Baştan başlayayım. Türkiye’de hiç bir zaman “Derin Devlet”in üzerine gidilmedi. Derin devlet olduğu yerde duruyor.. Peki yapılan neydi, Ergenekon ve Balyoz davası, derin devlet tasfiye ediliyormuş gibi bir hava uyandırmak için yapılan bir psikolojik harpti.. Olan ise, Derin devletin söz dinlemeyen çocuklarının tasfiyesinden ibaretti.
O söz dinlemeyenler kimdi? Onlar, ılımlı İslamcıların sisteme dahil edilmesine karşı çıkan Kemalist-ulusalcı kanat. Onlara yapılan operasyon, kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle kabilinden bir operasyondu.. Eğer söz dinleselerdi, operasyon bitirilecek, içeri alınan ikinci, 3. Dereceden konuyla dolaylı ilgisi bulunan bir takım personel günah keçisi seçilecekti..
Yani Ergenekon ve Balyoz bir yalandı.. Gerçek bir operasyon değildi. Ilımlı İslamcıların önündeki engellerin kaldırılması ve sisteme enjekte edilmesine karşı çıkanların kontrol altına alınma operasyonu idi.
Kemalist ulusalcı kanat, İslam’a karşı sopa politikasını savunuyor. Ama uluslararası sistem, İslam’a ve Müslümanlara rağmen bu bölgede varolamayacaklarını düşünüyorlardı. Onun için bunların da sistem içine alınması gerekiyordu. Dahası, sisteme dahil olan İslamcılar, dünyadaki Müslümanlara model olarak gösterilerek Müslümanların din algısı dönüştürülecekti.. Euro standartlarına indirgenmiş seküler bir İslam algısı Türkiyeüzerinden pazarlanacaktı.. Bu algının dışında kalanlar ise terörist ilan edilecekti..
Şimdi bu yapı deşifre oldu.. Bu komplo da.. Bugün iktidara ayar çekmek isteyenler, dün derin devlet eli ile askerler üzerinden bu işi yapıyorlardı, bugün “cemaat” üzerinden polis içindeki paralel devlet üzerinden aynı şeyi yapmak istiyor..
Dün biz, derin devlete karşı çıkarken ordu’ya karşı çıkmıyorduk, ordu yönetimini ele geçiren çeteyle hesabımız vardı. Bugün de kimsenin Cemaatla bir sorunu yok. Cemaatin yönetimindeki paralel devlet yapılanması ile derin bir sorun yaşanıyor..
Bu iş gelinen noktada ağlamayla, bedduayla çözülecek bir sorun değil.. Yok Müslümanlar arası bir çatışma var, arabuluculuk yapalım meselesi hiç değil.. Hesaplaşma uluslararası sistemle iktidar arasındaki bir hesaplaşma. İslam’a, Müslümanlara, iktidara karşı “Topyekûn bir savaş” sözkonusu! Dün bunu BÇG, Ergenekon, Balyoz üzerinden yapıyorlardı, bugün cemaat içindeki bir hücre üzerinden yapmaya çalışıyorlar..Operasyon başarılı olsaydı, İHH başta olmak üzere insani yardım örgütlerini terör örgütlerine yardım ediyor bahanesi ile hedefe koyacaklar, yöneticilerini tutuklayıp, mali kaynaklarına el koyacaklardı..
Bu operasyon Türkiye’ye yatırım için gelen para girişini durdurmak, mevcut içerideki paraların kaçışını hızlandırmak ve Türkiye üzerinden İslam dünyasına dağıtılan yardımları kontrol altına almayı hedefleyen uluslararası bir komplo idi..
