Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, İran'ın nükleer programıyla ilgili sorunun çözümünde diyalogdan yana olduklarını söyleyerek, İran Dışışleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin Cuma günü Ankara'ya geleceğini bildirdi.
NTV'ye konuk olarak, gündemdeki konuları değerlendiren Babacan, İran'ın nükleer programı ve İran'a olası saldırı ile ilgili soru üzerine, bu konudaki tartışmaların odağında İran'ın nükleer programı olduğunu belirtti ve bu program ile ilgili uluslararası toplumda bazı endişelerin bulunduğunu hatırlattı.
Babacan, Türkiye'nin bölgede önemli ve pek çok ülke tarafından gittikçe daha çok güvenilen bir ülke olduğunu ifade ederek, 5 yıllık ekonomi bakanlığı döneminde güven unsurunun ne kadar önemli olduğunu gördüğünü ve aslında diplomaside de bu unsurun temel teşkil ettiğini, güven ortamı yakalanınca pek çok şeyin kolaylaştığını bildirdi.
İran'ın nükleer programı ile ilgili sorunun da güven eksikliğinden, yani İran ile bazı ülkeler arasındaki derin bir karşılıklı güven eksikliğinden kaynaklandığını söyleyen Babacan, Türkiye'nin bağımsız olan her ülkenin barışçı amaçlarla nükleer teknolojiye sahip olmasını desteklediğini, ancak bölgesinde nükleer silah da istemediğini, aradaki bu dengenin iyi kurulmasını istediğini kaydetti.
Bakan Babacan, Türkiye'nin İran ile diyaloğu olan bir ülke olduğunu, bunu yapamayan ülkelerin bulunduğunu ifade ederek, bu çerçevede İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile son dönemde 3 kez yüz yüze görüştüğünü ve 18 Temmuz Cuma günü Mutteki'nin Ankara'da olacağını ve yine bir araya geleceklerini bildirdi.
İran'a nükleer programı ile ilgili son olarak sunulan bir paket bulunduğunu, AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana ile yapılan görüşmelerin çok önemli olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin pek çok sorunda olduğu gibi bu sorunda da diyaloğun temel çözüm aracı olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Babacan, İran'a saldırılıp saldırılmayacağı konusunda olasılık hesaplarına girmek istemediğini söyleyerek, "Ama Türkiye olarak politikamızın hep diyalog yönünde olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. ABD ziyaretim sırasında da İran'ın nükleer programı ile ilgili temel çözümün diyalog yoluyla olması gerektiğini defalarca vurguladım. Sorunlar konuşularak çözümlenmeli" dedi.
ABD Başkanı George W. Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley'in yarınki ziyaretinin hatırlatılması üzerine Babacan, Hadley ile yarın sabah bir araya geleceğini kaydetti, İran hakkında belirli bir çizgileri bulunduğunu ve bunu her ortamda ifade ettiklerini bildirdi.
Türkiye'nin "özü sözü bir, gizli gündemlerden arındırılmış bir dış politika izlediğini" belirten Babacan, Türkiye'nin pek çok sorunun yaşandığı bir bölgede saygın ve merkezi konumda bir ülke olarak ön plana çıktığını belirterek, bunun temelinde güven unsurunun yattığını, Türkiye'nin farklı görüşlere sahip olan ülkelerin tek tek güvenlerini sağlamasının etkin bir rolde olmasında önemli olduğunu söyledi.
Babacan, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın Türkiye'yi ne zaman ziyaret edeceğinin sorulmasına karşılık, Türkiye olarak komşu ülkelerle ilişkilere büyük önem verdiklerini, bu ilişkilerin önemli unsurlarından birinin de üst düzey karşılıklı ziyaretler olduğunu, bunların toplumlara verilen önemli mesaj niteliği taşıdığını kaydetti. Türkiye ile İran arasındaki üst düzey ziyaretlerde sıranın İran tarafında olduğunu ifade eden Babacan, bu çerçevede "Ahmedinejad'ın ziyaretinin zamanlaması ve gündeminin karşılıklı oturup çalışılması gerektiğini" bildirdi. Babacan, Mutteki ile bu ziyaretin ele alınmasının da söz konusu olabileceğini söyledi.
-SURİYE-İSRAİL GÖRÜŞMELERİ-
Bakan Babacan, Suriye ile İsrail arasındaki görüşmelere ilişkin soru üzerine de bu konudaki çabalarının yaklaşık 1 yıldır, ilgili başkentlerde ikili görüşmelerle zemin yoklaması şeklinde sürdüğünü ve iki tarafta da ciddi bir çözüm iradesi görününce tarafların teklifi üzerine kolaylaştırıcı rol üstlendiklerini anlattı.
