Ahmet Kutsî Tecer'in, dillerden düşmeyen şiirini, herhalde bilirsiniz;
"Orda bir köy var, uzakta,
O köy, bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy, bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var uzakta,
O ev, bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev, bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta,
O ses, bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses, bizim sesimizdir."
Son günlerde "kan" ağlayan Arakan da öyle... Gitmesek de, görmesek de, Arakan'da akan kan, bizim kanımız...
Onların yıkılan evleri bizim evimiz, yakılan ormanları bizim ormanımız...
Önce, birkaç bilgi kırıntısı...
SOYKIRIMIN FOTOĞRAFI
Efendim, son günlerde "sessiz çığlık"ların yükseldiği Myanmar'ın batısındaki Arakan bölgesinde Rohingya Müslümanlarına yönelik "Budist vahşet", insanlık dışı zulme dönüşmüş durumda...
¥ Genç kızlar ve kadınlar tecavüze uğruyor, vahşice öldürülüyor.
¥ Camiler ve evler, içlerindeki kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ateşe veriliyor... Sakallı kişiler, sakalları kesilerek öldürülüyor ve topluca toprağa veriliyor.
¥ Binlerce Müslüman göçe zorlanıyor... Bangladeş'e kaçabilenlerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor.
¥ Küçük çocuklar elleri bağlanarak nehre atılıyor... Bunun gibi vahşi yöntemlerle, sadece 1 günde bine yakın insan katlediliyor.
¥ Müslüman köylerine elektrik verilmiyor, elektrik kullanan cezalandırılıyor.
¥ Müslümanların cep telefonu kullanması yasak!.. Cep telefonu kullanan bir Müslümanın cezası 6 ay hapisten başlıyor!..
¥ Kadınlar "tecavüz"den kaçmak için; ya denize atlıyor, ya da yüksek bir yerden aşağı atlayarak canına kıyıyor.
¥ Katliama maruz kalan 500 bin Müslüman "Bangladeş'teki kamplara" sığınmış durumda... Sefalet içindeki kamplarda, insanlar bir bardak temiz su ve bir lokma ekmeğe muhtaçlar!..
Tam bir "soykırım"a maruz kalan Arakan'da, "iki ayda 100 bin Müslümanın katledildiği" haberleri geliyor, yani tam bir "soykırım" uygulanıyor ama dünyanın umurunda değil...
Öyle bir "soykırım" ki;
"Askerî yönetim"in kışkırttığı "Budist çete"ler, Müslüman azınlığı diri diri yakıyor.
Ve eski adı Burma olan Myanmar'da; sayıları "5 milyon"dan "1-2 milyon"a inen Müslümanlardan "çığlık"lar, "feryat"lar yükseliyor;
"Bizden başka Müslüman var mı?"
Sahi, var mı?..
Eğer olsaydı, herhalde bu "çığlık"lara, bu "feryat"lara bir ses veren olurdu!..
Eğer olsaydı;
"Arakan'ın acıları"nı hissederdi!..
Ekmeğini, aşını pay ederdi.
Gerçi, sağolsunlar; İHH'sından Mazlum-Der'ine, Kimse Yok Mu'sundan Hak-İş'ine, Kızılay'ından Cansuyu'na, Memur-Sen'inden diğer yardım kuruluşlarına kadar bütün STK'lar, bu yılki "Ramazan Kumanyaları"nı Arakan'a gönderecekler!.. Sosyal medyada ise, "Burmalı Müslümanları Öldürmeyi Bırakın" başlığı ile başlatılan kampanya, büyüyerek devam ediyor.
Dışişleri Bakanlığı da,
Arakan için devrede!..
CHP NİYE SUSKUN?
Soruyor bazı okurlarım;
"Yurtta sulh, cihanda sulh" kafasından kurtulamayan ulusalcılarımız ve savaşma, seviş diyen liberallerimizin Arakan'dan haberleri yok mu ki, sesleri hiç çıkmıyor!..
Peki, Suriye'deki azınlık diktasına destek veren, Beşşar Esed'in arkasında duran CHP'nin, Arakan'la ilgili söyleyecek hiç mi sözü yok ki, dut yemiş bülbül gibi susuyorlar?..
