özünde var ve İslam ile amel edenler de bunda bir etkenler, elbette Vahhabi ve selefi tarz aşırılıkçı modeller değil. Adalet talebi burada bir etkendir. İnsanların bunun gaspedilmesine izin vereceklerini sanmıyorum. Bu iş (değişim) biraz zaman alabilir.
Press TV: Bu hareketlerde İslam'ın büyük rol oynadığını söylediniz. Buna rağmen sizce ana akım medyadaki durum niye bunun aksini gösteriyor? Onlara göre protestocuların talep ettikleri, daha çok insan hakları ve eşitlik mücadelesinden ibaret. Sizce uluslararası medyanın durumu sanki İslam işin içinde yer almıyormuş gibi sunmalarının nedeni ne?
Lamb: Bence bu tamamen cahillikten kaynaklanıyor. Bizler hadiselerin çok uzağındayız ve burada, batıda da son bir yüzyıldır kendi kültürümüzdeki pek çok problemimizle uğraşıyoruz. Kısacası İslam'ı anlamıyoruz. İslam'ın güzelliği bir hayat biçimi olması ve medyanın İslam ile özdeşleştirmek istedikleri bazı cihatçılarınki ile aynı şey değil bu. Problemin bir kısmı da batıdaki bizlerin biraz tembel oluşumuz. İslam'ı öğrenmeye ihtiyaç duyacak kadar başkalarına saygı duymuyoruz. Hiç şüphesiz ki İslam olmadan hiçbir devrim olmayacak çünkü İslam'ın temelinde adaleti talep etmek var. Bu nedenle bu bence bizim problemimiz. Yetişmek zorundayız.
Ben bu insanların inançlarının ve bu görüntülerin güçlenerek süreceğine inanıyorum. Bu kolay olmayacak ve bizler bazı şeyler hakkında endişeliyiz de. Fakat ben bir liderliğin ortaya çıkacağını zannediyorum. Direniş kültürünün ve hayat biçiminin çok güçlü olduğuna inanıyorum. Bu düşünce kenara atılamayacak kadar güçlüdür. Bunu gaspetmeye dönük çabalar olacaktır. Batı paradigması üç şeye dayanıyor: Bir despotu ya da istikrarı destekleyen her kimse onu öne çıkar, bunların askeri anlamda uysal olduklarına emin ol sizin de bildiğiniz gibi bizim 130 ülkede 800 üssümüz var- ve en sonunda da dış politikamızı İsrail'e saygı temelinde destekle. Despotlar bunu yapmaktan çok mutlu oluyorlardı. Bu insanlar (devrimciler) Filistin'deki işgalin sürmesine razı olacaklar mı? Elbette hayır. Bu nedenle ben iyimserim.
Batının tüm bu gidişatı tersine çevirmeye gücü olduğunu sanmıyorum. Bence bölge dramatik bir değişim içinde. Bu köklü bir değişim ve Batının yapabileceği şey en fazlasından bu yeni hükümetlere eşitlik temelinde saygı göstermek ve Birleşmiş Milletler ilkelerini uygulamaktır. Bu şekilde barış ve iyi ilişkilerin elde edilebileceğine inanıyorum. Bunun biraz idealistçe göründüğünü biliyorum fakat halkların bunu talep edeceklerine inancım tam. Umarım Amerikan halkı da bunu diler.
Press TV: Bahreyn Kralını kastederek "Kahrolsun Hamid" diyorlar. Bu sloganın sizce önemi nedir Bay Lamb? Öyle gözüküyor ki hükümette bir değişiklikten çok Bahreyn'de köklü bir rejim değişikliği istiyorlar.
Lamb: Evet ve bu imgeler aşırı derecede güçlüler. Bu kıyamı kim gaspedebilir? Hepimiz devrimin gaspedileceğinden endişe duyuyoruz ama bu insanların kolay bir şekilde aldatılabileceklerine inanmıyorum. Hamid'in özel bir durumu olduğu düşünülüyor. Yaptığı küçük reformları biliyorsunuz. Amerikalıların bir gözdesi kendisi, Amerikan Beşinci Filosunun ülkesinde olmasından dolayı değil sadece, aynı zamanda Suudi Arabistan ile ilişkilerinden dolayı da bu böyle"
Bir kral olarak büyük ihtimalle hükümetteki problemleri suçlayacak ve bazı değişiklikler yapıp kurtulmaya çalışacak. Bazıları "Ortadoğu'da cumhurbaşkanları düşecek ama krallar iyi durumda" diyorlar, fakat Hamid'in durumunda bu geçerli değil. Bu aile sizin de dediğiniz gibi 300 yıllık bir şey. Direnişindeki ısrarına rağmen tehlikede. Bunun ve benzerlerinin başarılarının anahtarları tek kelimeyle bu ısrarlarında yatıyor. Bu nedenle Bahrey'in çok önemli olduğuna inanıyorum. Suudi Arabistan ve Washington çok korkmalılar. Büyük soru bunu atlatıp atlatamayacağı. Görüntüler atlatamayabileceğini gösteriyor.
Bu röportaj Kemal Saral tarafından Velfecr için çevrildi