Asıl hedef, ‘asgarî’ değil, ‘azâmî müşterekler’de buluşmaktır!

Selâhaddin Çakırgil

MHP’nin kuruluşunun (daha doğrusu, Osman Bölükbaşı’nın CKMP’nin adının MHP olarak değiştirilmesi ve ideolojik açıdan yeni bir hüviyete bürünmesinin)  50. Yılı dolayısiyle Devlet Bahçeli Bey’in 9 Şubat günü yaptığı konuşmada, üzerinde durulması gereken ilginç cümleler vardı.

Ancak, önce HDP’nin eski bir m.vekili olan (Nadir Yıldırımisimli) birisinin, tweet’inde, ‘Hiçbir zaman çaresiz olmadık. Çünkü PKK var. PKK bitmez. PKK nicelerini bitirdi. Sıranızı bekleyin. Sizi de bitirecek.. diyecek kadar pervâsız sözlerine, devlet otoritesini ve halkın belli bir kesimini, diğer bir kesimi adına tehditlerine kısaca değinelim. 

Sözkonusu partinin eski bir yöneticisi olan bir kadın m.vekili de benzer şekilde laflar etmişti. Bu gibi beyanların, o partinin yetkililerince sessizlikle geçiştirilmesi, o yaklaşımın zımnen kabul edildiğini gösteriyor. 

Bu gibi silah gösterme küstahlıklarına müsamaha gösterilemez. Çünkü, devlet olmanın temel özelliklerinden birisi de, kendisi veya kendi izni dışında hiçbir kişi veya gruba silâh kullanma ve silah gösterme izni ve fırsatı vermemesidir. Bu konuda, ‘Bir-iki aykırılığı ciddiye almak gerekmez’ denilemez; ‘bir tanecik..’ diye ‘bit’in önemsiz sayılamayacağı gibi.. 

Devlet, kendisine tehdit savuran hele de dahilî düşman karşısında za’fiyet gösterirse, duramaz.

Faşizm, devlete sahip çıkmak değil, ‘en kutsal’ kabul edilen devlet uğrunda her şeyi fedâ etmek anlayışıdır. Devletsizlik ise, anarşizmin egemenliğidir.

***

Evet, bu hatırlatmadan sonra, asıl konumuza geçebiliriz:

Alpaslan Türkeş, kendi ideolojik çizgisinin karizmatik lideriydi.. Ancak onun emriyle disiplin altına girebilen bazı gençlik gruplarını kontrol edebilecek bir başka liderin ortaya çıkması kolay değildi. Evvelki gün vefat eden Ozan Ârif’in bir taşlamasındaki, ‘Başbuğ’dan başka lider eli öpmedim, öpmem de..’ mısraı o anlayışı güzel yansıtır. 

Bahçeli 20 küsur yıldır, MHP’de lider..  Kendisince bir liderlik uslûbu var.. Bunları o partiye bağlı olmayanların tartışmasının bir mânâsı yok.. Kimse başkası gibi düşünmeye mecbur değil.. 

Ancaak, Devlet Bey, bazı hassas konularda yeni sözler söylüyor. 

Nedir bu hassasiyetler.. Milletin ezici ekseriyetinin inanç sistemi temelinde, ülkenin ve halkın birliğinin korunması.. Bu temel anlayış çerçevesinde, herkes sosyo-ekonomik hayatın tanzimi için farklı proğramlar sunabilir. 

***

Türkeş, vefatından birkaç ay önce, bir tv. proğramında, ‘Biz de biliyoruz, bir imparatorluktan geriye çok farklı etnik unsurların kalacağını.. Biz birlik olsun diye, hepsine türk diyelim  dedik.. Türk denilse kıyamet mi kopar?’  mantığı üzerine kurmuştu ideolojisini.. 

Bu mantıktakibirleştirici veya  dışlayıcı tavırlara, İslâm’ın insana bakışını esas alarak karşı çıkıldığında yapılan suçlama, türk’ün, türklüğün reddedildiği şeklindeydi. Halbuki, sadece türklüğü değil, hiçbir kavmi reddetmiyor veya yüceltmiyor; insanların kendi ellerinde olmayan ırkî veya kavmî özellikleri üzerine bir üstünlük veya düşkünlük anlayışı kurulamayacağını ifade ediyor; insanları bir arada birleştiren asıl değerin, dil veya soy birliği değil, inanç ve gönül birliği söylüyorduk. Şimdi de aynı noktadayız. 

***

Şimdi, Devlet Bahçeli’nin de, ırkçılığa karşı sözler söylemesi ve türk kavmi dışındaki vatandaşları da ’kardeşlerimiz' olarak nitelemesi ve dahası, ‘Türkiye'de hiç kimse ikinci sınıf insan değildir. Diyarbakırlı, Vanlı, Adanalı, İstanbullu, Mersinli, İzmirli, Ankaralı, Yozgatlı, Taşkentli, Karabağlı, Kaşgarlı, Kerküklü, Üsküplü, Batı Trakyalı, Bişkekli, Kıbrıslı… Hiç kimse önemsiz ve değersiz değildir.’ demesi ve tam da inancımızın ölçüsünde olduğu üzere, ‘Üstünlüğün ancak takvâda olduğunu’ da  dile getirebilmesi elbette memnuniyet vericidir. 

***

Sadece Devlet Bey’le değil, herkesle de, asgarî (en az) müştereklerde değil, azâmî (en yüksek) müştereklerde buluşmak ümidiyle..