Âşurâ İnkılabı’ndan alınması gereken asıl ders

Selâhaddin Çakırgil

Qamerî- Hicrî takvimin Muharrem ayının 10’uncu (Âşurâ) günü geride kaldı. Dünyanın çeşitli coğrafyalarındaki onmilyonlarca şiî müslüman, 13 asır öncelerde Hz. Huseyn’in Kerbelâ’da katledilişinin yıldönümü dolayısıyla caddelerde, meydanlarda bir daha gözyaşı döktü, bedenlerini zincirlerle dövdüler, bazı topluluklar hattâ kan akıttılar ve bu şekilde, o acıyı kendi nefislerinde hissetmek istediklerini göstermek istediler.

Onlar ağladılar da, İslam’ın şiî yorumuna katılmayan büyük kitleler bayram mı yaptılar? Ya da, onlar Yezid’in ve zulmünün yanında mı yer aldılar?  

Kesinlikle hayır! Müslümanlardan, şiî olmayan o büyük kitle içinden, Yezid’i kabullenen kaç kişi çıkar? Buna rağmen, sanki böyle bir şey varmış gibi, şiî müslüman kitlelere bu yönde yalan-yanlış propagandalar da yapılmıyor değil.. Bundan ne gibi bir fayda bekleniyorsa.. 

***

Kerbela Faciası’ndan asırlar sonra anlaşılması gereken, o büyük facianın ‘nasıl’ olduğundan çok, ‘niçin’ olduğudur.

Hz. Peygamber’in rıhleti / dünyadan ayrılması üzerinden henüz yarım asır geçmekteyken, O’nun elinde büyümüş ve en has terbiyesinden geçmiş torunu Hz. Huseyn’in Kerbelâ’da ‘zer ve zor’ (altın ve zorba güç) üzerine kurulu Benî Umeyye saltanatının en ilginç sembol isimlerinden Yezid  eliyle katledilmesinin sırrını anlamaktır asıl mes’ele.. Aksi halde, Hz. Huseyn’in ‘qıyâm’ının ruhu anlaşılamaz.

***

Kerbelâ Faciası’nın özü, sadece  ‘nasıl’ nasıl olduğuna dair duygu yüklemesiyle kavranamaz. Bunu kavrayamayanlardan nicelerinin, Hz. Huseyn için gözyaşı dökerek, Yezid’in yöntemleriyle en akıl almaz, vicdan kabul etmez cinayetlere bulaştığı da hep görülmüştür.

Bugün Suriye’de yaşananlar buna bir örnektir. Şam’daki Yezid’in sarayında, 14 asır sonra bugün, mazlum kanlarını içerek saltanatını korumaya çalışan ‘zamâne Yezidi’nin ve yardımcılarının profiline bakıldığında bu acı gerçek daha bir anlaşılır.

Esasen, sadece 14 asır önceki o büyük facianın nasıl olduğunu anlatmakla ve tekrarlamakla yetinenler, Hz. Huseyn’in temsil ettiği  ve onun ‘Zilleti kabullenenlere yazıklar olsun..’ sözünde en net ifadesini bulan özgürlük anlayışını ve zulme teslim olmamak ruhunu nasıl ve ne kadar anlayabilirler?

***

‘Yarın kılıçlar ve kargılar Kur’an’ımızı delik-deşik edecekse, o kılıçlar ve kargılar benim sinemi bugünden delik-deşik etsin..’  diyen ve ‘Lailaheillallah’ı kanıyla tefsir eden Hz. Huseyn’in Kerbelâ’daki mesajı bütün insanlığadır: 

‘Müslüman masivânın, kötülüklerin,  kölesi değildir.

Müslüman fir’avunluk önünde başeğmez!’

Mazlum kanlarının zâlim kılıçlarına, zulüm güçlerine galebe çalacağı ve mazlumların insanlık haysiyet ve şerefini koruyacağı inancı; slogandan, şiardan şuûra, şekilden ruha varılmadıkça, nasıl anlaşılabilir? Nitekim bugün, Hz. Huseyn tarafdarlığı adına, korkunç bir iktidar hastalığına tutulanları görmekteyiz.

***

‘Kull-i yevm’ın âşûrâ, kull-i arz’ın Kerb-u belâ..’

Evet, yeryüzünde zulüm oldukça, sadece 10 Muharrem’ler değil, bütün günler Aşûrâ’dır ve bütün coğrafyalar da Kerbelâ..

İnancın sulandırılmasına hayır!

Namazında-niyazında kimselerin desteğiyle yayınlanan bir gazete, ‘açığa alınan bir hoca’ya yapılan ‘haksızlığın feryadı’nı yükseltmiş, kocaman manşetle..

İlk planda, o hocanın yanında yer alabilirsiniz. Çünkü, hoca, insanları, cemaatini Cuma namazına davet etmiş.. Bundan daha tabiî ne olabilir? ‘Ezan’ın fonksiyonu da bu değil mi?..

Öyleyse, onun açığa alınmasına nasıl sessiz kalınabilir?

Ama, sözkonusu hoca, ‘Gelmeyen erkekler, bacımsınız..’ diye bir tuhaf cümle yazmışsa!!.

Bu kadar sulu ve laubalice namaza çağırma nerede görülmüş, Allah aşkına!

***

NOT:  Yarın (13 Ekim günü)  saat 11.00’de, Ankara- Balgat’ta, Oğuzlar Mah. 1397. Sokak, No: 14’de, İran Araştırmalar Merkezinde, ‘Türkiyeli bir yazarın tarihe tanıklığı: İran ve İslam İnkılabı İzlenimleri’ konulu proGramda bulunacağım, inşaallah..)

stargazete