-"Avrupalı İslam"ın İnşasında Balkan Müslümanlarının Rolü" başlıklı rapor Avrupa Birliği'ne think-thank hizmeti veren kuruluşlardan biri olan Europe Policy Center tarafından hazırlandı. Bir proje çerçevesinde yapılan tartışma ve çalışmaların sonucunda Xavier Bougarel tarafından hazırlanan yaklaşık 30 sayfadan oluşan bu çalışma Mirjam Dittrich ve Lucia Montanaro Jankovski"nin takdim yazısı ile bir rapor haline dönüştürüldü. Şu an yayınladığımız "Takdim" ve "1.Bölüm"ün metnini arkadaşımız Gürkan Biçen tercüme etti. Takdim 1978-1979 İran İslam İnkılabından bu yana İslam"ın yayılışı ve Batı"ya meydan okuyan bir görüntü vermesi uluslararası alanda kaygı yarattı. Bugün, 12,5 15 milyon civarında bir Müslüman nüfus Avrupa Birliği"nde yaşıyor. Göçmenlerin ve vatandaşlık hakkı kazanmış olanların 1950"de sadece 800.000 kişi oldukları düşünüldüğünde İslam"ın sadece bir dış politika meselesi değil, hatta evin içini de ilgilendiren bir mesele olduğu söylenebilir. Müslüman topluluklar geçtiğimiz on yıllarda hızla büyüdüler ve İslam birçok Avrupa devletinde en çok mensubu olan ikinci din olarak ortaya çıktı. Türklerin Avrupa Birliği"ne üyeliği üzerine yapılan müzakereler Müslüman çoğunluğu ile bir ülkenin "Avrupa Kimliği""nin bir parçası haline gelip gelemeyeceği sorularını doğurdu. Bundan başka, Balkanlardaki yeni üye devletlerin girişi, yıllar içinde AB"nin içine bazı baskın Müslüman ülkeler getirecek ve onun Müslüman nüfusunu iki katına çıkaracak. Bu yazı Xavier Bougarel tarafından, King Baudouin Foundation (KBF Kral Baudouin Vakfı) ile birlikte çalışan European Policy Centre"in (EPC Avrupa Politika Merkezi) Çok Kültürlü Avrupa ve Genişleme (Multicultural Europe and Enlargement) ile Civar Avrupa (Neighbourhood Europe) programlarındaki tartışmalardan oluşturularak yazılmıştır. Avrupa"da "İslam ve Müslümanlar" hakkında bir proje Avrupa"daki Müslümanların entegrasyonu çevresindeki sorunların bilgi ve düşüncesini olduğu gibi Avrupa"nın İslam ülkeleri ile ilişkilerini kamçılamayı amaçlayan Multicultural Europe programının bir parçası olarak 2003 yılında oluşturuluyordu. EPC ve KBF da Şubat 2005"de Batı Balkanlar hakkında bir işbirliği başlattı ve 2005 yılında Balkanlar hakkında güçlü bir odak ortaya koydular. Bu 2006"da da böyle devam edecek. Bizim uğraşımız Balkanlardaki farklı politik, ekonomik, güvenlik ve çok kültürlülük meselelerinin onların Avrupa"ya entegrasyonu yolunda olduğu kadar Avrupa"nın bölgeye yönelik politikalarının tayin edilişinde de ehemmiyet arz eder. Müslümanların Avrupa toplumuna Avrupalı düzeyde entegrasyonu meselesini belirlemek ve uğraşmak kolay olmadı; çünkü bu konuya has Avrupalı veya ulusal bir politika yoktu. Avrupa"daki Müslümanlar ortak bir dini inancı paylaşırken onlar geldikleri ülkelerin çeşitliliği, genel farklılıklar, dini pratiklerdeki varyasyonlar ve politik bağlılıklar sebebiyle milletler üstü toplum şeklinde birleşmezler. Son uluslararası olaylar, özellikle 11 Eylül ve Madrid ile Londra"daki terörist saldırılar sonrası, Avrupa"daki birçok Müslüman için geleneksel gerilimler yaratıldı ve yanlış anlamlar, hatalı basmakalıp klişeler yayıldı. Müslüman ülkelerdeki politik gelişmeler de (Orta Doğu, Irak, Afganistan ve Balkanlar) Avrupa"daki Müslüman topluluklar hakkında bir etkiye sahipti ve hakim Avrupa hükümetleri bu meseleye büyük öncelik verirler. Balkan savaşları sırasındaki "İslami" kuvvetlerin transferi, özellikle Bosna Hersek ve Arnavutluk'ta cihad savaşçıları ve eğitim kamplarıyla ilgili birçok rapor Balkan ülkelerindeki İslami radikalizm tehdidi hakkındaki endişeleri yükseltti. Bununla birlikte, bölgedeki savaş sırasında İran"dan, Afganistan"dan, Pakistan"dan, Suudi Arabistan"dan, Türkiye"den gelen ancak sonradan burada kalmayan sayısız "mücahid"in ardından Balkanlardan gelen