AYM Anayasa"yı ihlal etti
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddesi ile ilgili değişikliği iptal etti ve yürürlüğü durdurma kararı verdi.
AYM bu kararını, Anayasa'nın 2, 4 ve 148'inci maddesine dayandırdı.
Raportör, AYM'nin Anayasa değişikliklerini ancak şekil yönünden inceleyebileceğini, bu değişikliklerde ise şekil noksanı bulunmadığını ifade ederek, CHP ve DSP'nin başvurusunu reddetmesinin uygun olacağını belirtmişti.
Ancak Anayasa Mahkemesi, bir yandan 148'inci maddeye atıfta bulundu, bu madde AYM'nin anayasa değişikliğini ancak şekil yönünden inceleyebileceğini bildiriyor olmasına rağmen, AYM, bunu aşıp, önce düzenlemenin Anayasa'nın ikinci maddesini ilgilendirdiğine, sonra da, Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemememe hükmünü getiren 4'üncü maddeye başvurarak hükme vardı.
Yani sonuçta, herhangi bir anayasa değişikliğini değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerle kapsamına sokarak, esastan inceleme yapmış oldu.
Üstelik, "herhangi bir anayasa maddesindeki değişikliği" ikinci madde içine sokarak, yeni bir yol açmış oldu. Yani bundan böyle Anayasa Mahkemesi, hiç ilgilendirmeyen bir maddeyi bile, ikinci maddede yer alan, diyelim, laiklik, hukuk devleti, cumhuriyet, demokrasi ve sosyal devlet ilkeleriyle ilişki kurup iptal edebilecek.
Bu, yasama organının tamamen yetki iptali anlamına geliyor. Bundan böyle Yasama organının herhangi bir anayasa değişikliği yapabilme imkanı ortadan kaldırılmıştır.
Bu haliyle de tam bir anayasa ihlalidir.
Anayasa Mahkemesi bu kararıyla Anayasa maddelerini kanırtmak suretiyle kendisini Anayasa ile bağlamadığını ortaya koymuştur.
Oysa yüksek yargı organları dahil tüm kurumlar, Anayasa'dan almadıkları yetkiyi kullanamazlar ve Anayasa'ya uygun hareket etmek zorundadırlar.
AYM'nin kararı, ne demokrasi ile, ne hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır.
Ayrıca hukukçular, Anayasa Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma şeklinde bir yetkisinin de bulunmadığını, AYM'nin yasada olmayan bir yetkiyi ürettiğini de belirtmektedirler.
Türkiye, tam bir yargı sorunu ile karşı karşıyadır.
Türkiye bir yargı reformuna acil ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Ama AYM'nin bu yorumu ile, hangi kurumun anayasa değişikliğini de kapsayacak bir yargı reformu yapabileceği de belirsizdir.
AYM'nin kararı, Ak Parti'nin kapatılma davasına da yansırsa - ki bu karar o kararla ilgili tavrı da endişe verici hale getirmiştir- Türkiye, derin bir istikrarsızlığa doğru savrulacaktır.
27 Nisan gibi
Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, SAREM'in düzenlediği "Ortadoğu" konulu sempozyumda şunları söyledi:
"Bağımsız laik demokratik Türkiye'yi ihmal etmek riske girmektir. Türkiye laik ve demokrat yapısıyla İslam dünyasının tek örneğidir. Türkiye'ye birtakım sıfatlar yakıştırılmak isteniyor, Bu tür yaklaşımlar demokrasi kavramı içine konularak Türkiye'ye dayatılmak isteniyor. Yasal kurumlar buna izin vermez.
Atatürk Türkiye'sini hiçbir güç değiştiremeyecek. Cumhuriyeti temel ilkelerini hiçbir güç biat ettiremeyecek."
Bu sözler, Anayasa Mahkemesi'nde Laikliği çok ilgilendiren bir dava görüşülürken ve Başsavcı tarafından "ılımlı İslam" suçlamasına hedef olan Ak Parti'nin kapatılması davası arefesinde söylenmiştir. Ne yazık ki yeni bir 367 ve 27 Nisan vak'asıdır.
bugün