Bunlarla kim arasında arabuluculuk yapacaksınız.. Birileri evinize girse, komşunuz gelse, yakaladığınız hırsızla sizin aranıza girip, “durun kavga etmeyin ben aranızı bulayım” dese, siz ne dersiniz! Birileri iktidarın yetkilerini gasbetmek, siyasi otoriteyi bir şekilde ele geçirmek, rakiplerini yıldırmak, sindirmek için harekat başlatıyor ya hu! “Burada ne arıyorsun” diyorsun, bir hırsızın peşinden geldim diyor. Hırsızın peşinden gelme işi bir istihbarat oyunu, bir bahane.. Gerçek bir olayı, daha vahim bir soygunu perdelemek için kullanmak bilinen bir taktik..
Evet, derin devlet durduğu yerde duruyor.. İşin içinde yine ABD, İngiltere ve İsrail var. Göz ucu ile Fransa ve Almanya’yı da takip etmek gerek.. Zaten biliyorsunuz, Almanya hepsinin karması..
Gülen öyle bir beddua etti ki, öfkesi kontrol edemediği için bütün “hoşgörü” birikimini bir hamlede bitirdi.. Onun şunu bilmesi gerek, hedefine ulaşmayan “lian”, sahibine geri döner! Hani Allah (cc) “Dualarınız olmasa ne işe yarardınız ki!” diyor da, Allah’ın resulü, “Kabul olmayan duadan Allah’a sığınırım” diyor ya! Şimdi bu zatın işi çok zor! Sakın, Hz. İsa aleyhisselamı, Hz Peygamberin çocuğu ilan eden bu zat, bir şefkat tokadına muhatap olmasın, Resulü zişanı Türkçe olimpiyatlarına konuk eden muhteremin sofraya koyduğu boş tabak ve serdirdiği boş yatak hep boş kalacak gibi.. Tıpkı, yıl başındaki Noel çamları gibi.. Biliyorsunuz, Mesih’in geri dönüşü, Hıristiyan inancında bir çam ağacına olacak. Noel çamını süslemek, onun doğduğu kabul edilen günü, Hıristiyan adetinde “Ey İsa, bak çam burada, bizim evimize gel” demektir. Çam onun için süslenir.. Yok böyle bir şey ama, Mesih gerçekten gelecek olsa, o domuz kokulu, alkol ve işret dolu sofraları görse herhalde onların evine misafir olmak değil, yüzünü çevirir giderdi..
Bu arada Cemaat denen yapı, bir saflardan, bir de kurtlardan oluşuyor. Türkçe olimpiyatlarında Erdoğan’ı coşku ile alkışlayanlar, o gün de varolan derin hesaplaşmanın hiç farkına varmadılar.. Zaten böyle olmasalar da, bir avuç kurt, kripto adam, bu kuzuları bu kadar kolay istismar edemez, kullanamaz, yönetemezlerdi..
Sahi, Gregoryen takvime göre yeni yıla kaç gün kaldı ya hu! Yeni yıla kehanetler, komplolar, Mesih-Mehdi tartışmaları ile gireceğiz gibi..
Gülen hareketi bir “Mehdiyet hareketi” biliyorsunuz! Ona göre, Mehdilik şahsa değil, tüzel kişiliğe aittir ve o tüzel kişilik de “Cemaat” denen yapıdır.. Ve tabi Cemaat hareketinin kanaat önderi de kendisidir.. Yani tartışılan zaten manevi tecellilerin merkezinde yer alan bir kişiliktir..
İşin içinde bir de İran var. Ahmedi Nejat da Hüccetiyeden biri. Onların da Mehdiyet inanışı var.. İşin derununda bu para tartışmaları içinde İran’ın Mehdisi ile Türkiye’nin Mehdisi arasında örtülü bir hesaplaşma da yok değil. Batılıların Mesih’i de işin içine girince, Dan Brownluk bir Turkish Oppus Dei hikayesi çıkar bu işin içinden. Aman, ne olur siz bu arada aklınıza mukayet olun! Şaka, her şey kendi tabi mecrasında ilerliyor. Şok dalgaatlatıldı, süreç deşifre oldu.. Bugün iktidar daha güvende.. Şimdi ava gidenler düşünsünler! Selam ve dua ile..
yeniakit