Avrupa bir coğrafya olarak değil, orada merkezîleşmişdünya görüşüitibariyle bizim inançdünyamızın daima en sistematik karşıkutbu durumunda olmuştur. Miladî-711’lerde İber Yarımadası’ndan kuzeye doğru ilerleyen Müslüman ordularıParis’in yakınlarındaki Puvatya’ya kadar dayanmışlar ve yaklaşık 800 yıl Hristiyanlık âleminin Avrupa’daki gövdesine, güneybatısından pençesini ciddîsûrette geçirmişlerdi.
***
Salahaddin Eyyubî’nin HaçlıOrdularınıyenilgiye uğratıp, Kudüs’ügeri almasıüzerinden 200 yıl geçmesine rağmen Avrupa Hristiyanlığıo yenilginin psikolojik etkisinden hâlâda kurtulamamıştı.
Ama, artık Endülüs’deki Müslüman devletler ve beylikler zayıflamaya yüz tutup birbirleriyle cedelleşmeye girdiği ve Papalık’ın bütün gücünüoraya yönelttiği sırada, bu kez de Müslüman orduları, o dünyayıBalkanlar’dan çevirmeye başlamışve miladî-1453’de Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans tarihin çöplüğüne atılmıştı. Ne var ki, Bizans’ın düşüşünden 40 sene sonra bu kez de Endülüsdüşüyordu.
Evet, 800 yıllık Endülüs maceramız acıbir şekilde sona ermişti.
***
Avrupa’da aslîsiperini kazmışolan dünyanın bizim dünyamıza olan husûmeti deriiin bir inançve kültür temeline dayanmaktadır.
Aslında iki zıd değerler dünyası, gizli-açık devamlıbir savaşhalindedir. Mes’eleyi sadece maddîmenfaatlere veya iktidar güçleri arasındaki bir hesaplaşmaya dayandıranlar, dünyaya materyalist bir bakışaçısıyla bakmanın sakatlığınıyaşıyanlardır.
Elbette, gerek savaşta ve gerekse hazarda, ele geçirilen veya geçirilmesi öngörülen maslahat ve menfaatler, yerüstüve yeraltızenginlikleri ve jeo-politik ve stratejik üstünlük hesaplarıda vardır, ama bunlar neticedir. Asıl mes’ele, iki zıd değerler dünyasıarasındaki topyekûn bir gizli veya açık hesaplaşmadı; bir güçyarışıdır, bir bilek güreşidir.
***
1683’deki İkinci Viyana Kuşatması’nın da başarısızlıkla sonuçlanmasıve 1699 yılında da Karlofça Andlaşması’yla Osmanlı’nın bir yenilgiyi resmen kabullenip barışandlaşmasıimzalaması, bir duraklama ve gerileme dönemine girmesi ve Lale Devridiye anılan 1730’larda artık elde edilen zenginliklerin tadınızevk’u safa içinde çıkarmaya başlayışlar.. İçinde yaşanılan zamanı, üzerinde bulunulan dünyayıtanımaya özen göstermeyen bir manevîperişanlığıberaberinde getirdi.
***
Ve sonunda, kaybedilen vatan topraklarınıkurtarmakümidiyle girdiğimiz 1. Dünya Savaşıise, ‘devlet-i ebed müddet’(sonsuz kadar yaşayacak devlet)diye kutsanan 625 yıllık OsmanlıDevleti’nin tamamen buharlaşmasıyla ve onun enkazıüzerinde kurulan yığınla devletçiklerin oluşturulmasıyla ve her birinin ensesine de emperyalistlerin kabullendiği kişi veya kadroların yönetici olarak oturtulmasıyla noktalandı.
100 yıldır büyük ve korkunçbir travma yaşadık.
***
Hatırlayalım ki, 2003 yılında dönemin C. BaşkanıA.N.Sezer, Lozan Andlaşması’nın imzalanışının 80. Yıldönümünü‘kutlamak’için yayınladığımesajda, ‘laik cumhuriyetimizi kendisine borçlu olduğumuzu’belirterek o andlaşmanın bize neler getirdiğini itiraf ediyordu.
Ve, 1953 yılında da, NATO dünyası, sadece kendisine hizmet ettirmek için Türkiye’yi lûtfen üyeliğe kabul ediyordu. Avrupa Birliği’ne girmek için Aralık-1963’de Ankara Andlaşması’nıimzalanırken ise.. Zamanın başbakanıİsmet İnönü, ‘Biz bu andlaşmayıimzalamakla, sadece ekonomik tercihlerimizi ortaya koymuyor, Avrupalılaşmak yolundaki 200 yıllık hayal ve rüyalarmızın gerçekleşmekte oluşuna da imza atıyoruz..’diyordu.
Ve geçenlerde ölen eski Almanya BaşbakanıHelmut Kohl, ‘Avrupa Birliği’ne girmek isteyenler bu medeniyetin kilise gölgesinde yeşerdiğini bilmelidirler.’diyordu.
***
Anlaşılıyor mu şimdi Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye kırmızıkartgöstermesinin ve Tayyip Erdoğan’ın bertaraf edilmesi öldürülmesi içinçırpınmasının sebebi..
stargazete