Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1 Nisan Çarşamba akşamı Romanya’dan dönerken, “TUR Uçağı”nda bulunan biz gazetecilere diyordu ki;
“Bakın, Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanan belgeler; taa ne zamanlara kadar uzanıyor. Bu ülke buralara kolay gelmedi. Bakın; nerelere, nasıl kayıtlar yapılmış... Kimler nerelerde, nasıl istihdam edilmiş. Hepsi ortada.
Yani, bu oyunlar, öyle 3 senede, 5 senede kurulmuyor.
Bu tezgahların mazisi bayağı eski.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği belgeler, elbette “Fetullah Gülen’in Mason Locası’na kayıtlı olduğunu” gözler önüne seren belgelerdi...
“Bakın, kimler nerelerde, nasıl istihdam edilmiş” derken, bir anlamda;Fetullah Gülen’e de, “taa askerlik yılları”nda çengel atıldığını ve o yıllardan bu yana “yetiştirilip, kullanıldığını” söylemek istiyordu!..
“Gerçek” de bu değil miydi?..
Fetullah Gülen, “askerde” iken “kimler”le tanıştı, Kasım Gülek’le nasıl temas kurdu, daha sonraki yıllarda “Amerika”ya nasıl gitti, “CIA ile ilişki”ye geçip, nasıl “oturum izni” aldı, bu işlerde “Kasım Gülek’in baldızı Aylin Rodoplu”nun rolü neydi?.. Tüm bu “karanlık işleri” yapan Aylin Rodoplu, “otomobil kazası süsü verilmiş bir suikast”le nasıl ortadan kaldırıldı?..
Erdoğan’ın dediği gibi;
“Bu oyunlar 3-5 senede kurulmuyor!”
Yani?..
“Bu tezgâhların mazisi bayağı eski!”
Demek oluyor ki;
Önce “çengel” atıyorlar, sonra “yetiştirmeye” başlıyorlar, “Loca”lara alıyorlar, “yeri ve zamanı geldiğinde” de, “kullanmaya” başlıyorlar!..
Olaya bu pencereden bakacak olursak, Fetullah Gülen’in ve kurduğu“Paralel Örgüt”ün bir “proje” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz!..
İNÖNÜ’YÜ DE Mİ KULLANDILAR?
Tayyip Erdoğan’ın, “Bu oyunlar 3-5 senede kurulmuyor... Bu tezgâhların mazisi bayağı eski” sözü, bence çok çok önemli!..
Önce “çengel” atıyorlar!..
Sonra “yetiştiriyorlar!”
Ardından da;
“Bir yerlere yerleştiriyorlar!”
Yeri ve zamanı geldiğinde de;
“Kullanıyorlar!”
Merak ediyorum;
“İnönü de mi kullanıldı?”
Sormam boşuna değil!..
Yeni Şafak, dün “tam sayfa” yayınladığı “belge”lerde, “Atatürk’ün ölümündeki sır perdesi”ni aralıyor ve “Atatürk’ü böyle zehirlediler”başlığını kullanıyordu...
Yeni Şafak’ın haberine göre;
77 yıldır kulaktan kulağa konuşulan “Atatürk zehirlendi” iddiası, “belgeli bir gerçek”ti ve “Suikast, İsmet İnönü tarafından tezgâhlanmıştı!”
Yine, habere göre;
“İsmet İnönü, Kasım Gülek, Şükrü Kaya ve Hıfzı Oğuz Bekata arasındaki yazışmalar, Atatürk’e suikast iddiasını güçlendiriyor”du!..
“Şükrü Kaya’nın 30 Haziran 1938 tarihli mektubu, Atatürk’ün yabancı doktorlardan kuşkulanması ve İnönü’yü yanından uzaklaştırması” ve de“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözü de “suikast” iddiasını güçlendiren önemli detaylardı!..
NASIL ZEHİRLEDİLER?
Peki, Atatürk’ü nasıl zehirlediler?..
