ABD yönetiminin arayıp bulamadığı, darbenin ne olduğu ve ne olmadığına ilişkin tanımın Vikipedi’de olduğu görüldü. Dahası, bu arada Yargıtay, Balyoz davası ile ilgili olarak darbenin ne olup ne olmadığına ilişkin açıklamalarda bulundu. Amerikan yönetimi, bu referansı da kullanabilir.
Tabii önce ABD’nin şu sorunun cevabını vermesi gerekir: Mısır’da olan darbe değilse ne? Ya da Mısır’da olan darbe değilse darbe nedir ve nasıl yapılır!
Zavallı Amerika! Dertleri başlarından aşkın. ABD’nin Mısır’la uğraşacak hiç hali yok. Kendisi himmete muhtaç bir dede durumuna düştü ki, nerede o gayrıya himmet ede..
Bakın darbe Vikipedi’de nasıl tanımlanıyor: “Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması.” ABD’nin anlamadığı, daha doğrusu anlamak istemediği bu!
Yargıtay’ın, Balyoz davasının gerekçeli kararı ile ilgili olarak yaptığı tanıma göre, “Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin yasal teşkilat ve hiyerarşik yapılanması dışında suç işlemeye dönük ayrı bir örgütlenmeye gitmesi hali”, “Bilmesi gereken ve bilinmesi gereken prensiplerine uygun hareket tarzını esas almak sureti ile gizlilik”, “darbecilerin sözkonusu görevlendirmelerin gereklerine uygun çalışmalar yapma” ve “bu organizasyona uygun iş bölümü, bu iş bölümü dahilinde görevlendirme”.
Kısacası “Yasadışı bu oluşumun amacı, ‘hükümeti ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek”. Söyler misiniz Mısır darbesinde bunlardan eksik olan hangisi..
ABD’nin açık bir darbe tanımı yapamamasının arkasındaki asıl sebeb, kendisinin de bugün bir darbe tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor olması. ABD yeni bir 11 Eylül olayı ile karşı karşıya..
Şimdi konuşulan şu: Amerikan yüzyılının sonunda, Amerikan baharı, Amerikan kışına dönüşebilir mi?
Birileri Obama’yı istemiyor.. Globalistler, ABD’ye mahkûm olmadıklarını söylüyorlar. ABD’nin liderliğini koruyabilmesi için Cumhuriyetçiler askeri güç, otorite ve sopanın öncelikli olması gerektiğini savunurken, Demokratlar daha ılımlı.. Refah, diyalog ve işbirliğinden, havuçtan söz ediyorlar.
Cumhuriyetçiler şahin, Demokratlar ötekilere göre güvercin.. Biri sopa, ötekisi havuç vermekten yana.. Biri askerlerle yola devam diyor, ötekiler STK diyor.. Kolay kolay da anlaşacakları yok.
Bu arada İsrail güvenlik korkusundan geçti, varlık endişesi yaşıyor. Onun için de içinde yer aldığı bütün kurumları, İslam’a ve Müslümanlara karşı harekete geçirmeye çalışıyor ve provoke ediyor..
ABD kendi can derdinde olduğu için çevresine bakmıyor ve bazı şeyleri düşünemiyor..
Aslında Mısır, Suriye ve Gazze’de yaşananlar, her gün başta ABD olmak üzere bütün batılı devletlerin imajını yerin dibine batırıyor. Dahası batılıların bölgedeki yerli işbirlikçilerinin iktidarlarını da köşeye sıkıştırıyor.. Ama bir çözüm de geliştiremiyorlar.. Mevcut durumun kötü olduğunu biliyorlar ve kötüleşmeye devam ettiğinin farkındalar.. Ama öte yandan İhvan’ın iktidara gelmesi ihtimalini en kötü tercih olarak gördükleri için, ölümü görüp bir bakıma hastalığa razı oluyorlar. Ama gelinen noktada şunun da farkındalar, bölgede İhvan’dan başka bir tercih yok ve her geçen gün, İhvan daha da güçleniyor, karşı kanat daha da zayıflıyor. Batılılar bugünün krizini yarına ertelerken, rüzgardan korkarken fırtınaya yakalanmanın endişesini yaşıyorlar..
İkircikli bir duruma düştüler. Gitmek mi zor, kalmak mı, karar veremiyorlar. “Ölümlerden ölüm beğenmek durumunda kaldılar.. Paniklemiş durumdalar sanki.. Kararsızlıkları ile en tehlikeli tercihe mecbur kalacaklarının onlar da farkına varmaya başladılar sanki..
ABD hâlâ darbeye darbe diyemedi. Baradey dilini yuttu! Keşke darbe konusunda kültürlerini geliştirmek için Vikipedi’ye bir gözatsalar: “Teknik olarak darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirir, lideri devirir, radyoların ve televizyonların vb. iletişim kanallarının işgal edilmesi gibi hükümet daireleri üzerinde bir otorite kurarlar, elektrik santrallerinin ele geçirilmesi gibi temel altyapı tesislerini ele geçirirler. Askerî darbeler 20. yüzyılda yaygın biçimde Latin Amerika’da Arjantin, Şili, Asya’da Birmanya, Afrika’da ve Avrupa’da Yunanistan, Türkiye gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlenmiştir. Hükümetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilmektedir. Askeri darbeler aynı zamanda güçlü devletlerin zayıf devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmeleri için tercih edilen bir yol olarak da karşımıza çıkar. Örneğin CIA’in Şili darbesine destek vermesi gibi. Ayrıca, NATO’nun askerî kanadından 1974’te çıkan Yunanistan’ın, karşılığında Türkiye’ye hiçbir taviz verilmeden 1981’de veto edilmeden tekrar NATO’ya kabulü de ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra mümkün olabilmiştir.” Maddenin ayrıntılarını internetten okumak mümkün..
Darbeler, terör, ekonomik manipülasyonlar, genellikle darbe şartlarını oluşturmak için kullanılan yöntemlerdir.. Mısır’da olanlar da bunlardan farklı değil.. Peki bundan sonra neler olabilir.. Kural belli, başarısız darbecilerin sonu pek hayır olmaz. Ya kaçacaktır ya da içeriden bir darbe ile devrilecektir. Sonuçta su testisi su yolunda kırılır. Daha fazla kan, daha erken ve daha trajik bir son demektir..
Mısır’da Sisi şansını kaybetti. Akıbeti hayrolmayacaktır ve bu adama yol verenler, bu kişiyi daha fazla sırtlarında taşımak istemeyeceklerdir.. ABD bakalım daha ne kadar Vikipedi bilgisinden bile mahrum halde darbeye darbe demeden beklemeye devam edecektir göreceğiz.. Gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Hem zaten görmek istemeyenden daha kör kim olabilir.. Selâm ve dua ile..
yeniakit