Anadolu'nun sessiz insanları sokağa çıkın!

İbrahim Karagül

Terör, içerideki ve dışarıdaki gelişmelere endeksli biçimde yaygınlaşıyor. Dar anlamda "terör"ün ötesine geçip bakınca; aslında PKK boyutunun çok ötesinde bir hınç, intikam operasyonlarıyla karşı karşıya olduğumuzu, Türkiye'nin varoluş, gelecek kavgasıyla birebir örtüşen saldırılara maruz kaldığımızı farkediyoruz.

Bu ülkenin zaafları, kangren olmuş sorunları, geçmişinde imza attığı yanlışlıkları kabulleniyoruz ve düzeltilmesi için ne gerekirse yapılması gerektiğini, can yakıcı kararlar alınıp uygulanmasının zorunlu olduğunu biliyoruz.

Ancak artık, bugünden sonra, yeni bir durumla yüzleştiğimizi, sorunun sadece bu ülkenin zaaflarıyla sınırlı olmadığını, bölgede olup bitenlerin birbirini tetiklediğini, Türkiye'nin yapayalnız yürüdüğü tehlikeli bir yolculuğa çıktığını, aslında bunun uzun bir yürüyüş olduğunu, bir meydan okuma olarak algılandığını, bu ülkenin 20. yüzyıl defterini kapatmak istediğini, bunun da kendi müttefiklerimiz tarafından bile tehdit olarak kabul edildiğini ve diz çöktürmek için terörün bir kart olarak kullanıldığını da biliyoruz.

Öyleyse ortada başka bir kavga var, yüzyıllık hesaplar var, Anadolu'ya hapsetme, enerjisini içeride tüketme, yeniden bağımlı kılma, küçültme, yeniden yirmi yıl öncesine döndürme projeleri var. Ve bu gerçekten var. Bahane üretme değil bu... Çok bilmişlerin "gerçekçilik" yutturmacasının gözlerimizi kör etmesine izin vermeden aslında ne olduğunu kavrayabilme uğraşısıdır.

Dünyanın hızla eksen değiştirdiği, güç kaymalarının yeni haritalar çizdiği, dostların düşman, düşmanların müttefik olduğu, herkesin yeni durumlara göre yeni pozisyonlar belirlediği bir dönemde, küçük devletlere, örgütlere inanılmaz büyüklükte roller düşüyor. Terör, bu çerçevede kendi gerekçesinden sıyrılıp daha büyük ve daha sert kavgaların mezesi haline geliyor. En demokrat, en özgürlükçü ülkelerin dış politika malzemesine, etkin araçlarından birine dönüşüyor.

Türkiye, böyle bir durumla karşı karşıya. "PKK ve dar anlamda terör" gözlerimizi kör ediyor, önümüze bakmaktan karşımızdaki kötülüğü göremez olduk, farkında mısınız? Bu ülkenin yeni yüzyıla dönük perspektifi cezalandırılıyor, intikam bu yüzden anlayabiliyor muyuz?

Bu yüzden, teknik anlamda terörle mücadele, geleneksel yöntemlerin biraz daha yoğunlaştırılması bir çözüm getirmeyecek. Terör, önümüzdeki günlerde hızla artacak, PKK boyutunun ötesine geçip "konsorsiyum saldırıları"na, bir tür "koalisyon operasyonu"na dönüşecek, hazırlıklı olalım. Bu; "şu ülkeler teröre destek veriyor" gibi, genel geçer doğruların da ötesinde, Ortadoğu'da, Akdeniz'de ya da Türkiye'nin yeni yönelişinin etkili olduğu her bölgedeki gelişmelerle birebir bağlantılı bir durum.

Askeri yöntemlerin karşısında sadece PKK yok, bilelim. Siyasi müzakerelerin karşısında sadece bildiğimiz muhataplar olmayacak, bunu da bilelim. Her ikisi de çokuluslu hale geldi ve bu meselenin artık iki tarafı yok. Öyleyse, her iki alanda yürütülecek mücadelenin sonuçları sınırlı olacaktır, çözüm ihtimali zayıf olacaktır.

Anadolu'da can vermeyen hiçbir köy kalmadı. Aileler dağıldı, ocaklar söndü. Yüreklerdeki yangını söndürecek umut her geçen gün daha da azalıyor. Bin yıldır birlikte yaşayanların arasında inşa edilen duvarlar her gün daha da kalınlaşıyor. Duvarlar aşılabilir, ama yüreklerdeki ayrılığın, bölünmenin, yabancılaşmanın etkisi yüzyıllarca devam edecek.

Bugün, Türkiye'de yapmamız gereken tek şey, yüreklerimizin hala bir olduğunu, ayrılmadığını, ayrışamayacağımızı, bin yıllık geçmişe bin yıl daha katacağımızı göstermektir.

Öyleyse, buna inanan, yürek veren herkese bir sorumluluk düşüyor. Terörün rantını yiyenlerden, oluşan sektörden, bunu ekonomik kazanca dönüştürenlerden, yıllardır bu mesele üzerine konuşan yazan ancak hiçbir çözüm üretmeyenlerden uzak herkesin teröre karşı, ayrışmaya karşı ayağa kalkması gerekiyor. Van'dan Edirne'ye, İstanbul'dan Diyarbakır'a bir milyon insanın, sessizce yüreklerini ortaya koyması gerekiyor. Bu toprakların geçmişte çok daha büyük krize bu şekilde çözüm ürettiğini bilenlerin, geçmişte birbirimize tutunduğumuz değerlerin hepsini küçümseyenlere aldırmadan yeniden ayağa kalkmamız gerekiyor.

Yüz binler, milyonlar gelin sessizce, kırıp dökmeden, hasım bilmeden, yaşananların hepsinin üstünde bir değeri, iradeyi ortaya koyalım. Hangi siyasi çevreden, hangi etnik yapıdan, hangi dini kimlikten olduğuna bakmaksızın, Anadolu'nun sessizleri olarak sokağa çıkalım. Birlikte yaşanabileceğini, yaşamak istediğimizi ortaya koyalım. İnadına yapalım bunu. Bütün yıpranmışlıklara, aşınmışlıklara, öfkeye, acıya rağmen yapalım.

Hiçbir siyasi hesap, etnik proje bu zengin ortaklıktan daha değerli değildir. Aksini söyleyenler yalan söylüyor. Onların solukları çok kısa ömürlüdür inanın! Otuz yıllık acıyı, öfkeyi, çaresizliği içimize gömelim.

Anadolu'da bir milyon hareketi başlatalım. Hiçbir siyasi sembol, konuşma, slogan olmadan, sadece sessizliğimizi, sessizlikle olanları onaylamadığımı gösterelim. Bizim üzerimizden hesap yapmayın, kavga etmeyin, evlatlarımızı öldürmeyin diyelim.

Eksenimiz Anadolu olsun, evlat acısını yaşayanlar olsun, yürekleri yananlar olsun, ortak geçmiş ve ortak gelecek olsun. Bazılarına çok romantik gelebilir, çok bilmişler yüzlerce argümanla bunlara karşı çıkabilir, küçümseyebilir. Onların bu bakışları yüzünden yürekler paramparça oldu, bunu da yüzlerine vuralım.

Teröre karşı, ortak geleceğimizi yok etmek isteyenlere karşı sessiz yürekleri harekete geçirelim. Yüz binlerin, milyonların sessizliğini, sessiz öfkesini harekete geçirelim.

Neden olmasın! Başka ne kaldı elimizde...
yenişafak