Hıfzı Oğuz Bekata; İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, “iddiaları açıklığa kavuşturmak” için, Dr. Lebit Yurdoğlu’ndan “destek” istiyor... “Atatürk’ün öldürüldüğü”ne inanan Dr. Lebit Yurdoğlu da, “tesbit”lerini şöyle sıralıyor:
l “Teşhiste, uyumlu ilaçlar kullanılmadı!.. Sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacı, 43 şişe verilmiş!.. Bu, karaciğerde onarılmaz yaralar açar!.. Bu ilaç, sanki bilinçli kullanılmış!..
l Diğer ilaç Piremidon’dur... Zehirli etkisi kesinlik kazanmıştır!..
l Salygran isimli ilaç ise; tehlikeli olduğu bilindiği halde, kullanılmaya devam edilmiş!”
KASIM GÜLEK’TEN TEHDİT!
Bundan sonrası, çok daha enteresan!.. “Atatürk’ün zehirlendiği”ne dair tartışmalar “1959 yılı”nda yeniden alevlenince, Kasım Gülek; Hıfzı Oğuz Bekata’ya bir “mektup” gönderip, onu uyarıyor:
“Bu konu seni de aşar, beni de!.. Bu işin altından kalkamayız...Sen de altında kalırsın, ben de!.. (...) konuştuğumuz gibi, meseleyi kendi aramızda halledelim!.. Her ay düzenli olarak hesabına yatırdığımız para, bundan sonra da yatırılmaya devam edecek!..
Birbirimizi üzmeyelim!”
Ne demektir bu?..
“Bu işleri karıştırma!.. Yoksa, sana ödediğimiz parayı keseriz!”
Kasım Gülek, mektubunun sonunda, “işini bitirirler” diyor ama bunu bir“tehdit” olarak algılamamasını da istiyor Bekata’dan!..
KİM BU KASIM GÜLEK?
Son derece ilginç değil mi?..
Hem “Atatürk’ün işini bitiriyorlar”, hem de bu işin perde arkasını karıştıran adamı “tehdit” ediyorlar!..
Kim yapıyor bunu?..
Kasım Gülek!..
Yani; “Ankara’daki cenaze namazını Fetullah Gülen’in kıldırdığı” Kasım Gülek!.. Yani; “gelini” vasıtasıyla, “Fetullah Gülen’i Amerika’ya yerleştiren”Kasım Gülek!... Yani; “27 Mayıs İhtilâli”nden önce “CHP Genel Sekreterliği” yapan Kasım Gülek!..
Görünen o ki; “her taşın altından çıkan” Gülek, herkesi kullanmış!..
İsmet İnönü’yü de kullanmış,
Fetullah Gülen’i de!..
Merak ediyorum;
Kasım Gülek’in kullandığı İnönü, “Atatürk’ün zehirlenmesi”nde rol alırken, acaba “Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilmeleri”nde de rol oynamış mıdır?..
Eğer, bunun da bir “belge”si varsa, Yeni Şafak herhalde, onu da yayınlayacaktır!..
Bekleyelim, görelim...
GÜN SAZAK’I KİM ÖLDÜRDÜ?
Şimdi, 1938’lerden, 1980’li yıllara gelelim ve bir başka “suikast”ten söz edelim..
Evet, “27 Mayıs 1980 tarihinde eşi ile gittiği bir ziyaretten dönüp, arabadan eşyalarını indirirken çapraz ateşle öldürülen Gün Sazak”tan söz edelim...
12 Eylül 1980 öncesi, “49 fraksiyon”a ayrılan “illegal sol örgütler”in hedefinde “MHP ve Ülkücüler” vardı...
Gün Sazak, “suikast”e uğramadan önce, “Gümrük ve Tekel Bakanı” idi... Bakanlığı süresince oluşturduğu “denetçiler”le, gümrüklerden kuş uçurtmuyor, “yolsuzluk”lar ve “hırsızlık”lara karşı amansız şekilde mücadele ediyordu!..
