Bu haftaki açıklamada İnanç özgürlüğü üzerindeki baskılar vurgulanarak, her türlü hukuksuzluğun sona ermesi için direniş hattının genişletilmesi çağrısı yapıldı. İnsanların inanç değerleriyle alay edenlerin sonlarının hüsran olduğu vurgulanarak, Özgürlük Peygamberini hafife alan ve O'nunla dalga geçenlerin halktan özür dilemeleri gerekmektedir denildi. Platform Adına Basın Açıklamasını Özerk Diyanet Sendikası Genel Başkanı Mustafa Altunkaya yaptı.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 122.hafta basın açıklaması:
BOZULMAYA VE İFSADA KARŞI İLKELİ VE ONURLU DURUŞ GEREKLİDİR
Bir yanda Marmara'da yaklaştığı söylenen büyük zelzele, diğer yanda dış politikada kapıya dayanan küresel savaş havasının beslediği psikolojik zelzele" Armageddon'a hazırlık yapanlar, bir günde milyonlarca insanı yok edecek bir nükleer savaşı planlarken, genetiğiyle oynanmış tohumların sinsice hazırladığı büyük kıtlık ise eşiğe dayanmış bulunuyor. Bir de başlatıcısı ne Ekrad ne Etrak olan, ne Alevi ne Sünni, ne sağ ne sol olan bir dövüşün pençesinde onlarca yıldır milletin kıvranışı, çocuklarını modern kutsallara kurban edişi. Ve dahası ittifaklarını, ilkeler üzerine değil çıkarlar üzerine inşa ederken, insani ve ilahi değerlerden saptığının farkında bile olmayanlar.
Dünya sakinleri olarak topyekun bir krizin eşiğindeyiz. ABD ekonomisi büyük bir gürültüyle çökmek üzere iken Türkiye gibi ekonomisi ABD'ye bağımlı ülkeler de bu çöküşün kurbanı olacağa benziyor.
İffetsizlik, tefessüh, yolsuzluk ve adaletsizlikler yediden yetmişe, sağcısından solcusuna her yanımızı sarmış, insanlığa adalet, hak ve hürriyet getirmesi için beklenen Müslüman öncüler, imamı kopmuş tespih taneleri gibi etrafa saçılmış durumda. Kelli felli din görevlilerinin bazı büyük başkanları, değil sünnetleri farzları bile terk edip fuhşiyyata kulak verirken, sıkılmadan "Peygamber sevgisi" edebiyatı yapabiliyorlar. İsrailoğullarının düştüğü duruma düşmemek için uyarıcılık görevlerini yapanlar ise tecrit edilmektedir.
İki yüzlülüğün, yalakalığın, hasedin, çıkarcılığın, kirli ilişkilerin her türlüsü ve münafıklığın bütün alametleri mahallenin sokaklarında kol geziyor. Uyuşturucu, içki, kumar ve bütün kirli işler ilköğretim okullarına kadar inmişken milletin sinsi bir soykırım ile karşı karşıya olduğunu hatırlatmalıyız. En temel gıda ekmek bile bozulmuş durumda. Halka nişasta ve glüten yedirilmektedir. Topraklarımızın büyük bir kısmı kimyevî gübrelerle kirlenmiş, zehirli hale getirilmiştir.
Devlet, hükümet, yerel idareler kimyasal soykırıma karşı insanı ve çevreyi korumalıdır. Halk ciddiyetle bilinçlendirilmelidir.
Ne ilginçtir ki Müslümanlar en fazla güçlü ve zengin olduklarında mağlup olmuş, hezimete uğramışlardır. Müslüman güçlü olmalıdır diyerek İslâmi değerleri çiğneyen, zaaflarına yenik düşen, gayr-i meşru servetler elde edip ihalelere fesat karıştıran, emanete ihanet edip görev ve makamları ehil olmayan akraba ve taallukatına verenler bilmelidirler ki bu, güç değil en büyük zaaftır ve sonun başlangıcıdır.
Memleket bu iktidarda adalet ile kalkınacaktı. Ancak bu kez taallukat ve kimi sırtı kuvvetlilerden, liyakatli memleket evlatlarına sıra gelmedi. Dine hizmet diye bol para toplayanlar bu parayla vasıflı ve kaliteli Müslüman yetiştiremiyor. Sözün ve ahlakın gücü karşısında paranın ve makamın gücü mü olur?! Para ve iktidar ile saadet olmaz. Asıl güç inancın ve ahlakın metanetindedir. Eğitim, sağlık ve din hizmetleri alanında acilen ve ciddi reformlara ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde ülke adil bir kalkınmayı gerçekleştirebilir. Kamuoyuna saygıyla"
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
ÖZERK DİYANET VE EVKAF SENDİKASI