Kütahya'da, partisinin seçim irtibat bürosunun açılış töreninde konuşan Devlet Bahçeli, yerel seçimlerin, bin 394 seçim çevresinde 25 siyasi partinin katılımıyla yapılacağını hatırlattı.
MHP'nin, kuruluşunun 45'inci yılını kutladığı bu günlerde, yerel seçimlere çok iyi hazırlandığını belirten Bahçeli, değerli şahsiyetleri aday gösterdiklerini söyledi. Bu değerli adaylardan birinin, Kütahya Milletvekili ve Belediye Başkan adayı Alim Işık olduğunu dile getiren Bahçeli, "Alim Işık bey, Türk eğitimi ve öğretimine, üniversite hayatında çok yüksek katkılar sağlayan gerçek bir bilim insandır" ifadesini kullandı.
Seçim çalışmalarının, son 10 günde özellikle yağmurla bereketlenerek sürdüğünü söyleyen Bahçeli, dün Kırklareli'nin Vize ilçesinde bulunduklarını anlattı. Oraya geç saatlerde ulaştıklarını dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Vize'de kim yaşıyorsa çoluk çocuk toplanmıştı. Bol da bir yağış vardı. Orada vatandaşlarımızın arasından topluca bir ses yükseldi. O ses şuydu; 'Yağmur bereket, Milliyetçi Hareket.' Bu, halkın içinden gelen samimi bir sesti. Bugün de rahmet yağıyor ve inanıyorum ki yağmur bereket olacak ve Milliyetçi Hareket Partisi Kütahya'da belediye başkanlığını kazanacak. 30 Mart seçimleri, çok önemli bir seçim olmuştur. Diğer belediye başkanlığı seçimlerinden çok daha farklı bir anlam ve misyon yüklenmiştir. Burada sadece belediye başkanlığı seçimi olmayacak, Türkiye'nin gelecekte siyasetini de şekillendiren bir sürecin başlangıcı olacak. Çünkü 30 Mart'ta belediye başkanımızı seçiyoruz ama 28 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı seçimi var ve 2015'te en geç 12 Haziran'a kadar milletvekili seçimleri olacak. Demek ki bu süreç, Türkiye için çok önemlidir."
Suriye'de iç savaş nedeniyle 130 bin civarında insanın öldüğünü, 2 milyona yakın kişinin de ülkeyi terk ettiğini ve bunların 700 bininin Türkiye'ye geldiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kilis'te, Gaziantep'te, Kahramanmaraş'ta ve Hatay'da varlar. Oralardan da Türkiye'nin her tarafına doğru aç, susuz, kimsesiz halde yayılmaktadır. İşte böyle bir süreçte PKK'nın uzantısı olan, PYD denen örgüt, fırsat kollayıp oradan batı Kürdistan özerklik yönetimini organize ederek yeni bir yapılanmaya girmiştir. Irak'ta var. Suriye'de var. Türkiye'de ise Sayın Başbakan'ın Barzani'yle beraber Diyarbakır'da bulunup 'kuzey Kürdistan' sözünü kullanması ve bu süreç içinde neyin müzakeresini yapmışlarsa o müzakere sonucu ulaşmak istedikleri yer bugün için anlaşılıyor ki kuzey Kürdistan ve özerklik yönetimidir. 3-4 gün önce de Meclis'te yeni bir paket, demokratikleşme paketi adı altında bu özerk yönetimi şekillendirecek, ona meşruiyet kazandıracak, hukuki destek sağlayacak bir ihanet paketi daha çıkmıştır. Bütün bunları gördüğümüz zaman Türkiye, bölünmenin eşiğine gelmiştir. Bu, 11 yıllık iktidar döneminde olmuştur. Şimdi Kütahya'dan sesleniyorum. Türkiye'yi kimseye böldürtmeyiz. Türkiye'de bölücü terörle Kürt kökenli kardeşlerimizi birbirine karıştırmayız. Kürt kökenli kardeşlerimiz, bin yıllık kardeşlerimizdir. Komşuluğumuz var. Kız alıp kız vermişiz. 4 milyonu aşkın yuva kurmuşuz. Şimdi kalkıp bu ihanet yolcularına bunları teslim edemeyiz. Türkiye'yi onlara veremeyiz. Sonuç olarak şimdi her tarafta söylüyoruz; en son söz bizimdir. En son söz de Türkiye'yi kimseye vermeyiz. Türkiye'de milletimizin gücüyle aile fertleri olarak Kürt kökenli kardeşlerimizi kimseye yem ettirmeyiz. Türkiye'de terörün kökünü kazır, birlik ve beraberliğimizi devam ettiririz. Ne bir karış toprak veririz ne bir insanımızı kaybederiz."
