Aydın Doğan intihar etti mi ki Selahattin Demirtaş istifa etsin!

Hasan Karakaya

Dün de yazdım... İşadamı Aydın Doğan, gerek “Merter’deki yeşil alan”ı imara açtırıp, “büyük rant” elde ettiği meselesinde, gerekse “gammazcı muhabirinin yediği halt” meselesinde, yani iki ayrı meselede “canlı yayın”lara telefonla bağlanıp, demişti ki; “İddialarınızı ispat ederseniz, Taksim Meydanı’nda kendimi asarım!”

İddialar ispat edildi...

Hem de “belge”leriyle!..

Ama Aydın Doğan’ın, bir türlü Taksim’e yolu düşmedi, dolayısıyla söz verdiği “intihar” olayını gerçekleştiremedi.

Bu saatten sonra da,

İntihar edeceğini sanmam!..

Aydın Doğan, nasıl ki “sözünün eri bir adam değil”dir, nasıl ki “ağzından çıkan sözler”in gereğini yerine getirmemiştir, hele yazın bir kenara; Aydın Doğan’ın “cici çocuk” diyerek parlattığı, ekranlarda “saz” çaldırdığıSelahattin Demirtaş da, sözünün gereğini asla yerine getirmeyecek, asla“istifa” etmeyecektir!..

Akıl var, mantık var; Aydın Doğan’ın “intihar” etmediği bir ülkede, onun cici çocuğu Selahattin Demirtaş hiç “istifa” eder mi?..

DEMİRTAŞ’TAN PİŞKİNLİK!

Biliyorsunuz;

6-8 Ekim “kalkışma”sında “53 Kürt’ün ölmesi” üzerine, 5 Ekim tarihli çağrısından “tornistan” eden, “kıvıran” ve “kıvranan” Selahattin Demirtaş, o zamanlar demişti ki:

“Halkı sokağa çağırmadım!”

Selahattin Demirtaş çağırmadığına göre; herhalde, yıllar önce vefat eden rahmetli babam çağırmıştır!..

Bay Demirtaş; “Aydın Doğan’ın cici çocuğu” ya, herhalde “karakter”ini de ondan almış!.. Aydın Doğan, nasıl ki; “İspat edin, kendimi asayım” dedi,Selahattin Demirtaş da; “hık demiş, burnundan düşmüş” gibi, benzeri bir söz söyledi:

“İspat edin, istifa edeyim!”

Dedim ya;

Aydın Doğan “intihar” etmedi ki, cici çocuğu Demirtaş “istifa” etsin!..

YPJ... YPG... PYD... PKK!

Dahası da var:

“6-8 Ekim olaylarında 53 Kürt’ün ölmesi” üzerine “istifa” etmedi ki, “HDP-PKK bağlantısı” ispat edilince istifa etsin!..

Malûm, HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ; şöyle bir ifade kullanmıştı:

“Partimiz için; sırtını terör örgütüne dayayan HDP diyorlar... Anlamayanlara cevap veriyorum: Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz!.. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz... Sırtımızı kime yasladığımızı söylüyoruz, bundan sonra da yaslamaya devam edeceğiz!”

İşte bu ifadenin gazete ve televizyonlarda yer alması üzerine, HDP’nin diğer Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş dedi ki:

“Eşbaşkanımız, sırtımızı PKK’ya dayıyoruz, dediyse istifa ederiz!”

Edebiyatta buna denir ki:

“Tecahül-i Arif!”

Yani; “Bilip de, bilmezlikten gelmek!”

Demirtaş da gayet iyi  biliyor ki;

YPJ, YPG ve PYD ile PKK arasında hiçbir fark yoktur!..

Hepsi, “aynı b.kun soyu”dur!..

Hepsi, “PKK’nın piçleri”dir!..

Sadece YPJ, YPG, PYD ve PKK değil ki... “Alfabede ne kadar sessiz harf”varsa, hepsini “örgüt” ismi yapmışlar!.. Hepsi de, PKK’nın güdümünde!..