Ne var ki;
27 Mayıs 1980 tarihinde çapraz ateşe tutularak katledildi!..
Peki, kim katletmişti onu?..
Çok enteresandır; “Sazak Suikasti”ni de; bugünlerde gündemde olanDHKP-C adlı terör örgütü üstlenmişti!.. Bunu da, “Cumhuriyet gazetesine gönderdikleri açıklama” ile “itiraf” etmişlerdi...
1 Nisan 2006 tarihinden itibaren, “12 Eylül’e Doğru 5 Cinayet” başlıklı bir“yazı dizisi” yayınlamaya başlayan Cumhuriyet, söz konusu yazı dizisinde,“DHKP-C’nin açıklaması”na da yer vermişti!..
Cumhuriyet’te, “DHKP-C’den özel açıklama: Faşist Gün Sazak” başlığı ile verilen haberde; Gün Sazak, “Faşist terörün baş sorumlusu” olarak gösterilmekte, Cumhuriyet de bunu yayınlamaktadır!..
Demek oluyor ki;
Cumhuriyet, sadece “bugünlerde” değil, 2006’da da “DHKP-C propagandasına yardım ve yataklık” etmiş!..
HIZIR ÇAKIR ANLATIYOR!
Gördüğünüz gibi, merhum Gün Sazak’ı katleden, DHKP-C’dir!..
Peki, DHKP-C’yi “taşeron” olarak kullanan kim veya kimlerdir?..
Bu “soru”ya cevap vermeden önce; dün, “mail”ime “elektronik mektup”gönderen “Hızır Çakır Hoca’nın bir hatırası”nı aktarmak istiyorum...
Halen “Emekli Din Görevlisi” olarak “Beykoz Müftülüğü’nde fahri vaizlik”yapan Hızır Çakır Hoca; hem de “Gün Sazak Suikasti’nden 7-8 ay önce”bizzat kendi kulaklarıyla duyduğu bir “konuşma”yı anlatmış mektubunda!..
O “konuşma”yı yapan;
“Kendi öz kardeşi”dir!..
Yani, Halil Çakır!..
Hızır Çakır Hoca, “suikastle ilgili konuşma”ya geçmeden önce, “öz kardeşi ile ilgili bilgiler” veriyor ve diyor ki;
“DÜNDAR KILIÇ’IN FEDAİSİ!”
“Sene 1973... İstanbul Boğazı’nda durdurulan gemide, ilk defa Türkiye’ye kaçak olarak sokulan binlerce “dürbünlü tüfek” yakalanmıştı. Yakalananlardan birisi de, öz kardeşim Halil Çakır idi... Tevkif edildiler... Mahkeme devam ederken, “1974 Affı” ile tahliye olundular.
Kardeşim, enteresan bir kişiliğe sahip.
Dört sene okula gitmiş, birinci sınıfı geçememiş, şimdi bile ismini yazamaz... Zırcahil birisi!.. Ancak; gözü pek hırçın, kavgacı, şizofrenik bir yapıya sahip!.. Küçükken düşmüş. Beynini çarpmış derler...
Evi terkedip gitmişti... Zar, zor askerliğini yaptırabildik. Firar etmiş,askerliği yanmıştı... O da affedildi!..
Yalvar-yakar askere tekrar gönderebildik.. Askerlik bitince, yine aynı“alemlere” takılmıştı. Eve, 1-2 ayda bir gelirdi. Akıl almaz şeyler anlatırdı.“Mafya Alemi’nin Babası Dündar Kılıç’ın fedaisi” olduğunu, Romanya’ya gittiklerini, “Çavuşesku’nun Sarayı’nda ağırlandıklarını” söylerdi...
Biz de; ailecek, yalan söylüyor düşüncesiyle gülüp eğlenir, vakit geçirirdik...
(...)