tehdidin seviyesi azaldı. Ancak, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Sancak Güney Sırbistan ve Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti"ndeki (Makedonya Cumhuriyeti kastediliyor -ç.n-) Müslüman toplumlar için gelecek beklentisi değişkenliğini koruyor. Bununla birlikte yazar, farklı Müslüman toplumları, Osmanlı İmparatorluğu tarafından yürütülen İslamlaştırma sürecinden daha eski bir tarih koyarak ve şimdi geniş Balkan bölgesinde kendilerini global İslam içinde yeniden uyarlayan nitelikte 4 ana halkın varlığıyla açıklar: Arnavutlar, Müslümanlar/Boşnaklar, Türkler ve Romalılar. Batı Makedonya ve Güney Kosova gibi bazı bölgelerde farklı birkaç Müslüman grup bir arada bulunur. Politik olarak, bir tarafta, Doğu Balkanlarda yaşayan Türkçe konuşan Müslümanlar ve diğer tarafta Batı Balkanlarda yaşayan Arnavutça ve Slavca- konuşan Müslümanlar arasında temel fark bulunur. Evvelkilerin politik talepleri azınlıkların milli statüleriyle elde edilen kültürel haklarla sınırlandırılırken sonrakilerin bölgesel otonomiden devletin federalleşmesine (Makedonya) veya bağımsızlığa (Kosova ve Bosna Hersek) kadar çok daha radikal talepleri vardır. Bosna Müslümanları diğer Balkan Müslüman halklarına kıyasla daha düşük düzeyde bağnazdırlar. Yine de, Arnavutça konuşulan bölgelerdeki (Arnavutluk, Kosova ve Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti) seküler eğitim sistemiyle çelişkili olarak, Bosna Hersek"teki bazı politik ve dini aktörler orduyu ve okulları yeniden İslamlaşma amaçları için kullanmayı denediler (örneğin, dini eğitim savaş boyunca yarı bağımsız bir hale geldi) ancak, Bosna toplumunun içinden güçlü bir direnişle karşılaştılar. Bu tez Komünist rejimlerin 1990"daki düşüşünden öncesi ve sonrası için dini ve politik gelişmelerin genel bir tanıtımını verdiği gibi Balkan İslam"ı ve Müslüman dünya ile bölgenin eski pan-Avrupa işgalcilerinden sonra zuhur eden İslami toplum dönemi ilişkilerini ele alıyor. Yazar belirtir ki, sayısız büyüklükte sosyo-ekonomik ve kültürel faktörler, onların kırsal bölgelerdeki konumları ve diğer Müslüman olmayan yerel halklar ile dil ortaklığı dahil (Bosna Hersek"teki çoğulculuk buna açık bir örnektir), Balkan Müslümanlarını onların Avrupa"daki benzerlerinden farklılaştırır. Yine, Balkan Müslümanları etnik ve dini milliyetçilikler sebebiyle baskın içerikteki bölgesel politikanın bir parçasıdır. Gerçekten, Yugoslav Federasyonunun dağılmasıyla Balkan Müslümanlarının politikleşmesinin farklı ulusal ve bölgesel taleplerle belirginleşmesinden ziyade, onların müşterek yerleşik İslami gelenekleriyle hareket etmeleriyle yüzleşildi. Bu tez aynı zamanda Türklerin Avrupa Birliği"ne girişinin Balkan İslam"ı ve Avrupalı İslam"ın gelişimine hatırı sayılır bir etkisinin olacağını da savunur. Balkan Müslümanları ve Türk dini liderler arasındaki değişmelere onay Güneydoğu Avrupa"daki Neo-Selefi akımı dengeleyebilir. (Neo-Selefizm iddiaya göre İslam inancının savaşçı, aşırı ve "saf" bir yorumudur). Bununla birlikte, yazar vurgular ki, Balkanlarda İslam"ın görünürlüğünün artması Balkan Müslüman halklarının yeniden İslamlaşmasından ziyade onların ulusal şartlarının ve politizasyonlarının yansıması sebebiyledir. Bunun için ikisinin ilişkisi, Balkan Müslümanları ile Birlik"in genişlemesinin gelecekteki sınırlarının tanımlanması, açıkça gösterir ki, Bosna Hersek ve özellikle Kosova hakkındaki karar süreci -Kosova en önemlisidir- gelecek yıllarda ilişkinin çerçevesini belirleyecektir. Bu bağlamda, aklıma gelmişken, o (Birlik, genişleme ve Balkanlar) zaten özel bir fenomen tarafından tanımlanıyor: Sovyet İmparatorluğunun kalıntılarıyla anlaşma (2004), Avrupa Birliği genişleme sürecini şimdi Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısıyla anlaşmanın kenarında