"İsrail" adlı "kanser tümörü siyonist İsrail rejimi"nin ortaya çıkarılmasından bu yana, bu işgal ve gasp rejiminin öylesine dosyaları vardır ki, bu dosyaların sadece bir sayfası bile bu rejimin infaz edilmesini gerektirir. Bu katil rejimin Mavi Marmara gemisine yönelik gerçekleştirdiği barbarca saldırı ise binlerce sayfadan sadece bir tanesidir...
Ortada Türkiyeli Müslümanlar veya genelde İslam ümmeti için hakkın ve adaletin izharı ve ikamesi gibi bir sorumluluk varsa, bu siyonist rejim ile yapılacak tek bir muamele vardır; o da bu rejimin doğrudan "infaz" edilmesidir.
"Rejim infazı" da ne demek oluyor, diye sorulabilir.
Bunun birçok yolu vardır; Önce şunu soralım;
II. dünya savaşından sonra "Alman Nazi rejimi", Batılılar tarafından infaz edilmedi mi? "Nürnberg Mahkemesi" niçin kurulmuştu? O halde önce bu mahkemeyi kısaca tanıyalım:
"Ekim 1945'te, ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin açtığı davaya, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi deniliyor. Almanya'nın Nürnberg şehrinde yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Mahkemede Nazi Partisi "insanlık suçu, savaş suçları, dünya barışına karşı işlenen suçlar ve savaşa sebep olmak" suçlarından yargılandı. Dünya barışına karşı işlenen suçlar tanımından ilk kez bu davada söz edildi. Yargılanan kişiler 10 yıl hapis cezasından idam cezasına kadar değişen cezalar aldılar. Çoğu idam edildi."
Yani Naziler, işledikleri suçlardan dolayı yargılanıp infaz edildiler.
Bu mahkemeye göre;
a-) Uluslararası hukuka göre suç kabul edilen bir eylemde bulunan şahıs, bundan sorumludur ve cezalandırılması gerekir.
b-) Uluslararası hukuka göre suç kabul edilen bir eylemde bulunan şahıs, devlet başkanı ya da sorumlu hükümet memuru olmaları, işbu şahısları uluslararası hukuk önünde sorumluluktan kurtarmaz.
c-) Bir şahsın üstü ya da hükümetinin emrine uygun davranması, uluslararası hukuk önünde sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
O halde, gelin bu siyonist rejimi söz konusu bu mahkemenin kriterlerine göre yargılayalım.
İşte "siyonist rejimin infazı"nın bir yolu budur.
Nitekim Mavi Marmara katliamından dolayı Türkiye mahkemelerinde açılan davada, dört general sanık sandalyesine oturtuldu. Halbuki, bu sanıkları bu katliamı gerçekleştirme emrini doğrudan veren "siyasi irade" vardı ve bu siyasi irade de kendini "güvenlik kabinesi" şeklinde tanımlamıştı.
Nürnberg mahkemesi kriterlerine göre de, bu katliamdan dolayı yargılanması gerekenler sadece dört general değil, siyonist rejimin tüm karar mekanizması bu dosya içinde sanık olarak yer almalıydı.
Dolayısıyla, "siyonist rejim"in infazı sadece Kur"an hukukunun bir gereği değil, işlenen suçların cezasız kalmaması noktasında Batılıların da hukukunda yer alan bir zorunluluktur. Nitekim bu Batı Nürnberg mahkemesinde "Uluslararası hukuka göre suç kabul edilen bir eylemde bulunan şahıs, devlet başkanı ya da sorumlu hükümet memuru olmaları, işbu şahısları uluslararası hukuk önünde sorumluluktan kurtarmaz" ilkesini koyarak Nazi rejiminin başındaki tüm sorumluların cezalandırılmasını öngörmüştür.
Şimdi bizim siyonist rejimin siyasi karar mekanizmasının yargılanıp cezalandırılmasını istememiz "aşırılık" mı oluyor..?
Niçin Türkiye"deki İslami camia bunun peşinde koşmuyor? Niçin STK"larımız, aydınlarımız, kanaat önderlerimiz siyonist rejimin infazını savunmuyor..?