Görüşmelerde 3 turun bittiğini anımsatan Babacan, samimi ve yapıcı bir havada geçen görüşmeler sonucu kendilerinde, "iki tarafın da gerçekten çözüm isteme konusunda siyasi iradelerinin bulunduğu görüşünün hakim olduğunu" bildirdi. 4. turun birkaç hafta içinde olacağına yönelik hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Babacan, yine İstanbul'da olacak görüşmelerin dolaylı olmaya devam edeceğini, çünkü belli bir aşamaya gelinmeden yüz yüze görüşmeye geçilmesini iki tarafın da arzu etmediğini kaydetti. Babacan, "İki taraf da belli bir aşamaya gelince, tünelin sonunda ışık açık bir şekilde görününce aynı masaya oturmak söz konusu olacak" diye konuştu.
Babacan, Türkiye olarak görüşmelerden ümitli olduklarını yoksa bu işlere girişmenin anlamı olmayacağını söyleyerek, ümit oldukça da bu işi sonuna kadar yürütmenin yararlı olacağını düşündüklerini, çünkü barış ortamı yakalanabilirse bunun bölgeye ve Orta Doğu Barış Süreci'nin diğer hatlarına da çok büyük katkı yapacağını kaydetti.
Türkiye olarak İran'ın nükleer programı ile ilgili bütün ilgili ülkeler ve taraflarla görüştüklerini belirten Babacan, bu tarafların Türkiye'nin de resmin içinde olması gerektiğini kendilerine söylediklerini ifade etti. Babacan, İran konusunda ellerinden geleni yaptıklarını ve güvenilen bir ülke olarak doğru bildikleri görüşleri aktararak, tarafları ikna etmeye çabaladıklarını bildirdi.
Babacan, bu çerçevede, Türkiye'nin Suriye-İsrail görüşmelerinde kolaylaştırıcı olarak adı konmuş, İran konusunda ise adı konmamış bir rolünün bulunduğunu söyleyerek, taraflarla bir görüşme trafiklerinin bulunduğunu kaydetti.
-TERÖRLE MÜCADELE-IRAK-
Babacan, terörle mücadele ve Irak'taki yerel yönetimin bu mücadeleye desteği konusundaki soruları da yanıtladı.
Bu konuyu geçmişle mukayese ederek değerlendirmekte fayda bulunduğunu söyleyen Babacan, Ekim ayındaki Bağdat ziyaretinde merkezi hükümetin bu mücadeleye desteğinin tam olacağı konusunda bir intibalarının oluştuğunu ancak kuzey Irak'taki yerel yönetimin desteği ile ilgili o dönemde ciddi sorunlar bulunduğunu anımsattı.
Yerel yönetimin o dönemde terör örgütüne zımni destek verdiği ve sempati duyduğu yönünde bazı ifadelerde bulunduğunu hatırlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Ancak son dönemde bu ifadelerde bazı olumlu değişiklikler görüyoruz. Kendileri de terör örgütü ile aralarına biraz daha mesafe koyuyorlar ve terör örgütünün sonunun gerçekten gelmesi gerektiğine yönelik demeçler duyuyoruz."
Babacan, bu konuda onların kendi iç politika dengelerini de düşünmek gerektiğini söyleyerek, sadece söylemde değil arazide de aldıkları bazı tedbirlerle örgüte dönük zorlaştırıcı uygulamalar görmeye başladıklarını kaydetti. Babacan, şöyle devam etti:
"Ama yeterli mi? Kuşkusuz değil, daha somut tedbirler alınması gerekiyor. Geçmişten bugüne her ne kadar olumlu bir gelişme varsa da bundan sonraki dönemde de beklentilerimiz yüksek. Daha ciddi ve kararlı bir tutum bekliyoruz. Arazide alınacak tedbirlerle bize söyledikleri iyi niyetlerini ispat etmeleri gerekiyor."
