Anayasa Uzlaşmayla Yapılmaz!

İktidar partisi yeni bir anayasa taslağı hazırlatıyor ya, bizim arkadaşlar paniğe kapıldılar…Engin Ardıç’ın yazısı…

İktidar partisi yeni bir anayasa taslağı hazırlatıyor ya, bizim arkadaşlar paniğe kapıldılar.

Üzerinde hukukçular çalışıyor, bunu da beğenmiyorlar, sanki kasap çırakları yazmakta taslağı...

Ana muhalefet lideri olduğu halde cumhurbaşkanını kendisi seçmek isteyen Deniz Baykal Hazretleri gibi, yeni anayasanın “mümkün olduğunca iktidar partisi tarafından hazırlanmamasını” istiyorlar.

Ellerinden gelse, utanmasalar “değişikliğe hiç gerek yok, şimdiki anayasamız gül gibidir” diyecekler ama kendilerini bağlamışlar, solculuk ayağından karşı çıkmışlar bir kere... Lafı geri döndüremiyorlar.

Yeni anayasanın, sanki memlekette yeni bir ihtilal ya da darbe olmuş gibi “bir kurucu meclise bırakılmasını” isteyenler var.

Sanki, TBMM de dahil olmak üzere, memlekette damdan düşer gibi böyle bir kurucu meclis oluşturmaya kimsenin yetkisi var da!

“Yalnızca anayasa yapmakla görevli” ikinci ve “paralel” bir meclis istiyorlar, ancak süngü gücüyle toplanır. Öyle bir ortam mı var?

Aslında dertleri de bu... Yeni anayasada “bürokratik oligarşinin törpülenmesinden” çok korkuyorlar.

Dilleri varmadığı için de “anayasa değişirse rejim değişir” diyerek tedirginlik yaratmaya çalışıyorlar...

1876 ve 1924 anayasalarını hangi kurucu meclisin yapmış olduğunu kendilerine sorarım... Abdülhamid’in Mithat Paşa’nın taslağını beğenmeyip atadığı 28 kişilik Cemiyet-i Mahsusa, kurucu meclis mi oluyor?

1921 ve 1924’e gelince... “İlk TBMM zaten kurucuydu, hem yasama meclisi hem de anayasa tasarımcısı gibi çalışmıştır” diyeceklerse, eh, bugün de tastamam yapılmak istenen budur! İlk meclis yapınca oluyor da, bugünkü meclisin ne günahı var?

AKP’nin elinde olması gibi küçük bir günahı var!...

Yani meclis bürokrat ağırlıklı olursa, hem de anayasa yapabilir, hem de onu halkoyuna sunmayabilir!

Pışııık!... Yemezler!

Hele bu arkadaşların içinde “dünyanın hemen bütün anayasalarında asker izleri vardır” diyenler çıktı ki, Türkiye’de köşe yazarı olabilirler ama Fransa’da lise öğrencisi olamazlar...

Ayrıca, hani uzlaşmayla olurdu bu iş? General De Gaulle, 1958 Anayasası’nı halka mı danıştı? (Michel Debre tek başına yazmıştı yahu...) Robespierre, 1793 Anayasası’nı kralcılara mı sordu? Kral On Sekizinci Louis, 1814 “Charte”ını Napolyoncular’a mı danışmıştı cumhuriyetçilere mi? Aynı anayasada 1830 değişiklikleri demokratik yoldan mı gerçekleşti? Louis Bonaparte önce imparatorluk referandumu sonra darbe mi yaptı, yoksa tersi mi?

Gelelim Türkiye’ye... 1961 Anayasası’nı hazırlayanlar, o zamanın deyimiyle “düşüklere” mi danışmışlardı? 1982 Anayasası’nda solcuların mı görüşleri alınmıştı, ülkücülerin mi? Alınamazdı, hepsi kodesteydi çünkü.

“Ama halkoyuna sunuldu ve kabul gördü” diyeceklerdir. Her ikisi de halkoyuna sunuldu, her ikisi de oy aldı. İkisi taban tabana zıttır bu anayasaların.

İkincisinde “aleyhte propaganda yasaktı”, oy zarfları da soğan zarı gibi incecikti ama bürokrasi yaparsa o kadarcık kusur olabilir canım!... Benim bürokrasim ne eylerse güzel eyler!

Arkadaşlar, anayasalar uzlaşmayla muzlaşmayla yapılmazlar.

Yalnızca “uzlaşmayla yapılmış süsü verilir” onlara...

Anayasayı, “o dönemde kimin borusu ötüyorsa” o yapar. Toplumda hangi güç ağır basıyorsa... Bizde de böyle olmuştur, batıda da.

Kendinizi de, okurunuzu da kandırmayınız.

Üzülmeyiniz de... Günün birinde gene sizin borunuz öterse başka bir anayasa da siz yaparsınız.

Nasıl olsa yaz boz tahtasına alıştık.


akşam

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!