Ama, Demirtaş uyanık!..

Figen Yüksekdağ, konuşmasında “PKK” ifadesini kullanmamış ya, aklınca“kelime oyunu” yapıyor!..

Sormak lazım Demirtaş’a;

“Figen Hanım PKK demedi ama, sırtını yasladığı PYD, PKK’nın Suriye kolu değil mi?.. Ha PYD demiş, ha PKK; ne farkeder ki?”

FIRILDAK ABDULLAH!

Kaldı ki; “HDP ile PKK arasındaki organik bağı ispat etmek” için tek örnekFigen Yüksekdağ değil ki!..

Bir de, Abdullah Zeydan var!..

l Tarih 27 Temmuz 2015...

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK hedeflerine ağır darbeler indirdiği günler... HDP Milletvekili Abdullah Zeydan, Hakkari Yüksekova’daki bir eylemde alıyor eline mikrofonu, erkeklik taslayıp, diyor ki:

“PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğü ile boğar!..

Ateşle oynuyorsunuz!”

Bu sözleri söyleyen şahıs, “matah” bir adam olsa, gam yemem!..

Abdullah Zeydan adlı bu “HDP milletvekili” bugün “PKK’ya yalakalık”yapıyor ya, işte bu adam; “90’lı yıllarda DYP’den Hakkari Milletvekilliği yapan Mustafa Zeydan’ın oğlu”dur!..

2000’li yıllarda, Mustafa Zeydan; “DYP adayı” olarak meydan meydan gezerken, yanında oğlu Abdullah Zeydan da vardı... “Seçim otobüsü”nün üzerine çıkar, babasını “takdim” eder, bu arada şöyle sözler de sarfederdi:

“İmralı’yı basacağız!..

Apo’nun kellesini getireceğiz!”

Bu “anons”ları hatırlattım, çünkü; Abdullah Zeydan adlı vatandaş, o zamanlar da, belli ki “Çiller yalakalığı” yapıyormuş!..

Böyle “yanar-döner” ve “fırıldak” bir adamı “milletvekili” yapan HDP’ye;“Hayrını görün” diyor ama, Demirtaş’a sormak istiyorum:

“PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğü ile boğar” diyen “PKK amigosu” bu şahıs, bir “HDP’li” değil mi?..

Al sana organik bağ!..

Eee, daha neyi bekliyorsun “istifa” etmek için?..

Bütün bunlar yetmediyse, “Selahattin Demirtaş’tan bir örnek” verelim Bay Eşbaşkan!..

Sahi; “Önce Öcalan’ın posterini asacak, sonra da onun heykelini dikeceğiz”diyen sen değil miydin, Bay Cici Çocuk, ya da, Bay Selahattin Cilalıtaş?!?..

BİRKAÇ ÖRNEK DAHA!

Yine de tatmin olmadıysanız, şu “kanıt”lara da bir bakın!..

l Tarih 2 Ağustos 2015.

Figen Yüksekdağ diyor ki;

“Ekin ve yoldaşları başımızı eğmediler... Şehadetleri bizi güçlü tutuyor!”

l Tarih 9 Ağustos 2015...

HDP’nin Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ diyor ki: “PKK, bir halk özgürlük hareketidir... Uyguladığı program da terör değildir!”

l Tarih 9 Ekim 2015.

“Saz” pardon “söz”, bu defa diğer Eşbaşkan Demirtaş’ta:

“PKK’lıların cenazesine gitmeyeni yakarım!.. PKK’lılar, bizim seçmenimizdir!”