Onlara Kur"an"ın hükmünü değil, kendilerinin uygulamalarını gösterin. Kendilerinin hukuklarını, yasalarını, mahkemelerini gösterin. "Bu siyonist rejim hak ettiği cezayı almalı ve suçlarının bedelini ödemelidir" deyin.
Bizler bunu konuşmamız gerekirken, alınacak tazminatın miktarını konuşuyoruz. Bu tazminatı aldıktan sonra, davaların kapanmasını konuşuyoruz. Her şehide 1 milyon dolar alsak da, toplamda 9 milyon dolar eder. Demek ki bu 9 milyon dolar hak ve adaleti getirecek öyle mi..?
Değil 9 milyon dolar, 900 milyon dolar alsak da adalet yerini bulmuş mu olacak? Bu meblağ siyonist rejimin infazını iptal etmeye yeterli mi olacak?
Bakınız dilimizi öylesine değiştirdiler ki, Batılıların kendi yasalarının gereğini bile konuşsak yine "aşırı" (!) oluyoruz.
En yüksek avazla şunu haykırmak istiyorum:
Siyonist rejimin infazından başka hangi seçenek üzerinde konuşursanız, biliniz ki, bu siyonistlerin suçlarına dolaylı da olsa ortak olursunuz"!
Biz Mavi Marmara katliamı gerçekleşmeden önce de bu rejimin infazını savunuyorduk; ama Mavi Marmara"dan sonra, şehidlerimizin kanını bu davanın tanığı kıldık. Şehidlerimizi de, onların kanını da anlamlı ve mukaddes kılan budur.
Tüm Müslümanlara, tüm özgür insanlara tekrardan şunu söylüyoruz:
Siyonist rejimin infazından başka söylenen her sözü ayaklarınızın altına alın"!
Zira siyonist rejimin infazının dışındaki bütün seçenekler ve bütün sözler her şeyden önce hakka ve adalete tecavüz etmektir. Şehidlere, onların kanına ihanet demektir...!
Buraya kadar söylediklerimiz, o Batı"nın kendi yasalarında da vardı ve onlar geçmişte bunu Alman Nazilerine karşı uyguladılar.
Şimdi Kur"an"ın hükmüne göre şunu söylüyoruz:
Kur"an"ı rehber edinen her bir Müslüman için Siyonistlere gösterilecek sadece iki seçenek vardır;
Bu siyonistler, ya geldikleri gibi geri dönsünler, yani gasp ettikleri Filistin topraklarının tamamını boşaltsınlar, ya da denize dökülecekleri günü beklesinler"!
Sıfatları ve ünvanları her ne olursa olsun, bizim akidemize göre, Filistin"in bir karış toprağı üzerinde bile "İsrail" adlı bir kanser urunun kalmasına rıza gösterenler işgal, gasp ve ihanetin bir parçasıdırlar...
Biz öncelikle "kansız bir çözüm"ü savunuyoruz. Bu kansız çözümün muhatabı Siyonistlerdir. Geldikleri gibi geri dönerlerse, bu sorun "kansız" bir şekilde çözülmüş olur. Eğer kalmakta ısrar ederlerse, denize dökülecekler, sonuçta bu da kansız bir çözümdür...
Üçüncü seçenek de kendilerine kalmış. O zaman başlarına yağacakları binlerce füzeyle, ortalarında patlayacak binlerce bombayla tarih sahnesinden silinecekler. Girdikleri sığınaklardan çıkamayıp o sığınakları kendileri için mezara çevirecekler"
İslam"ın dili budur, Kur"an"ın dili budur, ümmetin dili budur.
Kısacası direnişin dili budur"
Bunun dışındaki tüm diller ve seçenekler zulme ortaktır".
Müslüman dilini temiz tutsun, diline sahip çıksın, dilini korusun"
Böylelikle kendi dininin adamı olsun"
Kısacası;
Bizler bu Siyonistlere şunu demeliyiz;
Sizin özrünüzü sadece Filistin"i bütünüyle boşalttıktan sonra işleyecek yargı sürecinde, özür ve tazminat bahsinde konuşuruz"
Ona da yargı karar verecektir"!
Bizde yargıya müdahale yoktur; zira alemlerin Rabbi olan olan Allah, hakimlerin hakimidir...
velfecr