Amerika – İran sürtüşmesi, bir ‘danışıklı-dövüş’ mü?

Selâhaddin Çakırgil

Sadece şu son 10 günün müthiş gelişmelerinin filmini hâfızamızda bir daha geri saralım.

İran’la B. Amerika arasındaki yüksek gerilim, Irak’ta, ‘Haşd-i Şa’bî’ merkezlerinin bu resmî silahlı güçlerden 30 kadar personelin katledilmesi ardından, Bağdâd’daki Amerikan B. Elçiliği’nin basılıp kısmen yakılması..

Sonra, İran’daki ‘itiqadî lider’in nezdinde, İran Devleti’nin resmî ordu güçlerinin de üstünde ve sınır ötesi operasyonların da esrarengiz elemanı olan Suleymanî’nin, USA emperyalizmi tarafından ve ‘meşrû müdafaa hakkı’(!) iddiasıyla Bağdâd’da katledilmesi..

Devamında, İran’ın yaklaşık yüzde 80’inin teşkil eden şiî Müslüman halkının Suleymanî’yi milyonlar halinde gözyaşı içinde defnetmesi ve İran liderlerinin intikam yeminleri..

Sonra..

Amerikan Başkanı Trump’ın, ‘İran bizi tehdit ederse, çok daha ağır karşılıklar vereceklerine, İran’ın dinî liderlerini, kültürel ve tarihî eserlerini de hedef olarak belirleyip vuracakları’na dair en barbarca, vandalca ve çılgınca tehditleri.. Ama, hemen ardından da, ‘İran’ın bir takım tepkiler verebileceğinin beklendiğine, ama bunların, kendilerinin de karşılık vermek zorunda kalmayacak derecede ölçülü olmasına dikkat etmeleri’ yönündeki ihtarları..

***

Ve sonra da, İran’ın, Irak’taki Amerikan üslerine 700 km. menzilli-ve ikisi patlamayan- 27 adet Zulfiqaar füzesi fırlatması..

Evet, bütün bunların neticesi mi?

İşte bu noktada bazıları hayal kırıklığı yaşadılar. Savaşı çelik-çomak oynamak zanneden ve modern savaşları heyecanla izlemek isteyenler, İran ile Amerika arasındaki bu karşılıklı tehdit ve gövde gösterisinin böylesi sınırlı bir güç gösterisiyle noktalanmasından mutsuz oldular.

Bir kesim ise, ‘Tamam işte.. Amerika, İsrail ve İran arasında bir muvazaa’lı/ danışıklı dövüş tezgâhlandığını ve aldatılmak istediklerini anladıklarını’ ve ‘zâten bazı şüphelerimiz vardı, kanaatimiz kesinleşti.’ diyerek uyandıklarını söylemeye başladılar.

Ama, kabul etmek gerekir ki, onları bu kanaate zorlayan da, İran ve Amerika’nın aşırı temkinli davranışlarıydı. ‘Fakir’, bu ihtimale şahsen zihninde yer vermese de, bu iddia bazı odaklarca ve mezhebî kaygılarla daha bir pompalanıyor.

Yani, ortada bir oyun olmadığının gösterilmesi için, tarafların birbirini imha edinceye kadar savaşmaları mı sergilenmeliydi? Evet, savaş çelik-çomak oyunu değildir, ama, gelişmelerin çok temkinli olması bu muvazaa zannını güçlendiriyor.  (Nitekim, 8 ocak akşamı Ensar Vakfı Merkezi’nde, 9 Ocak akşamı, Eyyub Sultan-Bahariye Mevlevîhanesi’nde ve 10 Ocak akşamı Esenyurt İMH ve Yediveren Derneği’ndeki sohbetlerde en çok da bu ihtimaller sözkonusu  ediliyordu. Ama, esaslı bir savaş olsa bile, yine ‘Ortada bir oyun var!’ diyenler yine olacak.)

Halbuki, iki güreşçi bile, birden bire dalmaz birbirlerine.. Önce bir peşrev ve birbirlerine el-ense çekip, rakibinin muhtemel zaaf ve kuvvet noktalarıyla hassasiyetlerini ölçmeye çalışırlar. 

***

Evet, İran’ın en üst makamları, kendi füze saldırıları sonunda 80 kadar Amerikan askerinin öldürüldüğünü, üsslerde büyük tahribat olduğunu ileri sürerken; çılgın ihtiyar kovboy  Trumphiçbir Amerikan vatandaşının burnunun bile kanamadığını, üsslerde de ufak-tefek hasarlar olduğunu söyledi; ‘Tam da bizim istediğimiz şekilde sınırlı ve ölçülü bir tepki gösterdiler..’ der gibiydi.

İran rejiminin muhalifi olan eski Şah rejimi artıklarından bazıları ise, Amerika ve İngiltere tv. ekranlarında, ‘İran hattâ 100 tane Amerikan generalini öldürse bile, onlar 1 tane Suleymanî eder mi?.’ diye, İran’ı daha atak olmaya ve böylece Amerika’nın da ölçüsüz karşılıklar vermesini sağlamaya çalıştılar.

***

Başka ilginç noktalar da vardı..

İran, kendi füzelerinin verilen koordinatları hedefleri vurmakta son derece dakik ve de radar tarafından görülemeyen özellikte olduklarını iddia ediyordu.

Bu füzelerin, o üsslere yakın yerlerdeki yerleşim birimlerine kazaen bile düşmemesi ve Amerikan hava savunma sistemleri tarafından vurulamaması bu iddialarını doğrular mahiyette oldu.

Yoksa,  İran’ın kendilerine sınırlı bir tepki vermesini beklediklerine ve de, , ‘İran’ın gazının alınması için fırsat tanıyacakları’na dair Trump’ın kapalı ifadeleri mi bu sonuçta etkili oldu?

***

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, İran’ın, Irak’taki Amerikan üsslerine füze atacağını, Irak Başbakanı  Abdulmehdî’ye bildirmesi ve onun da, bu bilgiyi hemen Amerika’yla paylaştığını açıklaması; Amerika’nın da  üsslerindeki bütün personelin sığınaklara girmesi emrini vermesi..

Böyle olunca da, Trump’ın, ‘hiçbir Amerikalının burnunun bile kanamadığı’ yönündeki iddiasının doğru olması ihtimali var.

***

İran halkı ise, ‘80 Amerikalının öldürüldüğü ve yüzlerce yaralının da sionist İsrail rejiminin hastahanelerine taşındığı’  iddialarıyla tatmin oluyor.

Bir diğer sonuç ise, İran’ın, Amerika’nın karşı konulamazlığına dair karizmasını çizdiğini; Trump’ın ise, 4 yıl önceki seçimler öncesinde, Libya’da Amerikan Elçiliği’nin IŞİD /DEAŞ elemanlarınca yakılıp, Büyükelçi’nin de öldürülmesi sırasında zayıf davrandığı iddiasıyla suçlanan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Başkanlık yarışından elenmesi gibi bir durumun, 10 ay sonra yapılacak olan seçimlerde kendi başına da gelmesi ihtimalinin şimdilik bertaraf edilmiş olmasını düşünerek tatmin oldukları söylenebilir.

***

(Dün sabah, Bartın’daki bir proğrama giderken; Tahran’da düşen ve 176 yolcusunun tamamının hayatını kaybettiği Ukrayna uçağının, ‘insanî bir hata sonucunda füzeyle düşürüldüğü’nün İran tarafından resmen kabul edilmesine ise, inşaallah yarın değinelim.)