Ensarullah ARAMCO'ya düzenlediği saldırıyla yeni angajman kuralları dayatıyor
Abdülbari Atvan / Raialyoum
Suudi sivil savunma organları, Arabistan'ın Bahreyn sınırının yakınındaki kuzey bölgesindeki Abkayk ve Khurais petrol tesislerine İHA'larla düzenlenen saldırı sonucu meydana gelen ve daha önce görülmemiş derecede büyük çaplı yangını kontrol altına alabildi. Bu durum bekleniyordu, ancak Suudi Arabistan'ın güvenlik endişesiyle yaşadığı kronik baş ağrılarına neden olan önemli sorular masaya yatırılmaya başlandı. Krallıktaki stratejik öneminden dolayı güvenliğin en yüksek seviyede tutulduğu bir bölgede, bu İHA'ların hedefe nasıl ulaştığı ve hassas bir şekilde vurduğu bu soruların başında gelmektedir. İHA'ların kalkış yerleri, gözlemlenmeleri konusundaki endişe verici başarısızlık ve iç ya da bölgesel tarafların bu operasyonun yürütülmesi için işbirliği olasılığına dair sorular da hâlâ cevap bekliyor.
Bu soruları cevaplamadan ve yüksek hassasiyetle hazırlanarak uygulanan bu saldırının tılsımını bozmadan önce, bahsi geçen iki petrol alanı ile onlara bağlı dev petrol rafinerileri ve petrokimya tesisleri hakkında bazı gerekli bilgileri açıklamalıyız.
1940 yılında keşfedilen Abkayk tesisi bölgesi, Krallık ve dünyanın en önde gelen petrol merkezleri arasındadır. Günlük petrol üretimi yaklaşık 7 milyonu bulurken, Khurais'in yanı sıra iki petrol rafinerisini daha içeriyor. ARAMCO şirketinin petrol üretiminin yaklaşık yüzde 70'ini işliyor ve petrol rezervinin yaklaşık 22 milyar varil olduğu tahmin ediliyor.
Bu operasyon, ARAMCO şirketine bağlı petrol tesislerine bir yıldan kısa bir süre içerisinde düzenlenen üçüncü saldırı olması açısından dikkat çekiyor. Birincisi, geçtiğimiz mayıs ayında 7 insansız uçakla düzenlenerek, Doğu-Batı Ham Petrol Boru Hattı'ndaki üç adet pompayı hedef aldı. İkinci saldırı, ağustos ayının 17'sinde, günlük olarak yaklaşık yarım milyon varil petrol üreten dev Şeybe petrol sahasını vurdu. Cumartesi günü gerçekleşen üçüncü saldırı ise bu zincirin en önemli halkası olarak görülüyor.
Husi Ensarullah Sözcüsü Seyyid Yahya Seri'nin açıklamasının okunması ile üzerinde durulması gereken en önemli ve şaşırtıcı sorular, tamamen olmasa da şu veya bu yollarla cevaplanabilir. Saldırının planlanması ve uygulanması hakkında yukarıda değindiğimiz soruların bazıları şöyle:
Birincisi: Bu operasyonun hassas bir istihbarat gözleminin ardından uygulandığı söyleniyor. Öyleyse operasyona katılan taraflar kimler? Bu durum Ensarullah hareketinin bu konudaki olağanüstü gelişimini mi yansıtıyor?
İkincisi: Hedeflenen Abkayk ve Khurais tesisleri, Sana şehrine yaklaşık 1300 km uzaklıkta bulunuyor. 10 adet insansız uçak radarlara takılmadan bu mesafeyi nasıl aştı ve gerekli yakıtı nasıl sağladı? Yoksa gerçekten de Sada'dan mı fırlatıldılar?
Üçüncüsü: Seyyid Seri, istihbarat gözlem operasyonu için Suudi Krallığı içerisindeki “şerefli ve özgür” kişilerin işbirliğine değindi. Bu, Şii azınlığın yoğun olduğu doğu bölgesindeki devrimci Şii hücrelerin de operasyona katıldığı anlamına mı geliyor? Bu bölgede adaletsizliğin kaldırılması ve eşitlik talebiyle pek çok protesto gösterileri ve eylemler düzenlendi ve göstericiler her defasında Krallığın demir yumruğu ile karşı karşıya kaldı.