Meclis'te cemevi açılmasını isteyen, Çamlıca Tepesi'ne cami yapılmasına ise karşı çıkıp, bunu "israf" olarak gören CHP'li eski müftü İhsan Özkes, acaba Arakan hakkında konuşmayı da "israf" olarak mı görüyor ki, susuyor?..
Valla, işin "politik boyutu"nu bilmem...
Sadece şunu söyleyeyim:
CHP, eğer kendi bünyesindeki "Alevilik dindir, değildir" tartışmasını bitirirse, herhalde Arakan'da da "Müslümanlar" olduğunun farkına varır ve herhalde bir şeyler söyler.
Bırakın "Arakan Müslümanları"nı; adamlar, daha "Türkiye Müslümanları"nın hassasiyetlerini bilmiyor ki, "Budist vahşet"ten haberleri olsun!..
Belki duymuşunuzdur;
AK Parti, özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan, yıllardır; bir "açılış töreni"nde veya "miting"te, kız çocuklarına "bebek", erkek çocuklarına da "araba" veya "ışıklı top"lar dağıtıyor.
AK Parti'yi ve Erdoğan'ı "taklit" eden CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, "yeni CHP"nin "yeni dönem"inde, çocuklara; bir ayağının altında "CHP" yazan, diğer ayağının altında "6 ok" bulunan "oyuncak ayı" dağıtacakmış, iyi mi?..
Herhalde söylemeye gerek yok;
Bizim kültürümüzde, "ayı"nın da, "oyuncak ayı"nın da yeri yoktur... Oyuncak ayı, "Batı kültürü"nün bir sembolüdür!..
Söyleyin Allah aşkına;
Çocuklara "sempatik" görünmek için bile "Batı kültürünün sembolü"nü seçen bir CHP, hiç Burma'yı, Myanmar'ı, Arakan'ı bilir mi?..
İhsan Özkes'e gelince...
Eski bir "müftü" mü, yoksa yeni bir "Alevi Dedesi" mi olduğuna karar verdiği gün, herhalde "Arakan Müslümanları" için de bir şeyler söyleyecektir.
EZAN SESİ VE FERYAT!
Bir de, "sadece CHP'ye oy veren sahiller" var elbet... İşte onlardan biri...
Dünkü Akit'te okumuşsunuzdur.
İzmir'in Dikili ilçesine bağlı Salihleraltı beldesinin tek camisi olan Gülkent Camii'nden yükselen ezan sesi bir grup tatilciyi rahatsız etmiş!.. Özellikle deniz kenarına yakın yerlere kurulan hoparlörlerden çıkan "ezan sesi"nden rahatsız olan tatilciler, "Biz eğlenmeye, denize girmeye ve kafa dinlemeye geldik, ezan sesi dinlemeye değil" şeklinde şikayette bulunmuş... Küstah şikayetleri dikkate alan Diyanet yetkilileri de Gülkent Camii'nin hoparlörlerinin sesini kısmışlar...
Sorarım size;
"Müslümanın ezanı"ndan "rahatsız" olan laikçi güruh, "Müslümanın feryadı"ndan, "Müslümanın çığlığı"ndan rahatsız olmaz mı?..
Var ya;
Bunlar, ellerinden gelse; "askerî yönetim"le birlik olur, "Budist çeteleri"ne destek verir ve "ezan sesi"ni kıstırdığı gibi, sonra "Müslümanın nefesi"ni de kestirir!..
"Arakanlı Müslümanlar" ise, oralardan feryat ediyor;
"Bizden başka Müslüman yok mu?"
Var... Dikili'de var!..
Ama onlar da;
"Ezan sesi"nden rahatsız!.. Sizin "feryat"larınızı duysalar, herhalde "gürültü kirliliği" sanıp, çıldırırlar!..
NEREDE MÜSLÜMAN VARSA!
Türkiye'de, CHP'de ve "laikçi güruh"ta durum böyle...
Bir de "dünya"ya bir bakalım mı?..
Efendim, "uzmanlar" diyor ki;
"Burma; Çin, Amerika ve Rusya tarafından stratejik bir bölge olarak görülmektedir. Çin, sınır paylaşımı olan bir ülkede Amerika'nın etkin olmasına müsaade etmek istememektedir. Amerika ise Çin ile yaşanacak muhtemel kriz durumlarına karşı Burma'da etkin rol oynamak istemektedir."
