Hem "astsubaylar" açısından önemli, hem de Türkiye"deki "maaş dengesizliği"ni göstermesi açısından önemli.
Efendim, olay şu:
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, 9 Ekim Cumartesi günü, Ankara"daki Abdi İpekçi Parkı"nda bir "miting" düzenlediler... Mitingin haberi, ertesi günkü gazetelere; "Emekli astsubaylardan Genelkurmay"a protesto.. Emekli astsubaylar sokaklara döküldü" başlıklarıyla yansıdı.
Yaklaşık "2 bin kişi"nin katıldığı mitingde; "Vur vur inlesin, Genelkurmay dinlesin" sloganları atılmış!..
ASTSUBAYLARIN TALEPLERİ
Mitingde konuşan Dernek Başkanı Mustafa Erol demiş ki;
¥ "Özlük haklarımızın iyileştirilmesine yönelik verilen sözler tutulur umuduyla bugüne kadar olağanüstü gayret gösterdik. Her şeyin bir sonu olduğu gibi, sabrımızın ve iyi niyetimizin sonuna geldik."
¥ "Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ekonomik sıkıntılarının giderilmesi için bazı tazminatlar verilmektedir... Subaylar emekli olduklarında maaşları yüzde 5 kesilmekte ve sıkıntı yaşamamaktadır, ancak astsubayların emekli olduklarında maaşları yüzde 45 azalıyor. Bu durum emekli astsubayları açlığa mahkûm etmiştir."
Mustafa Erol, "astsubayların OYAK"ta temsil edilmemesini" de eleştirdiği konuşmada, bir "ayrımcılığa" dikkat çekip, şöyle konuşmuş:
"Askeri hastanelerde, başvuranların rütbelerine göre A ve B Kliniği ayrımı yapılıyor. Bu ayrım kaldırılmalıdır. Yüksek rütbeli hastaya uzman, kariyer sahibi doktorlarca anında müdahale ettirilirken, emekli ve küçük rütbelilere ayrımcı davranılması, vicdanları rahatsız edici bir durumdur."
"Emekli astsubaylar"ın söyledikleri özetle bu... Genelkurmay, bu "talepleri" herhalde dikkate alacaktır... Özellikle de, "hastanelerdeki ayrımcılığa" herhalde son verilecektir...
MAAŞ-İKRAMİYE UÇURUMU!
Astsubaylar, "emekli maaşı" ve "emekli ikramiyesi" konusundaki feryatlarında da haklıdır.
Çünkü efendim;
Bir Kıdemli Başçavuş emekli olduğunda "1.129 lira maaş" alıp, "Emeklilik ikramiyesi artı OYAK ikramiyesi" olarak, eline toplam "176 Bin Lira" geçerken...
Bir "Kıdemli Albay" emekli olduğunda, aldığı emekli maaşı, 3 bin 107 Lira"dır!.. Aynı kıdemli albay; "emeklilik ikramiyesi" olarak 56 bin 645 Lira, artı OYAK ikramiyesi olarak da 220 bin Lira, yani toplamda 276 bin 645 Lira almaktadır!..
Kısacası; "emekli" olduğunda "Kıdemli Başçavuş"un eline geçen para 176 bin Lira, "Kıdemli Albay"ın eline geçen para ise "276 bin Lira"dır!..
Elbette "fark" büyük!..
Elbette "uçurum" var!..
176 bin nire, 276 bin nire?..
Aradaki fark, 100 bin Lira!..
Astsubaylar "yürüyüş" yapmakta, "miting" düzenlemekte, "Savaşa ve nöbete koş, özlük haklarına gelince bütçe boş" demekte haklıdırlar!..
"Görev"de ayrımcılık!..
"Hastane"de ayrımcılık!..
"Emeklilik"te ayrımcılık!..
POLİS NE YAPSIN?
Bütün bunlar, elbette "haklı talepler"dir... Ancak, burada "madalyonun bir yüzü" görünmektedir... Ama, bir de "madalyonun öteki yüzü" vardır ve "miting" vesilesiyle bunun da gündeme getirilmesi gerekmektedir...
Yukarıda, "emekli astsubay" ile "emekli albay" arasındaki "maaş ve ikramiye uçurumu"nu aktardık.
Peki, yine "güvenlik" hizmeti veren "polis"in durumu nedir?..
Gelin, ona da bir bakalım:
Bir polis, "25 ila 32 yıl" görev yaptıktan sonra "emekli" olduğunda, eline ne kadar "emekli ikramiyesi" geçiyor, biliyor musunuz?..
