Bir ‘Mini Anayasa’ konusunda Meclis’teki partilerden -HDP dışındaki- üç parti anlaşmış.. Özellikle yargı konusunda yeni düzenlemeler yapılacakmış.
Ancak, bu Anayasa Mahkemesi n’olacak? Denilecektir ki, ‘yargı bağımsız olmalıdır’ ; ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibine göre..
İyi de, diğer iki aslî kuvvet olarak kabul edilen, ‘Kanun yapma’ organı Meclis ve ‘İcra / Yürütme’ organı olan Hükûmet’in de bağımsızlığı, nazarî olarak kabul edilmiyor mu? Ama onların kararlarını Devlet Başkanı imzalıyor da, yargının kararları?
Yargı’nın kendisine karşı sorumlu olduğu bir beşerî üst irade olmayacak mı? Onlar ‘lâ yus’el / sorumsuz mu?
***
Devlet Başkanı millet tarafından seçiliyorsa, kendisini seçen millete karşı sorumludur, hesap vermek zorundadır. Yargı konusunda da.. Ama Yargı, kendisini Anayasa’dan kaynaklanan bir yetki adına ‘başına buyruk’ görüyor; sorumlu olduğu bir üst kurum yok.
Denilecektir ki, yargı kararları için, Avrupa İnsan Hakları (AİHM) var ya; oraya başvurulur.
Onun adı üstünde: ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi..’
Yani, insan hakları anlayışının Avrupaî inanç, ideoloji, kültür ve düşünce açısından bir versiyonu.. Kendisini diğerlerinden üstün gören ‘megalomanic’, ve başkalarına ancak ‘kölelik hakkı’ veren bir zorbalık ve gücetaparlık ve taptırıcılık..
‘Müslüman sığınmacılar’ın kendi ülkelerine kabul edilemeyeceğini açıkça, en resmî ve yetkili ağızlardan söyleyen Avrupa ülkelerinin insan hakları anlayışından mı adâlet beklenilecek?
***
Alınız size, Bosna’da Srebrenitsa’daki barbarlığın AİHM tarafından temize çıkarılması kararı.. 20 sene öncelerdeki Bosna Trajedisi günlerini hatırlayalım.
Srebrenitsa üstelik de BM tarafından güvenlikli bölge ilan edilip, müslümanlar silahlarından arındırıldıktan sonra, BM güçleri bünyesinde vazife gören Hollanda askerlerinin göz yummasıyla, 8 bin 500 -gayri resmî rakamlara göre 11 bin-’den fazla insan, sırf müslüman oldukları için sırplar tarafından katledilmişti. Bunun video görüntüleri de ortadaydı. Ama AİHM evvelki gün, Hollandalı askerlerin suçsuzluğuna karar verdi. Türkiye’deki yargı sistemine yapılacak en üst itiraz mercii, işte bu AİHM..
***
Ana muhalefet partisi, ‘Olağanüstü Hal’ (OHAL) şartlarına içinde yayınlanan ‘Kanun Hükmünde Kararname’ (KHK) uygulamalarına itiraz bâbında ve bu kararnamelerin iptali için, Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etti.. Ana muhalefet lideri KK, bu konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerine dair, Amerikan B.Elçisi’ni daha önce bilgilendirmiş, onların kaygılarını hafifletmeye çalışmıştı.
Çünkü, B. Amerika uygulamalardan endişeliydi.. ‘15 Temmuz- Darbe teşebbüsü’nün kırılmasından sonra, 195’i general olmak üzere binlerce subay ordudan atılınca, Amerikan makamları, ‘ordudan atılanlar arasında teröre karşı birlikte mücadele ettikleri birçok komutanın olduğu’ndan yakınmışlardı. (Bunların başında da, Suriye sınır boylarının güvenliği kendisine tevdi edilmiş olan ve 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nin beyni durumunda gözüken ve öldürülen General Semih Terzi vardı. Emperyalist odaklar, o darbenin yenilgiye uğratılmasından boşuna mı mutsuz oldular?)
***
CHP’nin, Amerikan Elçisi’yle görüş alışverişinde bulunarak Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmesi, gerçekte Suriye’nin kuzeyindeki PYD / YPG gibi örgütlerin, ellerinde tuttukları bölgeleri korumak için, o bölgelere Amerikan bayrağı çekmelerine benziyor.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi, sorumsuzca bir karar alır mı, alır.
O zaman ortaya tam bir kaosun çıkacağı da bilinmelidir ve her şey 15 Temmuz öncesi duruma döndürülebilir. Balyoz- Ergenekon dâvâlarında olduğu gibi..
Öyle bir durum tekrarlanırsa, o zaman, asıl suçlu, 15 Temmuz gecesi, darbe hıyanetine karşı çıkan ve Allah’u Ekber diye candan geçerek, o şer güçleri yenilgiye uğratan halk kitleleri olacaktır. Hazır mıyız buna?
stargazete