Babacan, Irak'ın kuzeyinde yerel yönetimdeki Neçirvan Barzani ile elçi ve büyükelçi seviyelerinde artık doğrudan diyalog bulunduğunu söyleyerek, böylelikle herhangi bir konu iletilmesi gerektiğinde kendisine anında ulaşılabildiğini kaydetti. Babacan, şunları belirtti:
"Eskiden resmi temastan uzak duruyorduk. Ama son dönemde onların olumlu yaklaşımları oldu ve artık direkt diyalog kurduk. Şimdi bir kapı açılmış durumda, bu aynı zamanda önemli bir fırsat kapısı ve bunu iyi değerlendirerek ilişkilere ivme kazandırmak için önemli bir fırsat."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bağdat ziyaretinin bütün dünyada ses getirdiğini ve barış için atılmış önemli bir adım olarak görüldüğünü bildiren Babacan, Türkiye'nin Bağdat'ta büyükelçiliği açık olan az ülkeden biri olduğunu, Basra konsolosluğunun da yakın zamanda açılacağını, lojistik hazırlıklarının sürdüğünü belirtti.
Neçirvan Barzani'nin Başbakan Erdoğan'ın Bağdat'taki akşam yemeğine katılmasının planlandığını ancak uçak bulamadığı için son anda gelemediğini söyleyen Babacan, Kürt lideri Mesud Barzani ile görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna karşılık, "Bundan sonra yani bu diyalog kapısı açıldıktan sonra, görüşme seviyelerini yükseltmek çok zor değil doğrusu, bunu her an yapabiliriz. Artık bunları gerçekten aşmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Babacan, terör örgütü PKK konusunu Türkiye-Irak ilişkilerinin gündeminden kalıcı olarak çıkartmak gerektiğini söyleyerek, birbirine bu kadar yakın olan iki ülkenin ilişkilerinin bu konudan ötürü zarar görmesinin kimsenin işine gelmediğini anlattı. Babacan, terörle mücadelenin uzun soluklu bir konu olduğunu, akşamdan sabaha çözümlenemeyeceğini belirterek, terör örgütünün son dönemdeki faaliyetlerinin kendisine uygulanan tecridin bir sonucu olduğunu belirtti.
Terör örgütün artık destek bulamadığını ifade eden Babacan, Irak'taki yerel yönetimle ortak bir operasyona gidilip gidilmeyeceğinin sorulması üzerine de merkezi yönetim ile yakın bir temasın zaten bulunduğunu ve bu konudaki somut bir anlaşmayı da sonuçlandırmak üzere olduklarını bildirdi.
-"BEN SÖYLEDİKLERİMİN ARKASINDAYIM. TÜRKİYE'DE ÖZGÜRLÜKLERLE İLGİLİ CİDDİ SORUNLAR VARDIR"
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Avrupa Parlamentosunda geçen Mayıs ayında söylediklerinin arkasında olduğunu belirterek, "Türkiye'de özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar vardır. Bu sorunların bir kısmı çözülmüştür, daha da önümüzdeki dönemde çözülmesi gereken pek çok sorun vardır" dedi.
NTV'ye konuk olan ve gündemdeki konuları değerlendiren Babacan, zaman zaman AK Parti'nin ve kendisinin "Türkiye'yi yurt dışına şikayet etmekle suçlandığının" hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Türkiye şu anda kendi iç siyasi ortamı olarak çok yoğun ve hararetli bir tartışma ortamından geçiyor. Bu tartışmalar sırasında eleştirilerin ya da yaklaşımların dozu rahatlıkla kaçabiliyor."
Örneğin sosyalist enternasyonal konusunun kendilerinin yurt dışında anlattığı bir konu olmadığını belirten Babacan, şöyle konuştu:
"Biz yurt dışındayken geliyorlar insanlar bize anlatıyorlar ya da Türkiye'yi ziyaret ediyorlar, bazen sosyalist enternasyonal üyesi olan partiler CHP'ye hiç uğramadan gidiyorlar. Bu tabii sosyal demokrasi açısından üzücüdür ve bu gerçeği, biz göz ardı edemeyiz üstelik artık Türkiye'nin iç gündemi ya da dış gündemi diye bir şey kalmamıştır. Türkiye'nin iç gündemi bugün artık anında Orta Doğu gündemidir, Avrupa gündemidir, bazı durumlarda dünya gündemidir. Yani bizim bu kendi iç gündemimizdir, bunun sınırlarını Türkiye içerisinde tutalım ve bunun dışında bu tartışılmasın, konuşulmasın, böyle bir şey artık yok bu gerçeği hep beraber görmemiz lazım."
Babacan, Türkiye'de Müslüman çoğunluğun dini özgürlükleriyle ilgili konunun Avrupa Parlamentosunda Dış İlişkiler Komisyonunda çok tartışılan bir konu olduğunu ifade ederek, bu konunun kendi konuşma metninde yer almadığını, bunun Macar ve liberal partiden gelen bir parlamenterin sorusunu sormadan önce yaptığı bir yorum olduğunu ve kendi cevabını verirken parlamenterin yaptığı yoruma katıldığını bildirdi.