“Paraya para demez”di... Üsküdar’dan Bağlarbaşı’na dönen virajdaki eskiŞile Oteli’nin müdüründen öğrendim ki; Türkiye’de “milyoner” ifadesinin kullanıldığı günlerde, kardeşim “milyarlar” harcıyormuş!..
Otel Müdürü’ne dermiş ki;
“Müdür, akşama oteli kapat!.. Otelde tek başıma kalacağım!”
Gelirmiş, otelin terasında kahvesini içer, sabahleyin de “otelin tüm parasını öder” ve gidermiş!..
“GÜN SAZAK ÖLDÜRÜLECEK!”
Amma velâkin;
Kardeşim; “Merhum Gün Sazak bakan olunca” adeta “Süt Dökmüş Kedi”ye döndü... Benden 3-5 lira borç isteyecek kadar düştü.
“Bittik!.. Mahvolduk!.. Bizim Alem’de sinek uçmuyor!.. Hepimiz resmen aç kaldık abi” dedi.
Aradan kaç ay geçti bilemem...
Bir gün, neşeli bir şekilde geldi... “Ne lan, hangi derede kurt öldü”dediğimde;
“Abi yakında kurtuluyoruz, bu iş bitti... Ben yine eski günlerime döneceğim” diyerek şarkılar söylemeye başladı.
“Anlat hele, ne olacak?” diye sordum.
“Geçen akşam bizimkiler konuşurken duydum... Yakında Gün Sazak öldürülecek” dedi.. Ben de; “ee ne olmuş... Gün Sazak öldürülürse, başka birisi bakan olur. Siz gene avucunuzu yalarsınız” dediğimde, sözlerine şöyle devam etti.
“Gün Sazak öldürülecek. Bu hükümet yıkılacak. Yeni hükümet kurulacak. Yeni hükümete Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı olacak!!!”
Lütfen dikkat!..
Hızır Çakır Hoca’nın, “öz kardeşi Halil” ile bu konuşmayı yaptığı tarihte;“Gün Sazak, henüz bakan”dır!.. Ve yine, henüz “seçim” olmamış, “Güneş Motel Entrikası” gerçekleşmemiş, Ecevit’in; tarihe geçen “mebus pazarlığı” yaşanmamış, “AP’li 11 milletvekiline bakanlık sözü” verilmemiş, uzun lâfın kısası; “Gün Sazak hâlâ bakan”dır ve ufukta “seçim” de gözükmemektedir!..
Görüyorsunuz ya;
“Tüm bu olaylardan 7-8 ay önce” Halil Çakır, geçiyor abisi Hızır Çakır’ın karşısına ve diyor ki;
“Bizimkiler konuşurken duydum... Gün Sazak yakında öldürülecek!.. Bu hükümet yıkılacak!.. Yeni Hükümet kurulacak!.. Yeni Hükümet’te Gümrük-Tekel Bakanlığı’na da Tuncay Mataracı getirilecek!”
DEDİKLERİ BİR BİR OLDU!
Gerisini, Hızır Hoca’dan dinleyelim:
Kardeşime, “Olmaz böyle bir şey” dedik... Pek de inanmadık... Sülale olarak başına çöktük ve zorla Rize’ye götürüp, evlendirdik... Bir daha da bu işlere bulaşmadı...
Dedim ya;
İhtimal vermedik, “yalandır” dedik... Ama, aradan “7-8 ay geçince” bir de baktık “dedikleri aynen gerçekleşti!”
Önce “Gün Sazak öldürüldü”, sonra Hükümet yıkıldı ve “seçim”lere gidildi!..
Gerçekten de; “1978 seçimleri”nde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit;“yüzde 41.38 oy” aldı ve “213 milletvekili” çıkardı ama Hükümet’i kuramadı!.. Sonra “tarihin en büyük rezilliklerinden biri” olan “Güneş Motel rezaleti” yaşandı!..