35 bin 951 TL ile,
43 bin 142 TL arası bir para!..
"Emekli astsubay" ile "emekli polis"in aldığı parayı karşılaştırırsanız, arada "130 bin Lira" gibi bir fark olduğunu görürsünüz!..
Tabiî, "emekli polis" ile "emekli albay"ın aldığı emekli ikramiyesini kıyaslarsanız, "uçurum"un daha da büyüdüğünü, farkın "200 bin liranın üstüne çıktığını" görürsünüz!..
O zaman sormaz mısınız;
"Bu ayrımcılık niye?"
DİĞER KAMU GÖREVLİLERİ!
Bu ayrımcılık, sadece "emekli astsubay"lar ve "emekli albay"lar, ya da "emekli polis"ler ile de sınırlı değil!..
Ayrımcılık, her alanda!..
Buyurun, diğer "kamu görevlileri"nin durumuna da bir bakalım...
Ankara büromuz muhabirlerinden Furkan Altınok, şöyle bir liste hazırlamış:
¥ Meselâ; 25 yıl ila 32 yıl arasında kamuda hizmet ettikten sonra emekli olan öğretim görevlisi, yüksek mühendis, mimar ve doktorların aldığı emeklilik ikramiyesi 46 bin 503 TL ile 55 bin 804 TL arasında değişiyor.
¥ Kamuda 25 yıl ila 32 yıl hizmet verdikten sonra emekli olan genel müdür yardımcısı, bakanlık müstakil daire başkanları, birinci hukuk müşavirleri, bakanlık il müdürleri, gelir dairesi başkanı, vergi dairesi başkanı, teftiş kurulu başkanı en az 46 bin 503 TL, en fazla 55 bin 804 TL emeklilik ikramiyesi alıyor.
¥ Kamuda 25 ila 32 yıl arasında değişen aralıkta görev yaptıktan sonra bakanlık özel kalem müdürü, basın ve halkla ilişkiler müşaviri, savunma sekreteri, cezaevi müdürü, nüfus ve vatandaşlık müdürü, okul müdürü, öğretmen, müze müdürü, üniversite genel sekreter yardımcısı, banka şube müdürleri, tapu ve kadastro müdürü, Kandilli Rasathane Müdürü, fakülte sekreteri, A.O.Ç. müdür yardımcısı, tapu sicil müdürü, yurt müdürü gibi unvanlardan emekli olan bir memur da 37 bin 140 TL ile 44 bin 569 TL arasında değişen miktarda emeklilik ikramiyesi alıyor.
¥ 35 ila 44 yıl arasında değişen aralıkta kamuda görev yaptıktan sonra emekli olan Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay Başsavcı Vekili, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri, birinci sınıf hakim ve savcıların da emeklilik ikramiyesi 74 bin 796 TL.
¥ 25 yıl hizmetin ardından emekli olan bir milletvekilinin aldığı emekli ikramiyesi, 70 bin 58 TL... 40 yılda ise bu rakam 84 bin 70 TL"ye çıkıyor.
¥ Profesörler kamuda 30 ila 42 yıl arasında değişen aralıkta hizmetin ardından emekli olduklarında 69 bin 268 TL emeklilik ikramiyesi alıyor.
KİRADA SÜRÜNMEYE DEVAM!
"Emekli astsubaylar"ın haklı taleplerini elbette sonuna kadar destekliyorum.
Amaaa...
Şu da bir gerçek:
Bir albay, emekli olduğunda "276 bin 645 Lira" ile, pekalâ "lüks bir ev" de alabilir, "villa" da!..
Bir astsubay da, alacağı 175 bin 855 Lira"lık emekli ikramiyesi ile, İstanbul"da bile "güzel bir ev" satın alabilir!..
Peki, "polis" ne yapsın, "daire başkanı" veya "profesör" ne yapsın?..
Alacakları "45-55 bin Lira" ile, alsalar alsalar, ancak bir "gecekondu" alabilirler!..
Ya da, "kirada sürünmeye" devam!..
Tüm bunlara rağmen,
Yine de, "astsubayların durumu düzeltilmesin!.. Özlük hakları iyileştirilmesin" demiyorum!..
Elbette düzeltilsin!.. Elbette aradaki "uçurum"lar kapatılsın!.. Ama, sadece "astsubay"ların değil, bütün "kamu görevlileri"nin durumları düzeltilsin!..
Öyle ya;
"Belinde silah" olanlar da, "elinde kalem" olanlar da, bu ülke için çalışıyor, bu millete hizmet ediyor!..