Bu sözlerinin "ağır olduğunu söyleyenler olduğunun" belirtilmesi üzerine Babacan şöyle konuştu:
"Onu söyleyenlerin Türkiye'nin gerçeklerini daha iyi tanımak için biraz daha yoğun çaba göstermeleri gerektiğini düşünüyorum, ben söylediklerimin arkasındayım. Türkiye'de özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar vardır. Bu sorunların bir kısmı çözülmüştür, daha da önümüzdeki dönemde çözülmesi gereken pek çok sorun vardır. Yani bunlar yoktur demek, sorunları ortadan kaldırmamaktadır. Kaldı ki Türkiye'yi dışarıdan gözleyen pek çok kurum ve kuruluş da bunları sık sık gündeme getirmektedir. Yani bizim bunları söylememiz ya da söylemememiz sorunların ortadan kaldırmamaktadır. Türkiye'de özgürlüklerle ilgili sorunlar vardır, yaşanmıştır. Son 5-6 yıl reformlara bakıldığında, bu açılımlar sadece Türkiye'deki belli bir dine mensup olan kişilere ait açılımlar değildir ki, herkes istifade etmektedir."
Türkiye'yi daha iyi tanımak gerektiğini belirten Babacan bunun ancak Türk insanıyla daha sıkı temasla olabileceğini söyledi ve "İnsanların kendilerini belli odalara belli çevrelere hapsetmesiyle Türkiye'yi anlamak mümkün değildir. Yani biraz daha araziye açılıp, biraz daha insanlarla konuşup, farklı kesimlerin sorunlarını dinlemenin çok faydalı olacağını düşünüyorum ve bu konuda eleştiri yapanlara da bunu şiddetle tavsiye ediyorum" dedi.
-KERKÜK-
Dışişleri Bakanı Babacan, Kerkük referandumuyla ilgili bir zamanlamanın söz konusu olup olmadığını sorulması üzerine, Irak'ın anayasasında Kerkük'le ilgili bir referandumdan bahsedildiğini ancak bunun oldukça "gri bir alan" olduğunu kaydetti.
Kerkük'te referandumun ne için yapılacağının, kimin oy kullanacağı gibi konuların ucunun tamamen açık olduğunu belirten Babacan, "Kerkük'te bir referandum yapalım yüzde 51 çıkarsa şöyle bir adım atalım gibi bir yaklaşımın biz Kerkük'e ve Irak'ın geneline felaketler getirecek bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Kerkük'ün demografik yapısı manipule edilmiş, zaman içerisinde zorla değiştirilmiştir" dedi.
Babacan, oysa Irak anayasasında referandum öncesinde normalleştirmeden bahsedildiğini vurgulayarak, ancak bu normalleştirmenin henüz gerçekleştirilemediğini bildirdi. Babacan, "Belirsiz bir ortamda çok ciddi sonuçlar verebilecek bir adımın atılmasını biz son derece riskli görüyoruz ve bu zaten ertelenmiş durumda" diye konuştu.
Kerkük referandumunun yapılmasının bugünlerde gündemde olmadığını kaydeden Babacan, bugünlerde en çok yerel yönetimlerle ilgili seçim yasasının, yani yerel seçimlerin nasıl yapılacağına ilişkin yasa tasarısının tartışıldığını bildirdi. Ali Babacan, bu yerel seçimlerde dahi eğer dikkatli hareket edilmezse Kerkük'te huzursuzluk başlayabileceğini düşündüklerini söyledi ve şöyle konuştu:
"Kerkük'le olan yakın ilgimizin sebebi şu; biz Kerkük'ü Irak'ın küçük bir modeli olarak görüyoruz, farklı grupların temsil edildiği bir model. Kerkük'te olabilecek bir anlaşmazlık, bir sıkıntı Irak'ın tümüne yayılabilecektir."
Babacan tek taraflı bir adımın Kerkük için son derece yanlış olduğunu düşündüklerini belirterek, Kerkük'te ne yapılacaksa Kerkük'teki grupların uzlaşmasıyla yapılması gerektiğini kaydetti.
BM'nin Kerkük dahil bir kaç ille ilgili özel bir çalışma yaptığını vurgulayan Babacan, BM yetkilileriyle yakın temas halinde olunduğunu bildirdi.
