Osmanlı’yı 16’ncı asırda felaketten felakete sürükleyen Celali İsyanlarında yer alanlar Türkmen’di.
Buna istinaden “Türkler bizi sırtımızdan vurdu” diyen var mı?
Yok.
Ama Şerif Hüseyin liderliğindeki birkaç bin âsinin hareketini bütün Araplara mal edip “Araplar bizi sırtımızdan vurdu” diyen çok.
Ne muazzam bir saçmalık!
“Biz” dediğimiz Osmanlı Devleti değil mi?
Araplar da bu devletin unsuruydu ve Osmanlı ordusunun hatırı sayılır bir kısmı Araplardan oluşuyordu.
İngiliz işbirlikçisi âsilerin arkadan vurduğu ordu Arapların da ordusuydu.
***
Fevkalade sınırlı bir isyandan bahsediyoruz.
Şerif Hüseyin’in adamlarının neredeyse tamamı bugün Suudi Arabistan dediğimiz topraklardaki kabilelere mensuptu.
Bunlar daha ziyade o bölgede faaliyet gösterdiler.
Oradan Filistin ve Ürdün’e sarktılar. (Şam’a yürüyüş, Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra.)
Buna ilaveten bir de Yemen’deki isyan hareketi vardı.
Kemiyet ve keyfiyeti (nicelik ve niteliği) bunlarla sınırlı kalan bir harekete “Arap İsyanı” demek, Arap âlemine saygısızlıktır.
Bağdat ayaklanmamış, Şam ve Kudüs ayaklanmamış, Beyrut bile ayaklanmamış… Ne Arap İsyanı?
***
Teşkilat-ı Mahsusa reislerinden Kuşçubaşı Eşref diyor ki:
“Başta Mekke Emiri Şerif Hüseyin olarak, muharebenin en buhranlı devresinde ordumuzu arkadan vurma hareketlerini, Kanal seferi sırasında sabotajları, Yemen’de en elverişsiz şartlar içinde mücadele eden Ali Said Paşa ordusuna yiyecek götüren katarları talan eden Urban hareketlerini tesbit (etmeye) ve menfilikleri ortadan kaldırmaya çalıştık. Biz de, kendimize yardımcı, tertemiz, vefalı Araplar bulduk. Rahatça söyleyebilirim ki halkın büyük kısmı bizimle beraberdi. Karşımızda olanlar, daha çok politikacılar, siyasi kanallardan menfaatlerini temin etmek isteyenler, yabancı propagandalara âlet olanlardı. Bunlar, Arap halkının daha sonra da başlarına belâ oldular ve halka huzur yüzü göstermediler.”
Biz de Kuşçubaşı Eşref gibi kadirşinas olalım.
O “tertemiz, vefalı Araplar”ın tertemizliğini, vefasını takdir edelim lütfen.
***
Mustafa Armağan ve arkadaşları ne güzel adamlar.
Derin Tarih ne güzel bir dergi.
Son sayısının kapak konusu: ARAP İHANETİ EFSANESİ.
“İngilizlerin 100 yıllık oyununu bozuyoruz” diyor Derin Tarih...
Yukarıda mezkûr hakikatleri harikulade bir dosya ile bir güzel ortaya koyuyor…
“Şerif Hüseyin İsyanı”na niçin “Arap İsyanı” diyemeyeceğimizi bir güzel anlatıyor…
Hilafete ve Türk kardeşlerine sadık kalan Arapların hakkını bir güzel teslim ediyor…
“Pis Arap”, “Hain Arap”, “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü!” dedirten yalan imparatorluğunu bir güzel bombalıyor…
Fitne fesat ehlinin ördüğü psikolojik duvarı bir güzel yıkıyor…
Elhak; 100 yıllık oyununu bozuyor İngilizlerin.
***
Derin Tarih’i her ay almıyorsanız da bu ay muhakkak alın.
Türk’ü Arap’a (Arap’ı da Türk’e) düşman etmek isteyen emperyalistlerin yalanlarını tarihin çöp tenekesine atan o dosyayı muhakkak okuyun.
Dosyada Iraklı, Mısırlı, Filistinli, Suriyeli şairlerin Birinci Cihan Harbi ve Şerif Hüseyin İsyanı ile alâkalı şiirlerinden örnekler de var.
En çarpıcı örneklerden biri, Iraklı Ma’ruf er-Rusafî’den:
“Ona Şerif dediler. Şerifliği doğru olsa ahde vefa ederdi. / Kendi fitnesi yetmezmiş gibi Allah’ın düşmanına tutunup sarılmıştır. / İngilizlerle korunuyor oldu, suçuna suç eklemiştir…”
Şu mısralar da Rusafi’ye ait:
“Bu ordu, devletin perişanlığını gideren / Osmanoğlu halifemiz hazretlerinin ordusudur. / O Hilafetimizi koruyan Reşad, / Araplar, Türkler ve Acemleri irşad edendir.”
karargazete