Görüyorsunuz ya;
Dünyanın neresinde bir "nüfuz savaşı" ve "sidik yarışı" varsa, olan Müslüman'a oluyor...
Bosna'da öyleydi...
Afganistan'da öyle,
Irak'ta öyle!..
Şimdi de Suriye'de öyle!..
Batı ülkeleri, ABD ve Rusya, kendi aralarında tepiniyor, arada ezilen "Müslüman"lar oluyor!..
AMAN, ANNAN OLMASIN!
Deniliyor ki;
"Arakan'da, insanlığa karşı büyük bir suç işlenmektedir. BM ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının Burma hükümetine, Müslümanlara yönelik baskılarını sonlandırması için çağrıda bulunmaları gerekmektedir."
BM'ye, elbette böyle bir çağrıda bulunulmalıdır ama, "şart" koşulmalıdır;
"Bu işe kesinlikle ama kesinlikle Kofi Annan'ı bulaştırmayın!"
Öyle ya;
Kofi Annan denilen adam; her nereye el attıysa eline-yüzüne bulaştırdı...
Kıbrıs da ortada,
Suriye de!..
Nerede bir "Annan Planı" varsa, orada "çözümsüzlük" var!..
Hani, biz, "olmayacak" işleri "komisyona havale" ederiz ya, sanıyorum BM de "olmayacak" işleri Kofi Annan'a havale ediyor!..
Dilerim, BM, bu defa Kofi Annan'ı görevlendirmez... Yoksa, Arakan'da kan akmaya devam eder de; Kofi Annan, ancak "soykırım" sona erdiğinde itirafta bulunur ve der ki;
"Planım işe yaramadı, üzgünüm!"
Suriye'de öyle demişti ya!..
ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
Bunu niye diyorum.
Çünkü, Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gece, AK Parti'nin "yabancı misyon şefleri"ne verdiği yemekte, "Arakan'daki vahşet"e değinmiş ve demiş ki;
"Türkiye; dünyadaki gelişmelere insani yönden bakmaktadır. Biz hiçbir zaman, Gazze'de sadece Müslümanların katledilmesine vurgu yapmadık... Biz, her zaman, Gazze'de, Kudüs'te, Ramallah'ta, Nablus'ta, diğer Filistin şehirlerinde insanın katledildiğini, insanla birlikte insanlığın, insanlığın değerlerinin katledildiğini savunduk ve savunuyoruz.
Bugün aynı şekilde, Arakan Bölgesi'nde insanlar ve insanlık katlediliyor.
BM'yi burada göreve davet ediyoruz.
Bu daveti yapmaktan daha normal daha insani ne olabilir?
Burada bir avuç Müslüman ne yazık ki oradaki ağırlıklı yönetim tarafından şu anda katlediliyor, yakılıyor. Bunu seslendirmekten daha doğal ne olabilir?
Bu bizim insani görevimiz..
Bugün aynı şekilde; Somali'de insanlar ölüyor. Bugün, Afganistan'da, Irak'ın şehirlerinde, Suriye'de, etnik kökenleri, dilleri, dinleri, mezhepleri her ne olursa olsun; insanlar katlediliyor, insanlık katlediliyor.
Eğer, Filistin'de ölenler Müslüman deyip, vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlar varsa, onlara diyorum ki, hayır, Filistin'de insanlık katlediliyor.
Mart 2011'den bugüne kadar, Suriye'de maalesef 20 bine yakın insan öldürüldü. Bugün Suriye'de ölenler insandır, candır... Bugün Arakan'da ölenler insandır, candır... Brüksel'de, Paris'te, Londra'da, Washington'da yaşayanlar ne kadar insansa, Şam'da, Halep'te, Dera'da, Hama'da, Humus'ta yaşayanlar; Arakan'da, Minbya köyünde yaşayanlar da onlar kadar insandır.
Yaşanan tüm bu insanlık dramlarına karşı sesini yükseltmek, ortaya bir tepki koymak, her insanın, her ülkenin vicdani vazifesidir.