-"ÇOK DAHA AKTİF BİR IRAK TRAFİĞİ BAŞLAMIŞ DURUMDA"-
Dışişleri Bakanı Babacan, Irak'taki gelişmeleri yakından takip edebilmek için Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik'e ayda en az bir defa kendisini Bağdat'ta görmek istediği, sadece Bağdat'a değil Irak'ın farklı bölgelerine gitmesi ve insanlarla yüz yüze görüşerek Irak'taki tabloyu aktarması yönünde talimat verdiğini söyledi. Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü biz Irak'ı dolaylı bilgilerle, basın üzerinden gelecek bilgilerle ya da sadece bize söylenen ve anlatılanla göremeyiz. Irak'ın resmini görmemiz için arkadaşlarımızın bizzat arazide gelişmeleri, insanları hissederek bize bilgi vermesi lazım ki, bunu da son 3-4 aydır doğrusu yapıyoruz. Çok daha aktif bir Irak trafiği şu anda başlamış durumda."
Babacan, iki ülke arasındaki trafiğe Saddam rejiminde sonra uzunca bir süre ara verildiğini ve bu dönemden sonra yapılan ilk Bakan ziyaretinin geçen yıl Ekim ayında kendi yaptığı ziyaret olduğunu hatırlatarak, son olarak ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın beraberinde bakanlarla Irak'a gitmesinin bölgede çok büyük ses getirdiğini kaydetti.
Erdoğan'ın ziyaretinde ilk defa havaalanında karşılama töreninin düzenlendiğine dikkati çeken Babacan, "Bu aynı zamanda Irak'ın normalleşmesine katkıda bulunan bir ziyarettir" dedi.
-ERMENİSTAN'LA İLİŞKİLER-
Dışişleri Bakanı Babacan, "Ermenistan'la ilişkiler konusunda yakın bir zamanda inisiyatif söz konusu mu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül futbol maçı için Ermenistan'a gidecek mi? Böyle bir ziyareti yararlı görür müsünüz?" sorularına ise şu yanıtı verdi:
"Dış politikamızdaki temel önceliklerimizden bir tanesi, komşularımızla sıfır problem. Ermenistan da bizim komşumuz ve biz Ermenistan'la olan ilişkilerimizin tamamen normalleşmesine ciddi bir dış politika hedefi olarak görüyoruz ve bunun olması için de aslında şimdiye kadar tek taraflı pek çok adım attık."
İlişkilerin soğuk olduğu bir dönemden sonra önce uçuşlara izin verildiğini anımsatan Babacan, daha sonra ise Türkiye'deki birkaç şehir ile Erivan arasında direkt uçuşlara izin verildiğini bildirdi.
Ticaretin dolaylı olsa da yapıldığını kaydeden Babacan, Ermenistan'da Serj Sarkisyan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendisine mektup yazdığını, aynı şekilde Başbakan ve Dışişleri Bakanının belli olmasının ardından Erdoğan ve kendisinin muhhataplarına mektup gönderdiklerini ifade etti.
Babacan bu mektuplarda ilişkileri normalleştirmek istediklerini ve diyaloğa hazır olduklarını belirttiklerini vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan'a futbol maçına daveti, katılıp katılmayacağı ve bu seyahatin katkısının olup olmayacağı konusunda ise şunları söyledi:
"Henüz bir karar verilmiş değil doğrusu, değerlendiriliyor. İyi hesap etmek lazım. Bugün ile maç tarihi arasındaki gelişmelere de bağlı. Bugünden o tarihe kadar neler olacak ona da bağlı doğrusu."
-"SİYASETÇİLER GELECEĞE BAKMALI, TARİHÇİLER GEÇMİŞLE UĞRAŞMALI"-
"ABD Başkan adayı Barrack Obama'nın başkan seçilirse Ermeni soykırımını tanıyacağına" ilişkin açıklamaları olduğunun hatırlatılması üzerine Babacan, 1915 olaylarıyla ilgili ABD Kongresinden, Temsilciler Meclisinden ya da Senatodan geçebilecek böyle bir kararın Türk-Amerikan ilişkilerine çok ciddi zarar vereceğini kaydetti.
