Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 88. eylemini Bayram da ara vermeden Sıhhiye Abdi İpekçi Parkında gerçekleştirdi. Bu hafta Eylen Mazlumder Ankara Şubesice gerçekleştirildi.
Mazlumder Adına,Başkan Yardımcısı Muhammet Alan Basın Açıklamasını Okudu...
88 haftadır; her türlü haksızlık, zulüm ve zorbalığa karşı mücadele verdiklerini belirten platform yetkilileri, son günlerde medya da çıkan, ‘Türban Eylemcileri Yine Sahnede’, ‘5 Yıldır AKP iktidarı boyunca hiç eylem yapmayanlar, Yeni Anayasa taslağı hazırlanırken Eylem Yapmaya Başladılar’, vb. ifadeleri eleştirilerek;
“Bizler, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Bileşenleri olarak 2 yıla yakın bir zaman dilimi içersisinde, zulüm kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın,; zalimin karşısında , mazlumun yanında yer almaya çalıştık.. Bu zaman içerisinde yasağı ve yasakçıları her fırsatta protesto ettik, etmeye de devam edeceğiz. Zulmü unutmamaya ve unutturmamaya çalıştık. 87 haftadır bizleri görmekten gelen, rantiye grupları, işerine gelince görmeye başladılar. Ankara ile birlikte, Kocaeli’nde, Sakarya’da, Van’da , İzmir’de ve Kayseri de sürekli devam eden eylemlerimiz, yasak kalkıncaya, temel hak ve özgürlüklerimiz iade edilinceye kadar devam edecektir. Yapılan bunca eylemi ve direnişi bunca haftadır, görmemeniz ve ‘türban eylemi başladı’ bibi ifadeleriniz; habercilik anlayışınızın ne kadar içler acısı bir duruma düştüğünüzü göstermektedir. 88 haftadır bizleri göremiyorsanız ; gözlerinizdeki ; ‘At Gözlüklerini’ çıkartın ve dünyaya sahici bir gözle bakın.” denildi.
Ayrıca; Başörtülülerin İnançları nedeniyle okullardan, işyerlerinden ve sosyal hayattan uzaklaştırılmaları nedeniyle bayramlarını buruk geçtiğini ve bu hüznün giderilmesi için hazırlanacak olan sivil anayasa da özgürlüklerin kısmi değil bir bütün olarak sağlanılması gerekliliğine vurgu yapıldı.
Daha sonra Basın Açıklaması okunarak haftaya buluşmak üzere dağıldılar:
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 88. Hafta Basın Açıklaması:
Umut Direnmektir; Direnmekse Özgürlük...
Rahmetin, sabrın, fedakarlığın ve birlik ruhunun en yoğun yaşanıldığı
Ramazan ayını idrak ettik. Ramazan’ın bize kazandırdıklarını hayatımıza şiar edinip, ruhumuzu ve bilincimizi gözden geçirip, yenilenmiş olmanın coşkusu ile yine beraberiz.
Her hafta bir zulümden, baskıdan ve insan hakları ihlalinden bahsetmek bizler içinde hiçte güzel bir durum değil elbette. Hele bayram günü bunları dile getirmek kadar zor bir durum olmasa gerek. Ancak birileri zulme devam ediyorsa, söylenen onca söze, tüm karşı duruşlara, eleştirilere karşı kör ve sağır ise zulüm bitinceye ve onlar yanlışlarını anlayıncaya kadar bizler durmayacağız. Bayramımıza da bu idrakle geçirecek ve doğruyu her zaman haykırmanın haklı huzurunu yaşayacağız.
Ülkemizde artık resmi zulüm haline gelen başörtüsü yasağı, artık bazı üniversitelerde mutasyona uğratılarak peruk yasağına dönüşmektedir. Hatta artık üniversite kampüslerine sefer yapan belediye otobüslerine bir kısım insanlar girerek öğrenci olmamalarına rağmen başörtülü insanları indirebilme cüreti dahi gösterebilmektedirler. Yasakçı zihniyetin hiçbir ilkesi ve sınırının bulunmadığı bu sebeple onlara hukukla, insan hakları metinleri ile karşı durmanın artık kifayetsiz kaldığı bu yasaklarla bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Başörtüsü yasağının hiçbir kanuni düzenlemesi bulunmamasına ve eğitim hakkının ise anayasada kısıtlanamayan bir temel hak olarak ifade edilmesine rağmen birileri fiili durum oluşturarak yasak koymaktadırlar. Bu yasağı kabullenenlerin bir kısmının hukukçu olması onların hukuka uygun davrandıklarını maalesef gösteren bir ölçü değildir. Aksine bunlar maalesef hukuku ayaklar altına almaktan farklı bir şey yapmamaktadırlar. Hiç kimse kimsenin kabulleri ile şekillenmek veya hareket etmek zorunda olmamalıdır. Bu durum insanın özgürlüne iradesine karşı bir zulümdür. Bu nedenle hiçbir kılık kıyafetin bu eğitim hakkını almasına engel olunması açıkça bir hak gasbıdır. Gasba karşıda insanların karşı koyma hakları sınırsızdır.