“11 AP milletvekili, bakanlık vaadiyle istifa” ettirildi!.. İstifa edenlerin hepsi “bakan” yapıldı!..
“Mafya bozuntusu, zırcahil kardeşimin 7-8 ay önce haber verdiği” gibi, Gümrük ve Tekel Bakanlığı’na da, gerçekten Tuncay Mataracı getirildi!..
Mafya bayram yaptı!..
Tuncay Mataracı Yüce Divan’da yargılandı ve 38 yıl ceza aldı!..
“Vah benim memleketim
Ve de, zavallı milletim!”
HEPSİ, ÜST AKIL İŞİ!
Hızır Çakır Hoca’nın anlattıkları bunlar!.. Bir yanda “mafyanın hesapları”, bir yanda “siyasi” hesaplar!..
Tuncay Mataracı’nın, “dönen bu dolaplar”dan haberi var mıydı?..
Hiç sanmıyorum!..
Ama;
“Gün Sazak’ı öldürtüp, Hükümet’i yıkma, yerine Ecevit’e yeni hükümeti kurdurma, 11 AP’liyi istifa ettirip, Güneş Motel’de bakan yapma hesabını”yapanlar; belki de “Tuncay Mataracı’nın haberi bile olmadan”, onu da“hesabın içine” katmışlardır!..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine dönecek olursak, görünen o ki; bu işler, “3-5 yılın işleri” değil!.. “Hesap”lar önceden yapılıyor,“tezgâh”lar önceden kuruluyor!..
“Düğmeye basılınca” da;
“Al sana suikast, al sana kaos!”
Hem de, Atatürk’ten beri!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bütün bu “zehirleme”lerin, bütün bu “suikast”lerin ve bütün bu“kumpas”ların arkasında, “Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen” bir “Üst Akıl” yok mudur?..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Geçtiğimiz hafta meydana gelen “Adliye ve Emniyet’e saldırı” olayları ile,“Fenerbahçe otobüsüne saldırı” olayı da, “Üst Akıl’ın bir tezgâhı”dır!..
“Dün”ü bilirsek, “bugün olan ve yarın olacakları” daha iyi anlarız!..
Uyanık ol Türkiye!..
******************************************************************************
Paralel Yapı’nın acınacak halleri... Vah zavallılar, vah!..
“Aydın Doğan Medyası”nın, “Emniyet binasına saldıran terörist” için“terörist” diyemediğini biliyordum da, “Paralel Yapı”nın da; aynı DHKP-C’ye “terörist” diyememesini bir türlü anlayamadım!..
Efendim, “Paralel Yapı”nın bir yan kuruluşu olan Hukuk ve Hayat Derneği’nin Başkanı Av. Mehmet Kasap bir açıklama yapıp, demiş ki;“Savcı’ya yönelik menfur saldırıyı kınıyoruz ama bu saldırıyı kullanarak, avukatların da suçlu ve terörist gibi gösterilmesini şiddetle kınıyoruz!”
Lütfen dikkat!.. Paralel’e göre; “DHKP-C’li tereörist”lerin yaptığı “menfur saldırı”dır ama, avukatlara yapılan “teröristlik”tir!.. Bunlar, ne zamandan beri “terörü himaye” etmeye başladılar acaba?!?..
l Bitmedi...
Dünkü Zaman gazetesinin sürmanşetinde, “Prof. Joseph Nye” adlı bir gâvurun demeci vardı!..
Bugün gazetesinin sürmanşetinde ise, “Center for American Progress Uzmanı Michael Werz”in demeci yayınlanmıştı, iyi mi?!?..
Her ikisi de; “Türkiye’ye ayar” veriyordu!..
Birinde Joseph Nye!..
Diğerinde Michael Werz!..
“Teröriste terörist diyemeyenler, şimdi de gâvurların sözlerine itibar etmeye başlamışlar” ya, vah zavallılar, vah!..
Durum budur, yorum sizin!..
yeniakit