Dördüncüsü: Bahsi geçen 10 adet İHA'nın Krallığın içinden ya da komşu Bahreyn ve hatta sınıra yakın Irak'tan fırlatılması olasılığı nedir? Bu tip uçakları gözden kaçırma olasılığı çok zordur. Doğu-Batı Boru Hattına saldıran 7 uçağın Güney Irak'tan fırlatıldığı söylentileri gündemde yer alıyor. Başka söylentiler ise birkaç gün önce Beyrut'un güney banliyölerini hedef alan iki İsrail uçağının Beyrut'un doğusundan fırlatıldığı şeklindeydi. Göz ardı edilemeyecek bir diğer söylenti ise, Husilere ait bu İHA'ların belki de Suudi kıyılarına yakın Körfez sularındaki gemilerden havalandığını şeklinde.
Beşincisi: Seyyid Yahya Seri, Ensarullah Koalisyonunun elinde Suudi Arabistan'ın derinliklerinde günden güne genişleyen bir hedef bankası olduğuna dair uyarıda bulundu. Bu uyarı, Suudi Arabistan saldırıları durdurulmaz ve Yemen'e dayatılan abluka kaldırılmazsa diğer saldırıların yolda olduğunu gösteriyor.
Husi Ensarullah hareketi, İran liderliğindeki Direniş Ekseninin önemli bir parçasıdır. Bu eksene ait taraflar arasındaki eşgüdümlü operasyonların seviyesi giderek yükseliyor. Husiler bu gerçeği gizlemiyorlar. Yemenli heyetlerin Tahran ziyareti açık bir şekilde düzenleniyor.
Eğer bölgede olup bitenleri doğru anlamak istiyorsak, son derece önemli iki ifadeden de bahsetmemiz gerekiyor:
Birincisi: Direniş lideri Seyyid Hasan Nasrallah, Hz. Hüseyin'in şehadeti münasebetiyle yaptığı son konuşmasında şu sözleri dile getirdi: “Hizbullah'ın, ABD'nin yaptırımları karşısında sadece kendi partisi için değil bu yaptırımlara maruz kalan çevreler için de yeni seçenekleri bulunuyor.”
İkincisi: Seyyid Ali Hamanei'nin Dış İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti şu sözlerle tehditte bulunmuştu: “Eğer İran Basra Körfezi üzerinden petrolünü ihraç edemezse, Ortadoğu'dan hiçbir taraf buradan petrol ihraç edemez.”
****
Husiler yeni angajman kuralları dayatıyorlar. Son saldırılar ile yeniden vurgulanmak istenen mesaj şöyle: “Suudi liderliği daha fazla Yemenliyi öldürmenin bizi dize getirmeyeceğini anlayana kadar, Suudi Arabistan'ın derinliklerinde istediğimiz her yeri hedef alabiliriz.”
Suudi Arabistan'a ait sivil savunma araçları Abkayk ve Khurais bölgelerindeki petrol rafinerileri ve petrokimya tesislerinde çıkan devasa yangını kontrol altına almış olabilir. Ancak yangından kaynaklanan yoğun duman bulutları hala bölgenin gökyüzünü kaplıyor ve sadece Yemen değil tüm bölgedeki çatışmanın geleceği ve gelişmeleri hakkında çok sayıda soruyu da içerisinde gizliyor.
Son olarak şu soruyu soruyoruz: Küresel pazarda satışa hazırlanan ARAMCO şirketinin hisseleri devam eden bu saldırıların gölgesinde kim tarafından satın alınır? Eğer satışa sunulursa değeri ne kadar düşer? Bu saldırıların zamanlamasının satış eylemlerinin hızlandırıldığı bir döneme denk getirilmesi birçok mesaj taşımıyor mu? Bu soruların cevabını size bırakıyoruz.
Çeviri: Merve Soydaş / Medya Şafak