"Belinde silah" olanların talepleri karşılanırken, "elinde kalem" olanlar ihmal edilirse, yarın onlar da "miting" yapabilir, onlar da "ayrımcılık"tan şikâyet edebilir!..
O halde, ne yapacağız?..
Elbette "hak istemeye" devam!..
Ama, herkes "yerini" bilecek!..
=====================
"CHP, seçime giremeyebilir"
Malûm; "Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur"muş... Ben, "herkesin söylediğini" yine söyleyeyim de, vakti-saati geldiğinde; "Aaa niye haberimiz olmadı" demesinler!..
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre; AK Parti"nin "Kızılcahamam Kampı"na özenen CHP, Abant"ta bir "kamp" yapmıştı... O kampta öyle "Ateşli" konuşmalar yapılmış, öyle "uyarı"larda bulunulmuş ki; Kemal Kılıçdaroğlu"nun yerinde ben olsam o "Sav"ları değil de, "iddia"ları dinlerdim... Hemen kolları sıvar, Yılmaz Ateş"in uyarısının gereğini yerine getirirdim...
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, Abant kampında demiş ki; "Şu andaki MYK, fiilen yasadışı!.. Yeni tüzüğün fiilen yürürlükte olması gerekiyor... Ancak parti, eski tüzüğe göre yönetiliyor!.. Yargıtay"dan CHP"ye gelen uyarı yazısı ciddiye alınmalıdır!"
Aynı konuya parmak basan Konya Milletvekili Atilla Kart da demiş ki;
"Hukuki belirsizlik ortadan kaldırılmazsa, partimiz seçimlere giremeyebilir!"
Bu "eleştiri"lere cevap veren Önder Sav ise; "Yargıtay"dan gelen yazıyı saklamadığını", zira "yazının geldiği tarih" olan 22 Eylül"de "tatilde" olduğunu "Sav"lamış!..
Bazı milletvekilleri, "Hayır" demişler; "Biz araştırdık, siz o tarihte tatilde filan değildiniz!"
Bir anlamda; "Biz çocuk değiliz!.. Bizi kandıramazsın" demişler!..
Bu "tartışma"lar ileride bir "kapışma"ya döner mi, dönmez mi?.. Ama, bu "lâf yarışı"nın sonunda, "CHP seçime giremezse" seyreyleyin gümbürtüyü!..
Olmaz demeyin!.. Söz konusu parti CHP olunca her şey olur!.. Gerçi, "CHP"ye dâvâ açmak şık olmaz"(!) ama yine de belli olmaz!..
"Telefon kullanma özürlü" olduğu mahkeme kararıyla tescillenen Önder Sav yüzünden, koskoca CHP, binada "böcek" aratıp "komik" durumlara düşmedi mi?..
Koskoca CHP"nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sırf "adres değişikliği" bildirilmediği için "oy kullanamama" gibi bir acziyetin içine düşürülmedi mi?.. Hem de, "1.5 ay öncesinden uyarıldığı" halde, dikkate aldı mı Kılıçdaroğlu?..
Umarım; "Hukukçu Atilla Kart"ın uyarısı"nı dikkate alırlar... Yoksa, "CHP seçime giremez!"
Sonra, kimse "suçlu" aramasın!.. Hele iktidara "çamur" atmaya kalkmasın!..
Bir iş yapacaksanız;
Elinize-yüzünüze bulaştırmayın!..
=====================
O toplantıda ne işimiz var?
Ben, bu "çelişki"yi anlamakta zorlanıyorum... Başbakan Tayyip Erdoğan, taa Pakistan"dan seslenip, "İsrail hem özür dilemek, hem de tazminat ödemek zorunda" diye bağırıyor, ama bizler "Kudüs"teki Dünya Turizm Konferansı"na katılıp, katılmamayı tartışıyoruz... Yok "Bakan" katılacakmış, yok "Müsteşar" ve "Müsteşar Yardımcısı" katılacakmış!..
Şahsen ben, Kusturica geliyor diye "Antalya Film Festivali"ni boykot ettiği için takdir toplayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay"ın, İsrail"e bir "temsilci" göndereceğine inanmak istemiyorum!..
Çünkü, böyle bir temsil; hem "Kudüs"ün başkent ilân edilişini tanımak" anlamına gelir, hem de "Mavi Marmara"daki katliamı onaylamak!"
İngiltere ve İspanya bile bu konferansa katılmazken, orada Türkiye"nin işi ne?..
Ertuğrul Günay, "kesin bir dille" konuşmalı ve "Katılmıyoruz" demelidir!
Aksi halde, Mustafa Akaydın"ın durumuna düşebilir!..
yeni akit