Sibel Eraslan / Star
Emine Erdoğan: Hiç durmadan yağan yağmurlar altında binlerce Arakanlı yollarda bizi bekliyordu. Ellerimizi yüreklerimize koyarak bir yardım köprüsü oluşturmak için kardeşlerimize ulaştık.
EMİNE ERDOĞAN ARAKAN'I STAR'A ANLATTI
Myanmar'ın Bengal Denizi'ne açılan bölgesinde dünyanın görmemeyi seçtiği büyükbir insanlık dramı yaşanıyor. 55 milyonluk ülkede vatandaşılkları kabul edilmeyen yaklaşık 2 milyon Arakanlı Müslüman açlık, yokluk ve sefalet içinde, ölümün kol gezdiği toplama kamplarında tutuluyor. Bölgeye uluslararası camiadan ise bugüne kadar sadece Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın bulunduğu Türkiye heyetinin girmesine izin verildi. Arakan'daki trajediyi STAR'a verdiği röportajda anlatan Emine Hanım "Ellerimizi yüreklerimize koyarak bir yardım köprüsü oluşturmak için yola koyulduk. Öyle ki biz Arakan'da açlıktan, kimsesizlikten daha öte bir şey varmış, bunu öğrendik" diyor.
-Filistin, Pakistan, Somali derken şimdi de Arakan. Arakan'a niçin gittiniz?
Maalesef Arakan'a yabancıydık, hepimiz için uzakta kalmış, sesi kısılmış bir coğrafyayken, ilk işittiğimiz haberlerle sarsıldık. Bu acıya duyarsız kalınamazdı ve ellerimizi yüreklerimize koyarak bir yardım köprüsü oluşturmak, farkındalığı güçlendirmek için kardeşlerimize ulaştık.
-Myanmar Hükümeti Arakan'ı kapatmıştı dünyaya. Arakan'a giren ilk resmi heyetsiniz sizlere neler anlattılar?
Burada pek çok mağduriyetin bir arada yaşandığını gördük. Sadece yoksulluk değil bahsettiğim şey, ciddi insan hakları ihlalleri var. Arakanlılar kendi ülkelerinde 'Vatansız' hale getiriliyor. Yani sen yoksun, hiç bir şeysin deniyor insana. Bu insanı çok alçaltıcı, onur kırıcı bir şey, bu insanın değersizleştirilmesi hiçleştirilmesidir. Yoksulluktan bile daha kötü. Öyle ki biz Arakan'da açlıktan, kimsesizlikten daha öte bir şey varmış, bunu öğrendik.
-Arakan'ı farklı kılan neydi?
Daha önce de mağdur ülkelere gittim ama Arakan çok farklı. Burada sözün bittiği yerdeyiz dedim. Binlerce insanın geleceğimizin haberini alıp da, o en şiddetli muson yağmurları altında çoluk-çocuk, genç-yaşlı yollara dizildiğini görünce yüreğim parçalandı. Bu çok büyük bir sorumluluk. Ve ilk defa çok yoksul olduğu halde yardım için elini açmayan, çok feci şartlarda olduğu halde yardımı değil, kurtuluşu bekleyen, yaşama korkusunu taşıyan kalabalıklar gördük. Kimliksizlik sorunları var, güvenlik sorunları var. Derme çatma, daracık, sazdan yapılmış kamplara sığınmışlar, şu anda korku içindeler. Ve ben gördüğüm manzara karşısında insanlığımdan utandım şahsen. Nasıl böyle bir şeye seyirci kalabiliriz ki diye soruyorum herkese...
-Arakan'daki son şiddet olayları niçin çıkmış bir izlenim edinebildiniz mi?
Budist din adamlarının onay verdiği bir ayrımcılıktan söz ediliyordu, ki inşallah doğru değildir. Fakat mesela ziyaret ettiğimiz Budist Kampındaki bazı kişiler açıkça "biz Müslümanlarla birlikte yaşamak istemiyoruz" dedi. Kişisel kanaatim, provokasyonlar üretilerek, Arakanlılar başka bir bölgeye sürülmek, vatansız bırakılmak, sınır dışı edilmek isteniyor.
