Atatürk nasıl ilahlaştırılmıştı?
"Vatan kurtaran Atatürk'ün ağzından çıkan sözler de bir Tanrı buyruğudur. Türkçe Kur'an okur gibi, onu da oku!.. Tekrar oku ve herkese okut!.. Öğret!.. Anlat! Yaz, yazdır, yay, yayınla!.. Kutsal kitapların ruhundan ayrı olmayan "Kemalizm" prensipleri, vatansever Türk'ün inanı, ibadeti, medeniyeti, istiklali ve istikbalidir!.."
2013-11-08
Türkiye’de, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Mustafa Kemal Atatürk’ün tanrılaştırılması ve milliyetçiliğin dinleştirilmesi günümüze değin çarpıcı örneklerle kendisini gösterdi. Bunlardan ilki, Ağustos 1928’de Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Matbaası’nda bastırılan ve hâsılatı Türk Tayyare Cemiyeti’ne ait olan “Türk’ün Yeni Amentüsü” adlı kitaptı. Yeni alfabeye geçiş döneminde basılan ve ilk sayfası Latin harfli 60 sayfalık, Osmanlıca bu kitapta, takma ismi “Sâfi” (Tekin Alp) adlı müellifin, İslam’ın iman esaslarını içeren amentü duası yerine kaleme aldığı şu ifadeler yer alıyordu:
“Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklalini yoktan var eden “Mustafa Kemal”e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye için âhiret günü olmadığına iman ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset dasitanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve “Gazi”nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulusuyla şehâdet eylerim.”
Bir liderin arkasına saklanarak, tarihi olayları çarpıtmayı ve kurulmaya başlayan yeni düzende sınıfsal çıkarlarını korumayı amaç edinen çevreler, Milli Şairimiz Mehmed Akif’in ifadesiyle “hayayı, utanmayı kaldırmaktan, mukaddesatı ısırmaktan ve Hüda’ya saldırmaktan” çekinmedi. Özellikle, dönemin kimi şairleri, Mustafa Kemal Atatürk’ü “peygamber” hatta “ilah” derecesine çıkarmakta birbirleriyle yarıştı. Bunlardan Ali Hadi, “Gazi” başlıklı şiirinde:
“Her yaptığın iş harikadır, her sözün ayet,
Kavmin olalım, sen bize, din eyle inayet!
Din istemeyiz öyle Arap felsefesinden,
Gazi ! Bize bir din de yarat Türk nefesinden!..” derken,
Halil Bedi Yönetken:
“Tanrı gibi görünüyor her yerde,
Topraklarda, denizlerde, göklerde;
Gönül tapar, kendisinden geçer de,
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.
Babasından önce onun adını,
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.” Sözleriyle bir “Atatürk Marşı” besteledi. Yine bunlardan Kemalettin Kamu:
Ne örümcek, ne yosun
Ne mûcize, ne füsun,
Kâbe Arab’ın olsun
Çankaya bize yeter... mısralarını yazarken, Yusuf Ziya Ortaç da:
“Her zaman ırkıma büyük Baş Atam,
“Tanrılaş gönlümde, Tanrılaş Atam!” demekten geri durmadı. Bunlar gibi birçok şiirle örneklendirilecek bu eğilimler, nesirde de kendisini gösterdi.
Osman Nuri Çerman, Atatürk’ün sözlerinin “Kur’an” gibi kutsal olduğunu ifade ederek: “Vatan kurtaran Atatürk’ün ağzından çıkan sözler de bir Tanrı buyruğudur. Türkçe Kur’an okur gibi, onu da oku!.. Tekrar oku ve herkese okut!.. Öğret!.. Anlat!… Yaz, yazdır, yay, yayınla!.. Kutsal kitapların ruhundan ayrı olmayan “Kemalizm” prensipleri, vatansever Türk’ün inanı, ibadeti, medeniyeti, istiklali ve istikbalidir!..” satırlarını kaleme aldı.
Mustafa Kemal Atatürk’ü, “Peygamber” sayan, “Tanrı” ilan eden “Türkçülüğü” , “Kemalizmi” ve “Atatürkçülüğü” din haline getiren, İslam inancına göre de uygun olmayan “türbelerden bir şey istemeyi” “yobazlık” sayıp, her fırsatta “Anıtkabir’e şikâyete koşan” bu düşünüş tarzını Cemil Meriç, “Jurnal 1” adlı eserinde: “Mustafa Kemal, kafanın yalnız dışını değil içini de tanzime kalkıştı. Batı şapkaydı. Şapka ve itaat. Kalabalığın yerine “Şef” düşünecekti. Kur’an rafa kalktı. “Nutuk” çıktı ortaya. Bir nutuk ve bir fırka. Bir lokma ve bir hırka. Önder önüne gelenin kellesini vurdurdu. Fırka hiçbir zaman ağzını açmaya cesaret edemeyen kalabalıkların ağzına vurulan kilide bir yenisini daha ekledi. Sonra yenildi içildi. Ve hazret sirozdan kıvrandığı yataktan bir tanrı olarak kaldırıldı. Bir tanrı veya bir şeytan. “Atatürkçüyüz”. “Atatürkçülük” asil Cumhuriyetin “resmi dini”dir. Mitosu olmayan sığ, dalsız budaksız bir din. Tam robot dini. Bu gidişle bütün dünyanın Atatürkçü olması gerekecek. “Yaşasın Atatürk!”, “Ulan biz Atatürkçüyüz!”. İbadet ve iman bu üç beş hecede başlayıp bitiyor.” Satırlarıyla eleştirmiş,
Teoman Duralı ise “Omurgasızlaştırılmış Türklük” adlı kitabında şu tespitlerde bulunmuştur:“Haddizatında Türk tarihinde ilk din devleti, Cumhuriyet Türkiyesi’dir. Ulu tapınak Akropolisi ve yurt sathında yayılmış irili ufaklı tümen tümen tali ibadet yerleri, esma-i hüsnası, kitab-ı mukaddesiyle ve aynı zamanda hadisleriyle peygamberlik görevini de üstlenmiş gözüken Tanrı kılınmış kişi-ki, adıyla anılan dini, “Kemalîlik”- ve elverdiği bir kutsal makam dahi vardır. Bu “kutsal makam”, “derin devlet”in başı yahut merkezi durumundadır. Bunun buyruk ile kumanda şemsiyesi altındaki zabitana “ruhban zümresi” diyebiliriz. Bahse konu zümreye, imanı, yaşayışı, tavır ve tutumu, demek ki, muamelatıyla yakın duran “ruhban olmayanlar” yani “laique-civil”ler dahi mümtazdır. Bu kategoriden olmayı reddedenlere gelince, onlar “göbeğini kaşıyan, inkârcı, kaba kara budun”, sol Kemâlîlerin deyişiyle, “halk yığınları”dır. Mü’min Kemâlî, küreselleştirilmiş Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetine -kısaca- “Çağdaşlık”a merbut, giderek kuldur. O, kendini, Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti’nin temel belirleyicisi olduğu sanılan “akl”ın yarattığı kanısındadır. Bununla birlikte, akla-mantığa ziyadesiyle uyduğu söylenemez. Filvâkî doksan yıla yakın geçmişiyle “Kemâlî Din”, Türk Milleti’nin uyuşturucu-aptallaştırıcı afyonu olmuştur.”
Kaynaklar:
Safi (Tekin Alp), Türk’ün Yeni Amentüsü, Ankara 1928.
Fikret Başkaya, Paradigmanın İflası, Ankara, 2004.
Osman Nuri Çerman, Dinimizde Reform: Kemalizm, Sayı 24, İstanbul,1959.
Yusuf Ziya Ortaç, Derleyen: Behçet Necatigil, Atatürk Şiirleri, Ankara, 1963.
Teoman Duralı, Omurgasızlaştırılmış Türklük, İstanbul, 2010.
Cemil Meriç, Jurnal 1, İstanbul, 2004.
Cumhuriyet Gazetesi, 5 Ağustos 1935, 19 Kasım 1938.