AİHM geçtiğimiz hafta verdiği bir kararla alevi bir vatandaşın din dersi ile
İlgili yaptığı ihlal başvurusunda vatandaşı haklı görmüş, Türkiye’nin ihlal yaptığını belirlemiştir. Bu kararda en önemli husus ebeveynlerin çocukların eğitiminde söz sahibi oldukları gerçeğinin bir kez daha ön plana çıkarılmasıdır. Bugün çocukların nasıl eğitim alacakları devletin hiçbir şekilde ailelerin görüşleri esas alınmadan hazırlanan tek tipçi bir müfredat ışığında yapılmaktadır. Bu sebeple bu konu sadece Alevilerin değil, tüm inançlı ailelerin de temel sorunudur. Zira, 12 yaşına kadar kuran kursuna gidilmesini yasaklayan zihniyet, imam hatip okullarına giden gençleri de katsayı adaletsizliği ile köşeye sıkıştırmaya çalışarak, bu okullara gidilmesini engellemeye çalışmaktadır. Bu konuda AİHM kararlarının gereğini yerine getirmesi gereken ve eğitim mevzuatında gerekli düzenlemeleri yapması gereken hükümetin çocukların eğitiminde, ailelerin söz sahibi olacağı yöntemleri geliştirmesi artık hukuki bir zorunluluktur.
Yaklaşık 23 yıldır ülkemizin en önemli sorunu haline gelmiş terör hadisesi son
günlerde yeniden tırmandırılmış ve çok sayıda kayıplar verilmesine sebebiyet teşkil etmiştir. BU vesile ile ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bu sorunun çözümü konusunda artık Genelkurmayın da artık kabul ettiği gibi on yıllardır uygulanan politikaların başarısızlığı tescillenmiştir. Türkiye’nin bölgedeki konumunu zayıflatmaya çalışan dış politik ataklar devamlı olarak terörü kullanmışlar ve bu konuda etkin bir siyaset izlenmemesi ile bir çok kayıp verilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. Bu konuda artık daha tutarlı ve etkili yöntemler geliştirilmeli ve bu sorun çözülmelidir. Ancak bu çözüm, kuzey Irak’a silahlı müdahaleden asla geçmemektedir. Daha önceden 24 defa yapıldığı ifade edilen bir müdahalenin 25. sinin ne işe yaracağı sorusu ortada iken, bir nevi bataklık haline gelmiş Irak topraklarına Türkiye’nin müdahalesi işin içinden çıkılmaz bir durumu da beraberinde getirebilir. Bunun için bölge devletlerle işbirliğini artırıp, ortak çözüm arayışları içine girilmelidir. Ayrıca, temsilciler meclisinde soykırım yasasını kabul ederek tarihi dostluğunu tescilleyen ABD’ye karşı tavır alınmalı, terörün gelişmesinde dış güçlerin desteği gözardı edilmemelidir. Bu sebeple yapılacak en ilkeli tavrın İncirlik üssünün bir an önce kapatılmasından geçtiğini ifade etmek istiyoruz.
Yeryüzünde, özellikle İslam coğrafyasında akan kan, gözyaşı ve yaşanılan zulüm bizleri de derinden etkilemektedir. Filistin’de İsrail, Çeçenistan’da Rus, Irak ve Afganistan’da Amerikan ve işbirlikçi kukla sistemlerin zulmü ve adına ifade etmediğimiz onca zulümler devam etmekte. Bu zulümler elbette bayram sevincini, hüzne çevirebilmektedir. Ancak, direnmenin ve mücadele etmenin tadına varan insanlar, umutları varoldukça başarılara ve zaferlere yelken açabilmişlerdir. Bayram, bizi mücadele ve sabrın sonunun hayır olduğu gerçeğini anlamaya çağırmaktadır. Bu nedenle bizim bayramımız, haksızlığın, zulmün ve adaletsizliğin sona ermesini sağlamaya çalışan bir birlik ruhu içinde olmalıdır. Bu ruh ile yapılan hayat mücadelesi sonrası, gerçek bayramın Cennetle şereflenmek olacağı hakikatini herkese hatırlatarak, bayramınızı tebrik ediyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Mazlumder Ankara Şube Başkan Yardımcısı Muhammet ALAN
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu:
Mazlumder Ankara Şubesi – İHH Ankara Şubesi – Tüketiciler Birliği Ankara Şubesi – ASDER- İLKDER – KADBİR- Özdevsen – Anadolu Gençlik Derneği- Vahdet Vakfı -