Biz, Türkiye olarak, vicdanımızın sesine kulak veriyor, tarafsız, çıkar kaygısından uzak, tamamen insaniyet zaviyesinden bakarak tepkimizi ortaya koyuyoruz. Bizim tepkilerimizi hiç kimse yanlış anlamasın, hiç kimse de farklı yerlere çekmesin."
Gördüğünüz gibi;
Erdoğan, BM'yi göreve davet ediyor... İşte ben de diyorum ki; BM, elbette görevini yapsın ama kesinlikle Kofi Annan'ı görevlendirmesin!..
Çünkü, bir işi "komisyona havale" etmek neyse, "Annan'a havale etmek" de öyle...
Asla "çözüm" bulunmaz!..
SON SÖZ, SOSYETE'YE!
Yazıya son vermeden önce, "bir çift söz" de, "Batı kültürü"nün; "sükûnet, bilgelik ve barış" simgesi olarak yücelttiği "Nirvana"sına erebileceğini sandığı "Budist dini"nin bağlılarına...
Malûm, Türkiye'ye de gelen ve "sosyete" tarafından baştacı edilen Shri Mataji adlı, çam yarması bir kadın vardı...
Bizim sosyete, onun önünde "secde"ye kapanmış "ayaklarının suyu"nu içmişti...
Böylece "Nirvana"ya ulaşacaklardı.
İşte o "çam yarması" Budist kadının ayakları, şimdi Müslümanları çiğniyor!.. Elleri, "Burmalı Müslümanlar"ın boğazını sıkıyor, boğuyor, öldürüyor!..
Hem de;
1940'lardan beri!..
Devam edin "yoga"larınıza!..
"Nirvana"nız, hayırlı olsun!..
Sizler, "Arakanlı Müslümanların çığlığı"nı duymasanız, "feryat"larına kulaklarınızı tıkasanız da, Burma'da Müslümanlar var ve onlar bizim dindaşlarımız!..
Gitmesek de, görmesek de;
Onlar, bizim insanlarımız!..
O "ses"ler, bizim sesimiz!..
Onların "acı"ları, bizim acımız!..
Lütfen;
"Kardeş"liğin gereğini yapalım.
PKK'nın paranoyakları!
Hadi "solcu"ylu anlarım, "CHP'li"yi de anlarım, "Alevi"yi de anlarım da; "Kürtçü"lere ve "PKK'lı"lara ne oluyor ki, "Akit'in haberi"ne tepki göstermişler. Muhabirimiz Murat Alan, tam 19 yıldır sürdürülen "Madımak yalanı"nı fotoğraflarla belgeledi ve "Şeriatçılar yaktı" denilen 37 kişiden bazılarının "otel içinden açılan ateşle vurulduğunu" morg fotoğrafları ile belgeledi ya; Taraf'ından Cumhuriyet'ine, Hacı Bektaş derneklerinden Aydınlık'ına kadar bütün herkes, "raptiye" üzerine oturmuş gibi havalara zıpladılar, bağırdılar, çağırdılar!..
Neymiş, Akit'in haberi "yalan"mış, aileler bir kere daha yanmış!..
Bunlara cevabımı yarın vereceğim de, şimdiden sormak istiyorum; "Alevi'nin derdi, PKK'yı niye gerdi" acaba...
Efendim, "Sivas yalanı" üzerine yaptığımız habere, PKK'nın yayın organı ANF'de de tepki gösterilmiş... Sizi bilmem ama, bana "son derece düşündürücü" ve "komik" geldi... Sanki; "Onları yakan biziz!.. Bu kurşunlama işi de nereden çıktı?" der gibiler...
"Paranoyak"lar hep böyledir... PKK'lı "paranoyak"lara göre, "Türkiye" ne yapmış biliyor musunuz?.. Türkiye, "sınır bölgeleri"ne bilinmeyen bir "tırtıl böceği" bırakmış, o tırtıllar da bulundukları ağaçların yapraklarını yiyip bitirmiş... Peki, PKK'ya ne bundan?.. Meğer, "ağaçların yaprakları" tırtıllar tarafından yenilince, PKK "kamufle" olmakta zorlanıyormuş...
Bu haber, "PKK sitelerinden birinde" yayınlanmış... "Tırtıl paranoyası"na kapılan PKK'nın, "Madımak paranoyası"na kapılması gayet normaldir!
akit