Atatürkçüler İran'a!

Vakit gazetesinin Lütfü Oflaz'la yaptığı haftanın sohbeti...

- Lütfü Bey; Çankaya Köşkü'nün mahzeninde 5 bin şişe şarap bulunduruluyormuş. Bunlardan bozulan 3 bin şişe şarabın yerine önümüzdeki günlerde yenileri konulacakmış. Bu konudaki yorumunuz nedir?

- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sohbet etmek istediği kişilere sohbet sofraları kurdurmayı seviyor. O sofralarda şarap eksik olmadığına göre, Çankaya Köşkü'nün mahzeninde eksilen şarapların yerine yenilerinin konması şart oluyor. Böylelikle rakının eksik olmadığı Mustafa Kemal'in sohbet sofralarının yerini, Abdullah Gül döneminde de şarabın eksik olmadığı sohbet sofraları almış bulunuyor! Bu arada yeri gelmişken şu konudan da söz etmek gerekiyor. Abdullah Gül döneminde Çankaya Köşkü'nün giderleri anormal bir hızla artmakta. Bu nedenden dolayı olacak ki, Abdullah Gül döneminde Çankaya'nın bütçesi yüzde 64 oranında artırılmış bulunmakta. Mesela Çankaya Köşkü'ne 30,7 trilyon lira harcanarak yeni mobilyalar alınacak, tadilatlar yapılacakmış. Düşünün 30,7 trilyon lira ile kaç tane fabrika yapılır, kaç işsiz insan iş sahibi yapılır? Zaten mobilyalarla tıka basa dolu Çankaya Köşkü'ne trilyonlar harcanarak yeni mobilyalar alınması israfın daniskası olmuyor mu? Kemalist çevreler Abdullah Gül'e "İslâmcı cumhurbaşkanı" diyor ama, İslâm içkiye para harcanması gibi, israfa para harcanmasını da haram kılmıyor mu? Kaldı ki konuya İslâmi değil de insani açıdan baktığımızda da bu yapılanın yanlışlığı ortaya çıkmıyor mu? Gel de şimdi İran'ın İslâmcı Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile Bolivya'nın sosyalist Cumhurbaşkanı Morales'in ağız birliği etmişçesine söyledikleri "Bir ülkenin halkı fakirken o ülkenin cumhurbaşkanı zengin bir hayat süremez" sözünü hatırlatma. Bizim ülkemizde de halkın bir bölümü çöplüklerden beslenirken, önemli orandaki bir bölümü de açlık, yoksulluk sınırındayken Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki bu israf niye? Olur mu böyle israf, Abdullah Gül insaf!

MEDYA PLAZA KIŞLA PLAZA OLDU!
- Sabah gazetesinin eski sahibi Dinç Bilgin, 28 Şubat dönemiyle ilgili önemli itiraflarda bulundu. Bu arada ortaya çıktı ki, şimdi Aydın Doğan yayın grubunun yöneticisi olan Zafer Mutlu, 28 Şubat döneminde Sabah gazetesinin yayın yönetmeniyken "Bugün yarın darbe olacak; bu hükümeti düşürmek lazım; hemen saldırıya geçmeliyiz" demiş. Siz ne diyorsunuz buna?

