Velfecr olarak, Suriye ile ilgili yaptığımız yayınlarda, baştan beri sürekli vurguladığımız temel bir nokta vardı:
Suriye"deki rejimi yıkma amaçlı başlatılan süreç, Tunus, Mısır Yemen, Bahreyn gibi ülkelerde olduğu gibi halkların kendi hür iradesiyle başlattıkları bir özgürlük mücadelesinden daha çok, bölgede emperyalist-siyonist çıkarları tehdit eden bir direncin kırılmasını hedeflemektedir.
Bizim Suriye"deki gelişmelerle ilgili tutumumuzu ve hassasiyetimizi bu minval üzere değerlendirmek yerine, Suriye halkının özgürlük mücadelesini karalama, dez-enformasyon ve yıpratma şeklinde sunan kardeşlerimizden bazıları da, şimdiden Amerika"nın Suriye üzerindeki planlarına dikkat çeken ifadeler kullanıyorlar...
Suriye olaylarının öncesinden beri sürekli olarak Suriye üzerinde odaklanan kardeşlerimizden Osman Atalay, son yazdığı bir yazıda, "ABD İsrail"in güvenliğine zarar veremeyecek bir Suriye istiyor" dedikten sonra "bu böyle olsa da, Suriye"de son sözü Amerika değil, İslamcılar olacak ve Suriye ihvan-ı Müslimin hareketi Suriye"de iktidara gelecek" diyor.
Burada öncelikle şunu belirtelim: Keşke Suriye konusunda bütün gerçeklikleri masaya koyup konuşabilseydik; Suriye"ye müdahil olan tüm tarafları, onların hesaplarını, planlarını göz önüne getirip tartışabilseydik.
Osman kardeşimizin dikkat çektiği husustan hareket edecek olursak; Amerikan yönetiminin Suriye"deki gelişmelere ikinci dereceden değil de, birinci dereceden müdahil olduğunu ve "Suriye Ulusal Konseyi" ve "Özgür Suriye Ordusu" gibi yapılanmaları sevk ve idare ettiğini belirginleştirme noktasında, bir iki hafta içinde Amerika"nın Suriye üzerindeki planlarını gerçekleştirmek için Türkiye ile nasıl yakın bir ilişkiye girdiğini, örneğin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton"un Türkiye"ye yaptığı son ziyaret sırasında "Suriye"deki Esad yönetiminin yıkılması için Türkiye ile birlikte hareket ediyoruz" ifadelerini kullandığını hatırlatmak isteriz.
Bu ne demek oluyor şimdi?
Suriye"deki rejim yıkılacak, bunun için ABD Dışişleri Bakanı Clinton süreci yönetmek için Türkiye"ye gelecek ve atılacak son adımlar üzerinde kararlar alınacak..!
Peki şimdi kardeşlerimiz bunu, Amerika"nın Suriye rejiminin yıkılışının ardından iktidarı ihvan-ı Müslimin"e devretmesi olarak mı değerlendirecek? Yani Amerika ve NATO Suriye"deki rejimi, "İhvan-ı Müslimin" adına mı yıkacak?
Bakınız Amerikan askeri ve siyasi erkanı ile Türkiye"nin askeri ve siyasi erkanı Suriye için "operasyonel bir toplantı" düzenliyor. Bu toplantıyı Türkiye adına Dışişleri müsteşar yardımcısı Halit Çevik ile Amerikan Büyükelçisi Elisabeth Jones yönetiyor. Toplantıda ordu, istihbarat yetkilileri de var.
Şimdi bu toplantının ardından çıkacak kararlar kararlar resmen ilan edilmese de- atılacak fiili adımları göreceğiz; ilk fiili adımın Suriye içinde tampon bölge oluşturması olacağı belirtiliyor.
Bu durumda Osman kardeşimizin de ifadesiyle "Suriye"de İsrail"i rahatsız etmeyecek bir yönetim peşinde" olan ABD"nin iktidarı İslamcıların eline terk edeceğini düşünmek mümkün mü?