tutuyor. Ve iki özel durum: Balkanlardaki Müslüman ve Hıristiyanlar arasındaki ilişkilerin dikkate değer tabiatı ve bazı eski tebaalarıyla tam üyelik veya adaylıkların sürdürüldüğü eski "imparatorluk" gücünün (Türkiye) adaylık statüsü. Hürmete layık tüm yönleriyle bu çalışma, gittikçe artan bir ilgiyle, Avrupa entegrasyonunun geleceği için sorular yöneltiyor. Mirjam Dittrich Avrupa Politika Merkezi"nde politika analistidir. Lucia Montanaro Jankovski ise Avrupa Politika Merkezinde program koordinatörü yardımcısıdır. Avrupalı İslam"ın inşasında Balkan Müslümanlarının rolü Xavier Bougarel tarafından hazırlandı. Balkan Müslümanlarının entegrasyonu bir fırsatı olduğu kadar bir meydan okumayı da ifade eder: Bir tarafta, Avrupa entegrasyonu beklentisi bölgedeki bazı uyuşmazlıkların çözümüne yardım edebilir; diğer tarafta, Balkan Müslümanlarının tarihi tecrübesi bir "Avrupalı İslam"ın gelişmesine katkıda bulunabilir.[i] 1981"den 2004"e kadar Avrupa Birliği"ndeki tek Balkan ülkesi (Batı Trakya"da küçük bir Müslüman azınlık olmasına rağmen) neredeyse tamamı Ortodoks bir ülke olan Yunanistan idi. 2004"de Kıbrıs Avrupa Birliği"ne katıldı ancak kuzey, adanın Türk kesimi dışarıda kaldı. Gelecek yıllarda Avrupa Birliği diğer Balkan ülkelerinin katılımıyla genişleyecek. Başlangıç Bulgaristan ve Romanya olacak. Bu meselelerin arasında yükselecek birisi çağdışı Lozan Antlaşmasının[ii] maddeleriyle örneklenen Balkan Müslümanlarının statüsüdür. Gerçek şu ki, bölgede hali hazırda devam eden sayısız çatışmalara rağmen (Kıbrıs, Bosna Hersek, Kosova, Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti[iii]) Müslüman ve Ortodoks halkları birbiri ile mücadeleye kışkırtan genelde din ve özelde İslam değildir. Bu (statü meselesi), çatışmaların gerçek sebebidir.[iv] Bundan başka, halen Avrupa Birliğine üye 25 devletteki 11 12 milyon Müslüman, yaklaşık 8 milyon Müslüman"a vatan olan Balkan devletlerinin nihai katılışıyla kendi sayılarının neredeyse ikiye katlandığını görecekler.[v] Balkan Müslümanlarına has gelişim ile Avrupa Birliği genişleme süreci ve bir Avrupalı İslam"ın meydana gelme ihtimali arasındaki etkileşim potansiyelini daha iyi anlatabilmek için bu çalışma, Balkan Müslüman halklarının bölgedeki komünist rejimlerin düştüğü 1990"da canlanan dini gelişimi ve büyük politik detayları açıklamadan önce Balkan Müslümanlarının farklılığını açıklayacak. Bunun için yöntem olarak Balkan İslam"ı ve Müslüman Dünya özelde Türkiye- ve onun "Pan-Avrupalı İslami kamusal alan" içinde şekillendirilen yeri arasındaki ilişkinin tartışılması yolu takip edilecek . I. Balkan Müslüman Halkları Balkan Müslüman Haklarının Farklılığı "Balkan Müslüman Halkları"ndan veya bir "Balkan İslam"ından bahsedildiğinde bu halkların nasıl farklı olduklarını tanımak önemlidir. Onların hepsi İslamlaştırma süreciyle meydana geldi ve buna 14.yüzyıldan 20.yüzyıl başlarına kadar bölgedeki Osmanlı varlığı eşlik etti. Ancak onlar hiçbir şekilde homojen olarak tarif edilemezler. Dört ana dil grubuyla (Arnavutça, Slav dilleri, Türkçe ve Roman) ilişkili Balkan Müslümanları bunun yanında gittikçe baskınlaşan ve resmileşen ulusal veya etnik hatlarla da bölünüyordu (Arnavutlar, Boşnaklar, Türkler, Pomaklar[vi] ve diğerleri) Büyük çoğunluğu Hanefi mezhebine[vii] bağlı Sünni Müslümanlar iken bazıları Bektaşi (Arnavutluk ve Kosova) veya Alevi (Bulgaristan ve Yunanistan) azınlıklara[viii] aittirler. Bu, Batı Makedonya, Güney Kosova, Rodop (Yunanistan, Bulgaristan) ve Dobruca (Romanya) gibi bölgelerde birkaç farklı Müslüman halkın bir aradaki varlığını açıklar. Bu bölgeler aynı zamanda çok değişken etnik kimliklerin varlığı ile en canlı etnik "kurucular"ın arasında rekabetin olduğu yerlerdir. Tablo 1 Balkan Müslüman Halklarının Dil Profili (1990"ların başlarındaki tahmin)
|