Babacan, geçen sene Temsilciler Meclisinin Dış İlişkiler komitesinden böyle bir kararın geçmiş olmasının dahi ilişkilerde travmaya sebep olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Böyle birşey gerçekleşirse Türk-Amerikan ilişkileri hiç bir şey yokmuş gibi devam edemez. Bunun çok ciddi sonuçları olur, çok ciddi olumsuz etkileri meydana gelir. Bu bir karar, bu bir siyasi tercih. 90-100 sene önce bir şey olmuş ya da olmamış, bununla ilgili bir açıklama yapalım ya da yapmayalım mı, yoksa Türkiye gibi bölgesinde, dünyada çok önemli bir ülkeyi kazanalım mı, yoksa bu ülkeyi ilişki yapısı olarak farklı bir yapı olarak mı görelim? Tabii bu artık siyasi bir tercih."
Daha önceki seçim dönemlerine bakıldığında, bu dönemlerdeki yaklaşımla seçimlerin sonrasındaki yaklaşımlar farklılıklar olduğunu belirten Babacan, son ABD ziyaretinde hem John McCain'in hem de Obama'nın yakın danışmanlarıyla ayrı ayır görüştüğünü ve bu toplantılarda 1915 olaylarının iki ülke ilişkileri açısından ne kadar önemli olduğunu kendilerine anlattığını bildirdi.
-"ERMENİSTAN'IN HAYAT KAPISI TÜRKİYE"-
Babacan, Türkiye'nin tarih komisyonu önerisinin hala masada olduğunu da anımsatarak, yazılan mektuplarda bu önerinin tekrarlandığını kaydetti. Ali Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarihimizle yüzleşme konusunda en ufak bir sıkıntımızın, en ufak bir çekincemizin olmadığını açık açık ortaya koyduğumuz bir ortamda meclislerde evet ya da hayır gibi oy kullanarak geçmişle ilgili kanaate sahip olunması, hüküm bildirilmesinin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz. Biz diyoruz ki siyasetçiler geleceğe bakmalı, geçmişle ise tarihçiler, uzmanlar uğraşmalı ve onlar bize söylemeli ne olduğunu ya da ne olmadığını."
Diaspora'ya değinen Babacan, Ermenistan hükümetiyle diasporayı ayırmakta fayda gördüğünü çünkü bazı çevrelerin bu işi artık kendine meslek edindiğini, bu işin ticaretini yaptıklarını, 1915 olaylarıyla ilgili artık ticari müessesenin meydana geldiğini kaydetti.
Babacan, Ermenistan'ın ekonomik açıdan sıkıntılar çektiğini ve bundan dolayı Ermenistan'ın hayat kapısının Türkiye olduğunu belirtti ve konunun devam etmesi ya da yeni bir sayfa açılması konusunda Ermenistan hükümetine önemli bir sorumluluk düştüğünü söyledi.
-KADIN EŞBAŞKAN-
Ali Babacan, "hazırlanan bir raporda Babacan'ın başmüzakerecilik görevi için kadın bir eşbaşkan önerisi getirilmesi" konusunda ise şunları söyledi:
"Kadınların Türk siyasetinde çok daha aktif rol almasını gerçekten çok istiyoruz. Ancak şu ana kadar siyasete olan ilginin maalesef yeteri kadar olmadığını görüyoruz. Türkiye'nin artık bir anlayış devrimi gerçekleştirmesi gerekiyor"
Bu konunun bir kişinin olup olmamasıyla ilgi bir konu olmadığını söyleyen Babacan, bu konuya daha geniş yaklaşmak gerektiğini belirtti ve Mart 2009'da yerel seçimlerin yapılacağını anımsattı. Bazı mesleklerde yüksek oranlarda kadın temsili olduğunu ancak siyaset gibi bazı alanlarda bu temsilin düşük olduğunu kaydeden Babacan, AB müzakerelerine katılanların yüzde 30'unun kadın çalışanlar olduğuna dikkati çekti.
-TÜRKİYE'NİN BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİ-
Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyine geçici üyelik talebinin, AK Parti'nin kapatılması olasılığı durumunda nasıl etkileneceğinin sorulması üzerine Babacan, bu konunun kaygı duydukları bir konu olduğunu söyledi.
EXPO 2015 oylamasını örnek gösteren Babacan, AK Parti'ye karşı açılan kapatma davasını bir unsur olarak kullandıklarını gördüklerini ve dışarıda olumsuz yankılanan gelişmelerin bu tip oylamalara etkisinin olduğunu bildirdi.
Babacan, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyine geçici üyeliğine şu ana kadar ciddi bir destek verildiğini de kaydetti ve "Ümit ediyoruz ki, Türkiye bu önemli sınavları başarıyla atlatır, iç istikrarını korur ve oylama günü geldiğinde istikrarlı, güvenilen bir ülke olarak algılanır" diye konuştu.