-Budistlerin sığınma kamplarını da gezmenizin eleştiri alacağını düşünmüş müydünüz?
Dünyaya kapalı oluşu Arakan'ın mağduriyetini pekiştiriyor zaten. Biliyorsunuz sürekli askeri darbelerin olduğu bir ülkeydi. Açıkçası bize giriş izni verileceğini bile umut etmiyordum başlarda. Arakan'a ilk giren yabancılar bizleriz. Tabii her iki tarafla da görüşmeler yapıldı yani hem Müslüman hem Budist kesimlerle. Amacımız bir yardım koridorunun açılmasına öncülük etmekti, çok şükür bunu başardık. Bunun devam etmesi için iyi ilişkiler geliştirmeye ve diplomasiye ihtiyacımız var.
-Arakan'daki insanların gözlerinde neler gördünüz?
Arakan'da belki diller konuşamadı ama yasaklılık, baskı ve korku altındaki pek çok insanla gözlerimizle, kalplerimizle konuştuk. Somali'yi, Pakistan'ı da gördük bizler. Ama Arakan başkaydı, bir çığlık olmuş Arakan, bir feryattan ibaret, erkekleri bile ağlıyor. O gözlerde, çaresizliğe dair, kimsesizliğe dair tedirginlik var. Vatansızlık korkunç bir ızdırap... O yoksulluğun, açlığın, evsizliğin içinde, çıplak ayaklarıyla ekmek değil vatandaşlık hakkı diye çığlık atıyorlardı, (ağlamaya başlıyor) ben böyle bir şey görmedim.
-Arakan'ı nasıl hatırlayacaksınız?
Cennet gibi bir yer Arakan. Ayrıca insanları da çok hassas, ince, zarif, kibar, masumiyetin simgesi. Son 2 yıldır doğalgaz kaynaklarının çıkışıyla birlikte iç çatışmanın ve provokasyonların çıkıyor oluşu da manidar değil mi zaten? Ama inşallah şartlar değişecek ve bir gün Başbakanımızla birlikte de gideceğiz diye düşünüyorum.
Evlenmeden önce de faal bir aktivisttim
-Görüyoruz ki sizin tutum alışınız "süreklilik" arz ediyor. Eşinizin siyasetçi ve Başbakan oluşu durumunuzu kolaylaştırıyor mu?
Elbette kolaylaştırıyor, vatandaş Emine Erdoğan olarak bu kadar etkin bir farkındalık oluşturamayabilirdim. Statüsü her ne olursa olsun, insan hakları ve yardımlaşma konularında herkes duyarlı olmalı.
-Aktivizminizin sadece iyilik ve yardım değil, çok farklı başlıkları var, eşinizle konuşuyor musunuz bu duyarlılıklarınızı?
Hemen her konuda konuşan bir çiftiz. Elbette eşimin fikirlerini önemsiyorum ve ona inanıyorum. Onun desteği, teşviki benim için önemli. Evlilik öncesinden beri aktivist bir kimliğim var ve bu karakterim evlilikten sonra da eksilmedi, hatta arttı diyebilirim. Bir tek kişi bile Allah razı olsun dese yeter bize, vicdanım böyle diyorsa, o duruşu sürdürmeliyim diye düşünürüm.
Allah'a verilecek bir hesabımız var
-Ülkemizde de veya yakın komşularımızda da çok ciddi hayati sorunlar varken, niçin bu kadar uzağa gidiliyor diye soranlar var...
Acının yeri, ülkesi, yakını, uzağı olur mu? Onların yerinde olsak ve bizim için de "a ama çok uzaktalar" dense ne düşünürdük? Kendimiz için istediğimiz şeyi başkası için de isteyebilmeliyiz. Bunu ayrıca vicdani duyarlılık konusunda öncülük etmek için yapıyoruz. Aynı dünyanın insanı değil miyiz? Dünya, ancak atların sırtında gezilebilen bir gezegen olsaydı, belki mazeretimiz olabilirdi, uzaklığa dair. Ama şimdi mazeretimiz yok. Allah'a verilecek bir hesabımız var.
İlk defa çok yoksul olduğu halde yardım için elini açmayan kalabalıklar gördük. İnsanlığımdan utandım.