TSK İdlib’de, TSK Libya’da, TSK Kandil’de..
TSK Ege’de, TSK Doğu Akdeniz’de ve TSK şimdi yeniden Kıbrıs açıklarında varlığını ve yoğunluğunu artırmak zorunda.
Bu kez karşınızda sadece Yunanistan ve Rum kesimi yok.. Karşınızda İngiltere, Rusya ve Fransa da olacak.
Guardian’a mülakat veren Akıncı, Kıbrıs›ta Türkiye’den ayrılıp Kıbrıs Rum kesimi ile birlik vurgusu yaptı ve Türkiye›ye bağlanma ihtimalini ‹korkunç› diye niteledi. Bu oyun AB’nin bilgisi dışında oynanıyor olamaz. Ve Guardian bu konuda sadece gazetecilik yapmıyor.
Akıncı bu kararı tek başına vermiş olamaz. Akıncı çok açık ve net şeyler söylüyor: Federal çözüme en kısa zamanda kavuşularak, bölünmüşlüğün sona erdirilip kalıcı hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.
Bu açık bir davettir.. Sen misin Hafter’e karşı meşru hükümetin daveti ile Libya’ya asker gönderen, sen misin doğu Akdeniz’deki münhasır bölge koalisyonunun önünü Kıbrıs ile Türkiye arasında münhasır bölge ilan eden.
Kuzeydeki İsrail’le yakın ilişkiler içindeki Rus yatırımcılar sadece turistik bir iş için mi oradalar. Bu işi, bizimkilerin yaptıkları gibi Akdeniz’de bir tatil ve kumar turizmi ve para aklama için yapmıyor olsalar gerek.
Sahi biz bu işler bu noktaya gelene kadar neredeydik, ne yapıyorduk. O kadar üniversitemiz var, o kadar askerimiz, istihbaratçımız var..
Bana kalırsa, Rusların ikili oynamaya başlaması, CHP’nin sessizliği, İlker Başbuğ vakası durduk yerde çıkmadı. Bakarsınız bunun bir ucunda darbe planları bile yapılıyordur.
Akıncı “Kıbrıslı Türklerin laik, demokratik ve çoğulcu kimliğini korumak istediklerini” belirtiyor. Bir de Atatürk’e bağlılıklarını ifade etseydi, her darbe döneminde yapılan bildiriye benzer bir açıklama bu. CHP de bu gelişmeler karşısında sessizliğini koruyor.
Aslında CHP’nin en ılımlı isimlerinden biri olan Ecevit bile “Rakıyı içince anlarsın Yunanla kardeş olduğunu” dememiş mi idi.. Akıncı acaba rakıyı fazla kaçırmış olabilir mi?
Akıncı çok açık konuşuyor: “Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı azaltma arzusunu dile getiriyor. Yani para istiyor.” Türkiye’ye bağlanma ihtimalini ‘korkunç’ diye nihai tercihini açıkça ortaya koyuyor.
2015’te Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı seçilen ve 26 Nisan 2020 seçiminde yeniden aday olan Mustafa Akıncı, “Ya acil çözüm ya kalıcı bölünme” açıklamasından önce Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis ile tampon bölgedeki bir sanat sergisinde bir araya gelmişti. Akıncı, The Guardian’a yaptığı açıklamalarda, adil federal çözüm içeren bir anlaşmaya tez zamanda ulaşılmazsa, adadaki Türk ve Rum toplumlarının bölünmüşlüğünün kalıcı hale geleceği uyarısında bulunmuştu.
“Ankara tarafından yutulup de facto Türkiye ili haline gelebiliriz” diye korkusunu dile getiren Akıncı, kendi çocukları dâhil daha genç kuşaklara kıyasla güneyde doğmuş olan kendisiyle eşinin Kıbrıslı Rumlarla daha duygusal ilişkilerinin bulunduğunu söylüyor.
“Anavatan-yavruvatan değil, bağımsız ve kardeşçe” diyen Akıncı, Kıbrıs’ın dini ve kültürel yapısının Türkiye’nin müdahalesi ile değişmekte olmasından şikâyetçi. Gazete bu konuda şöyle diyor: Sivil toplum aktivistlerinin ‘Ankara’nın İslamcı etkisini yavaş yavaş artırma kampanyası yürüttüğünden yakındığını’, ‘bunun karakteristiğinin cami inşa etmek, Kur’an kursları açmak ve müfredattan evrim kuramını çıkarmak.’
The Guardian, “Hükümetin faturalarını ödeyen Türkiye›ye ekonomik bağımlılığı azaltmak için daha fazla şey yapmaları gerektiğini belirtti. Bunu başarabilmek için de Güney’in desteğine ihtiyacı olduğunu dile getirdi” diye yazıyor. Guardian, AB ülkelerine ve Rum yönetimine KKTC’ye mali destek verme ve Türkiye’nin mali desteğine muhtaç bırakılmaması çağrısında bulunuyor.
Ayrılıkçılar gazeteye, TSK’nın Kuzey Kıbrıs’ta tümden kontrolü ele almasının düşük olasılık olduğu, ama imkânsız olmadığı görüşünü aktarmışlar. Yani bu işe STK ve medya da hazırlanmış.
Akıncı’ya göre; ‘Türkiye’ye bağlanmak Türkiye’nin de çıkarlarına aykırı’. ‘Kırım tarzı ilhak ihtimali’ ise ‹korkunç›! O; ‘2. bir Tayfur Sökmen olmayacak.’ AB içinde birleşik Kıbrıs’tan söz eden Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı, içişlerinde bağımsız, dış ilişkilerde Suriye’deki Fransız mandasına bağlı Hatay Devleti’nin 1939’da referandumla Türkiye’ye bağlanmasını kabul eden Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e atıfla ‘İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım’ dedi ve müzakerelerin yeniden başlatması için Boris Johnson’a çağrıda bulundu.
Akıncı; daha önce sondaj petrol aramalarında, Kıbrıslı Rumlarla Türklerin iş birliği yapmasını ve çıkarılacak doğal gaz-petrolden elde edilecek geliri paylaşmaları önerisini getirmişti ama buna itibar eden olmadı.
Seçimden hemen önce Akıncı, bu açıklamasıyla seçim kampanyasının bir parçası mı, ya da seçim öncesi batının Kıbrıs konusunda Türkiye’yi masaya oturması yönünde bir baskı oluşturmayı mı hedefliyor, göreceğiz.
Kıbrıs’ta bunlar olurken İdlib’de neler oluyor derseniz, ajanslara düşen, resmi makamların açıklamalarına dayandırılan haberlere göre; Türkiye’nin, İdlib’den çekilmesi için Esed ve destekçilerine tanıdığı süre işlemeye devam ederken TSK, Suriye’ye bugüne kadar görülmemiş büyüklükte sevkiyatlar yapıyor. 24 saat içinde 450 olmak üzere toplam bin araçlık silah ve mühimmat gitti. 4 binden fazla komando ve özel harekâtçı sınırı geçti.
Deprem, koronavirüs, İlker Başbuğ vakası derken, Şubat’a tam gaz girdik. Mart daha da sıcak geçecek gibi. Kolay değil, yeni bir dünya kuruluyor. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız. Selam ve dua ile.