O zaman şöyle düşünmek mümkün olacak; Esad sonrası iktidara gelmesi muhtemel olan "İslamcılar" İsrail"i rahatsız etmeyecek"!
Açık olalım; hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Suriye"deki rejimin yıkılması için bütün gücünü ortaya koyan Amerika, Suriye halkının özgürlüğünün de, esenliğinin de peşinde değil. O sadece kendi çıkarlarının ve siyonizmin varlığının güvence altına alınmasını gözetiyor.
Bizim, Suriye konusunda en azından- kaygılarımızı giderecek güçlü bir güvenceniz var mı?
Bakınız, siyonist rejim eski genelkurmay başkanı Gabi Ashkenazi ne söylüyor:
"Beşar Esad"ın devrilmesi İsrail"in stratejik durumunu güçlendirecek. Esad"ın yerine Sünni bir rejim kurulsa bile. Eninde sonunda Esad"ın devrilmesi bizim durumumuzu iyileştirecek."
Suriye olayları başlamadan önce (2 Ocak 2011 tarihinde) siyonist rejim genelkurmay başkanı Gabi Ashkanazi Haaretz gazetesine verdiği demeçte, Suriye yönetiminin İran, Hizbullah ve Hamas ile bağlarını kesmesi için, Beşar Esad yönetimi ile bir barış anlaşması yapılmasının peşinde olduğunu belirtmişti.
Ona göre, Suriye ile yapılacak bir barış anlaşması, Suriye"yi İran"ın yörüngesinden çıkaracak ve Hizbullah"ı zayıflatacaktı.
İsrail"in karşı karşıya bulunduğu en büyük tehdidin İran-Suriye-Hizbullah-Hamas ittifakından geldiğini belirten Ashkenazi, Suriye"nin İran yörüngesinden çıkarılmasıyla birlikte Batı"ya yaklaşacağını, Batı"ya yaklaşmış bir Suriye"nin ise Hizbullah"ı silahlandırmayacağını ve Filistin direniş hareketlerini desteklemeyeceğini, böylelikle Suriye"nin güvenlik sorunun giderileceğini söylemişti.
Görüldüğü üzere, siyonist rejimin Suriye noktasında tek bir hedefi var: İsrail'in güvenliğini tehdit eden bir Suriye yönetiminin değişmesi..!
Ashkanazi şimdi ise umudunu ve heyecanını şöyle dile getiriyor:
"Beşar Esad"ın devrilmesi İsrail"in stratejik durumunu güçlendirecek. Esad"ın yerine Sünni bir rejim kurulsa bile. Eninde sonunda Esad"ın devrilmesi bizim durumumuzu iyileştirecek."
Siyonist rejimi böylesine sevindiren, umutlandıran ve heyecanlandıran bir gelişme, eğer bizi kaygılandırıyorsa yanlış mı yapıyoruz..?
Osman kardeşimizin aynı yazısında kullandığı "Suriye"de son sözü kim söyleyecek sorusunun cevabı aslında herkesin zihinlerini meşgul ediyor olsa da görünen o ki, son sözü ne ABD ne Rusya söyleyecek, son sözü Suriye halkı söyleyecektir" İfadesine gelecek olursak, biz de diyoruz ki, Suriye"de Amerika, İngiltere, Fransa, İsrail, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin planları değil de, Suriye halkının kendi özgür iradesi gerçekleşecekse, bütün benliğimizle bunun arkasında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz. Bunu daha önce de defalarca belirttik.
Suriye"de baas rejiminin değişip halka dayalı, İslami, emperyalizm ve siyonizmin karşısında kararlı bir şekilde duran, direnişe omuz veren bir yönetimin kurulmasından başka bir arzu ve beklentimiz yoktur"
Amerika ve İsrail"i rahatsız eden Suriye"ye selam olsun"
Yani;
Amerika ve İsrail'in yıkmak istediği Suriye'nin yanındayız, Baas'ın yanında değil...!
nureddin@velfecr.com