Sayılacak o kadar, “örnek” gösterilecek, o kadar “kanıt” var ki, bu sayfayı sadece onlar doldurur!..

l Meselâ; “Türkiye ile iç savaştayız” diyen Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret... 

l Meselâ, “Gençlerimiz bizim kontrolümüzde değil!.. Gençlerimiz Kandil ve PKK’nın kontrolünde” diyen Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan...

l Meselâ, “PKK’ya verilmek üzere” Suriye’den getirilen “3 roketatar, 4 adet M-16 otomatik tüfek, 25 el bombası ve 2 bin mermi” gibi cephane ve ağır silahları “kendi otomobilinde” taşıyan HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız!..

l Meselâ; köy korucularını sert bir dille eleştirerek, “Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini biz çok iyi biliyoruz” diyerek silahsız siyasi mücadele veremeyeceklerini dile getirenBurcu Çelik Özkan!..

Daha sayalım mı?..

l HDP’li Belediyeler “PKK’lı teröristler”e her türlü desteği verip, “iş makinaları” ile sokaklara “hendek” kazmadı mı?..

l Belediyelerin kamyonları, eli kanlı teröristlere “mühimmat” taşımıyor mu? Yine HDP’li belediyeler, yollardaki “asfalt”ları delip, “mayın”lar yerleştirdikten sonra, üzerini yeniden kapatıp, “tuzak” kurmuyor mu?..

BAĞIMLI OLUNCA!

Bütün bunlar;

“PKK-HDP işbirliği”ni ortaya koymuyor, aralarında “organik bir bağ”olduğunu göstermiyorsa, diyecek bir sözümüz yok!..

Ama, Selahattin Demirtaş; tüm  bunları “doğru” kabul etse bile, yine de“istifa” etmez, edemez!.. Zira, “proje”ler, kendi kararlarını kendileri veremezler!..

Hem sonra;

Aydın Doğan “intihar” etmedi ki, Selahattin Demirtaş “istifa” etsin!..

“Bağımlı”lık zor iş vesselâm!..

***********************************************************************************

Ankara’da Opera ile, İstanbul’da Tiyatro ile “Opera”syon!

Bugünkü 1. sayfamızda; “Erdoğan’a Saldırı Opera’syonu” başlıklı bir haber var... Haberde de ifade edildiği gibi; “Ali Baba ve 40” adlı 2 perdelik oyunda, “harami başı”ndan “reis” diye söz edilmesi, kimin kastedildiğini gayet net ortaya koyuyor... Hele de, operanın yazarı Tarık Günersel’in bir“Gezici” olduğu hatırlanırsa!..

Haberde adı geçen “Opera”nın geniş adı, “Ankara Devlet Opera ve Balesi”demek... Yani, bu kurum “Devlet”e bağlı... Peki “Devlet Başkanı” kim?..Tayyip Erdoğan...

Görüyorsunuz ya; Maaşlarını “devlet”ten alan adam ve madamlar; çalıştıkları “devlet kurumu”nda, “devletin başkanı”na hakaret ediyorlar.

“Metin yazarı”ndan başlayarak, bu oyunu sahneye koyan ve oynayaninsanlara “sanatçı” mı diyeceğiz, yoksa “militan” mı?..

Şu da bir gerçek: Bu “militan”lar, sadece “Ankara Devlet Opera ve Balesi”nde yuvalanıp, “Opera’syon” yapmıyorlar... Aynı militanlar, aynı“Gezi Zekâlı”lar, maalesef Kadir Topbaş’ın Belediye Başkanı olduğu“İstanbul Şehir Tiyatrosu”nda da mebzul miktarda mevcut!..

“Ezik-Büzük daire başkanları” da, “komplekslerini ve beceriksizliklerini gizlemek” için başkalarını suçlamakla meşgul!..

Yöneticiler “kompleksli” olunca, “sanatçı”(!)lar da meydanı boş bulup,“militan”laşıyor!..

Anlayacağınız, “Devlet” de, “Hükümet” ve “Belediye” de, “kendi topuğuna kurşun sıkıyor” ama, hiç kimse, işin orasında değil!..

Mecbur muyuz, bu “ezik-büzük”lere?!?..

yeniakit