- Ben daha o darbe döneminde diyeceğimi demiştim. "Medya plazalar kışla plazalar oldu" demiştim! Medya yöneticileri için "Sivil paşalar" demiştim! Malumunuz daha 1995 yılında medyadaki militaristleşmeye, çürümeye, yozlaşmaya, tekelleşmeye karşı büyük yankı uyandıran bir isyan başlatmıştım. Dinç Bilgin medyasının da, Aydın Doğan medyasının da köşe yazarlarını bu isyana katılmaya çağırmıştım. Ama ne yazık ki bu konuda tek başıma kalmıştım. Hatta şimdi Star gazetesinde yazan Ahmet Kekeç, o dönemde "Başka Lütfü Oflaz yok mu" diye bir yazı yazmış; Yeni Şafak gazetesi ise "Başka Lütfü Oflaz yok" diye başlık atmıştı. Bunu şunun için anlatıyorum ki, o dönemde ne Aydın Doğan medyasının, ne Dinç Bilgin medyasının, ne de herhangi bir holding medyasının bir tek yazarı bile benim başlattığım bu isyana cesaret edip de katılamamıştı. Hiçbiri "Sivil paşalar" dediğim medya yöneticilerine karşı çıkamamışlar; medya plazaların kışla plazalar olmaması için en ufak bir tavır koyamamışlardı. Tamamına yakını ucu Genelkurmay'a dayanan emir komuta zincirine dahil olmuşlardı. Şimdi bunlar kalkmış birbirlerini darbeci paşaların emrine girmekle, militaristlik yapmakla suçluyorlar. Yok aslında bunların birbirlerinden farkları; bunların hepsi darbecilerin şahı Kenan Evren'in utanmadan elini öpen Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek'in çocukları! Bunlar darbeci eli öpüp, darbeci postalı yalamakta birbirleriyle yarışmadılar mı? Bugün yine bir darbe olsa darbeci eli öpüp, darbeci postalı yalamakta birbirleriyle yarışmazlar mı?

ATATÜRKÇÜLER İRAN'A!
- 9 Ocak 2008 tarihli bazı gazetelerde "Kuzey Irak'ın elektriğine bile muhtaç kaldık" şeklinde bir haber çıktı. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

- Bu haberi, Kuzey Irak için elektrik üreten şirketin elektriğine bile muhtaç kaldık şeklinde anlamak daha doğru olur. Zengin kömür rezervlerimiz gibi kendi kaynaklarımıza dayanan bir enerji politikası yerine doğalgaza, petrole dayanan dışa bağımlı bir enerji politikası izlerseniz, sonuç bu olur. Kabul edelim ki, dışa bağımlılıkta, ele güne muhtaçlıkta tavan yapmış bir ülkeyiz. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen bir liderin kurucusu olduğu ülke bu mu? Sonuçta bu ülke "Bağımlılık benim karakterimdir" diyen bir ülke oldu! Neredeyse her alanda dışa bağımlı, ele güne muhtaç bir ülkeyiz. Bu ülkeyi yönetenler sonunda bizleri Kuzey Irak için elektrik üreten şirketin elektriğine bile muhtaç hale getirdiler. Ve de Yunanistan’ın elektriğine bile muhtaç hale getirdiler. Hadi bunu geçtik; malumunuz bugünlerde "Ya İran doğalgazı keserse, ya İran doğalgaz göndermezse" diye milletçe korkudan tir tir titriyoruz. Çünkü İran doğalgazı keserse, doğalgazı göndermezse, milletçe soğuktan tir tir titreyeceğimizi biliyoruz. Bakın İstanbul Teknik Üniversitesi'nin hazırladığı bir rapora göre enerjide dışa bağımlılık oranımız yüzde 73'e çıkmış. Özellikle son yıllarda dışa bağımlılık oranımız büyük bir hızla artmış. Mesela 1970'li yıllarda dışa bağımlılık oranımız yüzde 26'ymış. Yahu biz nasıl bir ülkeyiz ki her alanda dışa bağımlı, ele güne muhtacız? Ekonomimiz IMF'ye, dış politikamız ABD'ye, iç politikamız AB'ye, silahlı kuvvetlerimiz de NATO'ya bağımlı. Borsamız derseniz, dıştan gelecek sıcak paraya bağımlı. Tarımımız, hayvancılığımız bile dışa bağımlı hale geldi geliyor. İnsan bu durumda bizim gibi dışa bağımlı, ele güne muhtaç olmayan ülkelere, mesela komşumuz İran'a imreniyor. İran, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ün bu sözüne layık bir ülke. İran her türlü emperyalist ambargoya rağmen kendi kendine yetebilen, ayakta kalabilen bir ülke. Tıpkı Atatürk döneminin Türkiye'si gibi. Bu durumda hadi gel de Atatürkçülere "Atatürkçüler İran'a, Atatürkçüler Tahran'a" diye seslenme!

Vakit

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak