Türk Solu’nun kaynağı ne?.. Kemalizm mi, Marksizm mi?
Ortalığı öyle bir "toz-duman" bürüdü ki, inanın "kimin ne dediğini" öğrenmeye fırsat bulamadan, "diyenin ne demek istediğini" yorumlayan yazı ve demeçler doldurdu kafamı!..
Ve ben, aradan birkaç gün geçtikten sonra, ancak anlayabildim Prof. Dr. Zafer Üskül'ün ne dediğini!..
Meğer, adamın söyledikleri şuymuş:
¥ "Sivil ve renksiz bir anayasayı savunuyorsunuz, ne demek bu? Demokrasi dışı yöntemlerle yapılan anayasalar çok eleştiri konusu oluyor ve benimsenmiyor. Renksiz bir anayasa lazım. Herhangi bir ideolojiyi öngörmeyen, dayatmayan bir anayasa lazım."
¥ "1982 Anayasası Kemalizm ideolojsini mi yansıtıyor? Anayasa'nın başlangıç bölümünde ve birçok maddesinde bu var. Yeminde de var mesela. Atatürk milliyetçiliği var, Atatürk ilke ve inkılapları var. Bütün bu kavramlar, Anayasa Mahkemesi'nin yasaları denetlemesi sırasında temel alınıyor.
¥ Dolayısıyla ideolojiler, siyasi partilerin işidir. Her siyasi parti kendine özgü bir ideolojiyi savunabilir, savunmalıdır. Farklılıklar öyle ortaya çıkacaktır. Kemalist bir parti de kurulabilir, kurulmalıdır da. Bunu destekleyecek insanlar çıkar. Ama anayasalar bütün bu ideolojilere eşit mesafede durmalıdır. Renksiz olmalıdır. Biz bunu renksiz bir anayasa olarak tanımlıyoruz. Avrupa anayasa anlayışı da böyledir.
¥ "Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yer alıyor. Bu ifadelerin çıkarılması mı gerekecek? Yer almaması doğru olur diye düşünüyorum. Bu bir eksiklik değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün ulusun önderi olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu ortak değerdir. Bu herkesin sahip olması gereken ortak değerdir. Mustafa Kemal Atatürk başka bir şeydir, Kemalizm veya Atatürkçülük başka bir şeydir. Anayasa bu anlamda Kemalizm ideolojisinin izini taşıyor."
Dedim ya; bu "durum"u öğrenmeye fırsat bulamadan, "yorum sağanağı" altında kaldım... İşte, yeni yeni öğreniyorum, adamın ne dediğini!..
Çünkü, öyle bir "linç kampanyası" başlatıldı, öyle bir "gagalama", öyle bir "çullanma" ve öyle bir "konuşturman, vurun!" operasyonu yürütüldü ki, "söven ve dövenler"in gürültüsünden "söylenen"lere bakma fırsatı bulamadım!..
Şu hâle bakın;
Bay Baykal, "en zor gün"ünde bile Zafer Üskül'e yüklenip, "Dakika bir, gol bir" dedi ve ekledi:
"Bu sözlerle ülkeyi gerersiniz!"
ATATÜRK’ÜN RESİMLERİNİ KAZIYAN KİM?
Eee, Baykal böyle konuşur da, Mehmet Sevigen geri kalır mı?
O da patlattı demecini:
"AKP'nin bütün dayatmalarına, daha dün gelir gelmez milletvekili olmanın bedelini ödeyen bir anayasa hukukçusu milletvekilinin söyledikleri yenilir yutulur şeyler mi?
Bunlar, bedel ödemektir. Milletvekili yaptılar, bedelini ödüyorlar. Kendi söyleyemediklerini solculara söyletiyorlar.
Bunlar, ellerinde tuttukları bir maşadır. Hasan Hüseyin Ceylan'lar AKP'den gitmedi. Bunlar tabandan geliyor.
Bunlar, laik cumhuriyetle mücadeleye devam edeceklerdir, kurcalayacaklar, çomak sokacaklardır.
Türkiye, önümüzdeki dönemde daha kötü günler görecektir. Bu yüzden CHP'ye sahip çıkmak lazım. CHP, bunlara karşı tek kale. CHP'yi koruyup kollamak gerekir. En çok da medya korumalı. Maalesef seçimlerde yardım etmediniz ama... Biz, Mustafa Kemal'in emanet ettiği ülkeyi taşıyamadık ki bunlar iktidara geldi."
Hani, duyan da zanneder ki; "AK Parti, Atatürk'e karşıdır" da, CHP, "Atatürk'e bağlı"dır, "Atatürk'e hayran"dır, "Atatürk'e asla toz kondurmaz"lar!..
İyi de, babam, AK Parti, "Atatürk resimli para"ya "itibar" kazandırmaya çalışırken; "Atatürk'ün resimleri"ni ilk önce devlet dairelerindeki "duvar"lardan, sonra "kâğıt para"lardan ve en sonunda da "altın"lardan kim kaldıran, bu CHP değil miydi?..
"Atatürk'ün resmi"ni kaldırıp; duvarlara, paralara ve altınlara "İsmet İnönü'nün resimleri"ni ben mi koydum!?!
Neymiş?..
"Mustafa Kemal'in emanet ettiği ülke" imiş!.. Be adamlar, o "emanet"e ilk ihanet eden İsmet İnönü değil miydi?..
Hangi Mustafa Kemal, hangi emanet?..
Gelin de, külahıma anlatın siz onu!..
ANAYASA MADDE 10 ve 24
Bakın, bunları yazıyorum diye, "Zafer Üskül'e destek çıktığım" filan zannedilmesin!..
Eğer "eleştiri"ye gelirse; Prof. Üskül'ü en ağır eleştireceklerden birisi de benim!..
Çünkü bu Profesör;
TÜSİAD adına hazırladığı "rapor"da, "İHL'ler aleyhinde" öyle ifadeler kullanmıştı ki, ona; değil "destek" vermem, kendisine "en ufak sıcaklık" duymam bile mümkün değil!..
Onun, "şu ifadelerini" unutmam mümkün değil;
¥ "Dinsel özgürlüklere ilişkin olarak, nüfus kütüğü ve buna bağlı kimlik belgesindeki 'din' hanesi çıkarılmalıdır.
Din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.
İmam Hatip Liseleri ise günümüzde, ülkenin imam ve hatip işgücüne olan ihtiyacını karşılamak şeklindeki kuruluş amaçlarının çok ötesine geçmiş, laik öğretim birliğini bozar bir nitelik sergilemeye başlamıştır.
İmam Hatip Liseleri, meslek lisesi olarak, ülkenin imam-hatip ihtiyacını karşılayacak biçimde yeniden düzenlenmeli ve bu okullara kız öğrenci alınmasına son verilmelidir."
İşte, "kıyasıya karşı olduğum" bu ifadelere rağmen, onun "linç"lere, "yargısız infaz"lara ve "söyletmen vurun" histerikliklerine maruz kalmasına karşıyım!..
Bu ülkede, "Anayasa'nın 10. maddesi" var mı arkadaş?.. O madde, "herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle kanun önünde eşit" olduğunu söylemiyor mu?..
O halde;
Bırakın, "siyasî düşünce"sini açıklasın adam!.. Bırakın "felsefî inanç"larını dile getirsin!..
Öyle ya;
"Anayasa'nın 24. maddesi"ne göre de, "Herkes; vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir!"
Ne yani;
Prof. Zafer Üskül, "İmam Hatiplerin sayısı azaltılmalı, kız öğrenci alınmaktan vazgeçilmeli" derken, "özgür" olacak da; "Kemalizm ya da başka bir ideoloji Anayasa'da yer almamalı" deyince "linç" mi edilecek?!?
Şu hâle bakın... Dün, "İHL aleyhinde" rapor hazırlayınca onu "başlarına taç" edenler, bugün neredeyse ağzına "tıkaç" takacak!..
Niye?.. Çünkü efendim, Zafer Üskül, "onların adamı" olmaktan çıkmış, artık "AK Partili" olmuştur!..
O halde, "vurun abalıya!"
HEZEYAN NE? KİN KUSAN KİM?
Birileri, "saldırı"larında o kadar ileri gitti ki, şöyle yazanlar bile oldu:
"Bu bir hezeyandır. Bu, Atatürk'e kin kusmaktır. Ne idüğü belirsiz birtakım adamlar!.."
Dikkat edin!.. Bunu yazanlar, halkı "cahil" yerine koyanlardır!.. "Hedef aldıkları" adam ise, "cahil halk(!) tarafından seçilmiş bir profesör"dür!..
Bunu yazanlar; kendilerinin "aydın, çağdaş, entelektüel ve aydınlanmacı" olduğunu söyleyen ve fakat, gidip de "Baykal'ın özel kalem müdürü"ne, "sekreteri"ne, "şoförü"ne, "koruması"na oy verenlerdir!..
Evet, evet, bunları yazanlar;
"Profesörleri seçen cahil(!) halk"a kızıp, "CHP'nin şoför ve sekreterleri"ne oy veren "aydın ve çağdaş"lardır!..
Düşünebiliyor musunuz; "mürekkep yalamışlar"ın "en bi aydını" geçinen bu adamlar bile; yılın 365 günü "her türlü özgürlükten yana" olduklarını höykürürlerken, işlerine gelmedi mi, hemen "düşünceye pranga, bileklere kelepçe" vuracak kadar "faşist"leşiveriyor!..
Neymiş?..
"Hezeyan"mış!.. "Atatürk'e kin kusmak"mış!..
Ulan, "Anayasa'yı değiştirmeyi" düşünmek "kin kusmak" ise, 1924'ten bu yana "defalarca" anayasa değiştirenler, neye ve kime "kin" kustular?..
Bırakın gerisini!..
Atatürk'ün bizatihi kendisi, 1924 Anayasası'nı tadil edip, 1928 yılındaki anayasadan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin dini İslâm'dır" ibaresini kaldırmadı mı?..
Yeni Şafak'tan Fikri Akyüz'ün dediği gibi;
Ne yani;
"Şimdi Atatürk bu ibareyi Anayasa'dan kaldırdı diye Atatürk hâşâ, "İslâm'a kin kusmuş" mu oldu?
Üskül'ün önerisi karşısında Üskül'ün Atatürk'e kin kustuğunu dillendirenler, Atatürk'ün 1928'deki mezkur kararı karşısında Atatürk'ün İslâm'a kin kustuğunu dolaylı yoldan açıklamış olmuyorlar mı?"
“KEMALİZM, SOSYALİZM’E GEÇİŞ AŞAMASI!”
Aslında var ya; bunların "Kemalizm'e sahip çıkıyor görünmeleri"nin temelinde, "Atatürk'e sahip çıkmak" filan yok!..
Bunlar, "Kemalizm'i, Sosyalizm'e giden bir yol", bir "araç" olarak gördükleri için karşı çıkıyorlar Prof. Üskül'ün görüşlerine!..
İşte, hayatını "Sosyalizm"e adamış ve bu uğurda Sosyalist Birlik Partisi ve Türkiye İşçi Partisi gibi partiler kurmuş bir "Marksist profesör"ün görüşleri!..
Evet, Prof. Dr. Sadun Aren diyor ki;
¥ "Kemalizm'in özünde laiklik vardır. Laik olunmadan da sola gidilemez, bilinçli bir sosyalist olunamaz. Dolayısıyla, biz hiçbir zaman Kemalizm'in karşısında olmadık, olamayız.
¥ "Çünkü bizim duruşumuz ile Atatürkçülük çatışmıyordu. Bu nedenle hiçbir zaman Atatürkçülük aleyhinde olmadık. Diğer sağ ideolojilerle çatıştık, resmi ideoloji ile karşı karşıya gelmedik. Biz o zamanlar Atatürkçülüğü sosyalizm yolunda bir geçiş aşaması olarak görüyorduk."
Buyrun, burdan yakın!..
Adam, gayet net ve açık konuşuyor:
"Atatürkçülüğü, Sosyalizm yolunda bir geçiş aşaması olarak görüyorduk!"
Hiç şüpheniz olmasın ki, bugün de bu görüş, aynen devam etmektedir!..
Öyle ya;
"Laik olunmadan Sol'a gidilemez!.. Laik olunmadan, bilinçli bir Sosyalist de olunamaz!"
Demek oluyor ki;
"Kemalizm" de bahane, "Atatürk" de!..
"Tek yol devrim!.. Tek hedef Sosyalizm!"
Benim görebildiğim şu:
Prof. Zafer Üskül; galiba bunların "ezber"lerini bozdu!.. Ya da, Sosyalizm'e giden yola "takoz" koydu ki, "topyekün saldırı"ya geçtiler!..
Yoksa, "Atatürk" filan umurlarında değil!..
BAYKAL, 1971’DE DEMİŞ Kİ!
Şimdi sizlere, "tarihî bir anekdot" aktarmak ve "Baykal'ın nasıl bir takiyye yaptığını" gözler önüne sermek istiyorum.
Önce, Baykal'ın sözlerini yeniden hatırlatalım:
"Hemen başladılar... Dakika bir, gol bir!..
Bu sözlerle ülkeyi gerersiniz!"
Kime diyor bunu?.. Elbette, "Kemalizm ya da başka bir ideoloji Anayasa'da yer almamalı" diyen Prof. Zafer Üskül'e ve elbette AK Parti'ye!..
Peki, bu sözün "Türkçesi" nedir;
"Kemalizm, Anayasa'da kalmalıdır!"
Peki, "bugün" böyle diyen Bay Baykal, acaba "dün" ne söylüyordu?..
Baykal'ın; "yaşlandıkça" Demirel'e benzeyip "Dün dündür" demeye başladığını düşünen muhabirlerimizden Salih Bilici, bir "arşiv taraması"na girişmiş!..
"Baykal, acaba geçmişte neler demiş?" sorusundan yola çıkıp, "Baykal'ın 36 yıl öncesi"ne gitmiş!..
Evet, taa "1970'li yıllar"a!..
Görmüş ki, "dünkü Baykal" ile "bugünkü Baykal" arasında, "Ankara" ile "Rodos" kadar fark var!..
Neyse... Gelelim, "dünkü Baykal"ın dediklerine!..
Efendim, 1971 yılında, "Demokratik Sol Düşünce Forumu" adlı bir toplantıda, Bay Baykal, aynen şunları söylemiş:
¥ "Türk solunun yahut sosyalizmin her türlüsü Marksizme dayanmaktadır. Demokratik sosyalizm de, yahut sosyal demokrasi de Marksizme dayanmaktadır. Ancak yine, Marks'ta da bazı belgeleri bulunabilecek tartışmalarla, yönler ve yöntemler ayrılmıştır. Demokratik sol, yöntem itibariyle, seçim yoluyla iktidara gelebilme düşüncesine dayanır."
¥ "Marksist sistemde amaç, sınıfsız bir toplum olduğuna göre, değişik çıkar gruplarının olmayacağı, bundan dolayı demokrasinin gerekli olmadığı savunuluyor. Çelişkisiz toplum yoktur. Komünist toplumda da çelişkiler var olacaktır. Ancak, köklü yapı değişikliklerine sebep olabilecek uzlaştırılamaz bir çelişkiye dönüşmeyecektir bu çelişkiler."
Neymiş, neymiiiş!..
"Türk Solu"nun, yahut "Sosyalizm"in her türlüsü "Marksizm'e dayanıyor"muş!.. Dahası; "Demokratik Sosyalizm" de, "Sosyalizm" de, "Marksizm'e dayanıyor"muş!..
Eee, hani nerede "Kemalizm?"
Hani, nerede "Atatürkçülük?"
Bu Baykal değil miydi, "bizim kökenimizde Atatürk var" diyen?..
Oysa, "dün" demiş ki;
"Türk Solu, Marksizm'e dayanıyor!"
Lütfen dikkat, bu sözler, Baykal'ın; başında "kavak yelleri" estiği "gençlik yılları"nda söylenmiş değildir!.. Bu sözler, Baykal'ın, "Yaş 35... Yolun yarısı" yıllarında sarfedilmiştir!..
Demek oluyor ki, o yıllarda Kemalizm, pek de "prim" yapmıyordu!.. Öyle olmalı ki, Baykal, o zamanlar, herhalde "Marksizm'in rantı"nı yemeye çalışıyordu!..
Ama, "şapka" düştü, "kel" göründü!..
"Samimiyet testi"nden yine sınıfta kaldılar!..
Evet, "bir gol daha" yediler!..
“Sezer’den beklenir!”
Bereket, olaydan "haberdar"dım da, "okurlarım" gibi heyecana kapılmadım... Durumu bilmeyen okurlarım, "Sezer'in, Deniz Baykal ve Bahçeli'yi Köşk'e davet ettiğini" televizyonlardan öğrenince, fena halde pirelenmişler!.. Dün, bana telefon edip, "hayırdır" dediler, "Yoksa, Sezer, Baykal ve Bahçeli'ye hükümeti kurma görevi mi verecek?"
"Yok, devenin başı!.. Daha neler!" deyince, okurlarım, "niye olmasın" dediler!.. "Sezer bu!.. Yapar mı yapar!.. 15 oy alan adayı değil, sadece 1 oy alan adamı rektör olarak atayan bir Sezer, pekâla AK Parti'nin yarısı kadar milletvekili olan partilere de hükümeti kurma görevi verir!"
İnanır mısınız; zor ikna ettim okurlarımı...
"Hayır" dedim, "sadece Meclis'e girdikleri için kutlamaya çağırdı!.. Başka bir sebebi yok!"
Rahatladılar tabiî...
Ama, şunu gördüm ki; vatandaşın kafasına "Sezer'dir, ne yapsa yeridir" gibi bir düşünce yerleşmiş!..
Sezer adına gerçekten üzüldüm!..
Vakit