"Yoksulluk gittikçe yaygınlaştı"
Devlet Bahçeli, 11 yıldır yasamada, sayısal çoğunluğun iktidarda olduğunu söyledi.
Medyanın da iktidarın emrine girdiğini öne süren Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir medya patronu, bir açıklamadan dolayı Başbakan tarafından azarlanıyor, o da hüngür hüngür ağlıyor. Bu ne demektir? Türkiye, böyle bir sürecin içine girerken Türkiye'nin durumları da gittikçe ağırlaşıyor. Sosyal, ekonomik yönden gelir dağılımındaki adaletsizlik gittikçe yaygınlaşmış. Nüfusun yüzde 20'lik bir grubu en fazla gelire sahip olan bir grup ise yüzde 20'lik bir başka grup, en düşük gelire sahip olan insanlar olarak toplumda ifade ediliyor. Bir tanesinde gelirin yüzde 56'sı alınıyor, diğer tarafında ise gelirin yüzde 4-5'i alınıyor. Şu aradaki farka bakınız. Bu uçurum gittikçe açılıyor, tehlikeli bir boyut alıyor."
Esnaf, çiftçi, işçi ve memur kesimlerinin durumlarının belli olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"17 Aralık, yolsuzluk ve rüşvetin sorgulandığı gündür, Türk milleti için yüz karasıdır. Bugünkü iktidar açısından da bir yüz karasıdır ve Türkiye için bir büyük kötü gündür. Şimdi bunu iyi anlamak lazım. Bugün 81 gün oldu. Türkiye'de hala yolsuzlukla rüşvetin üzerine gidilmiyor, üstü örtülmeye çalışılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, bunu kendisine yapılmış bir komplo olarak ifade ediyor, 'Bana tuzak kuruluyor' diyor, 'Benim iktidarım kıskanılıyor' diyor. Arkasından da 'Bir yargı darbesiyle beni yıkmak istiyorlar' diyor. Bunların hepsi korku. Çünkü yolsuzluğun bugünkü gelişimi içinde göbeğinde kimin olduğu çok iyi anlaşılıyor. Artık her şey ayaklara düştü. Böyle bir durum karşısında Sayın Başbakan, evladıyla olan konuşmalarında da kalkıyor diyor ki 'Bunlar bana yapılan bir montajdır.' Sayın Başbakan, bir operasyon var, o operasyonda 41 kişi tutuklanmış, o operasyonda genel müdür var, belediye başkanı var, iş adamları var, 4 tane bakan ve çocukları var, bir de İran'dan gelmiş, ne idüğü belirsiz bir uşak var. Bu İran'dan gelen, bakanları avucunun içine almış, hepsine rüşvet veriyor, hepsine yolsuzluk yaptırıyor. Kendisi de İran'ın menfaatine kara para aklıyor, altın kaçakçılığı yapıyor. Bu arada bir banka müdürü, evinde 4,5 milyon dolar parayla yakalanıyor. Bu da ayakkabı kutusuna konulmuş halde. Şimdi soruyorum. Çocuğa kalkıp bir ayakkabı aldınız, getirdiniz, kendisine verdiniz. Çocuk o gün ayakkabıyı giymez, yatağın başucuna koyar, sabahı bekler. Böyle olmaz mı? Alayımız bunları yapmadık mı? Fakat ayakkabı kutusunun içine herhangi bir şey koymak aklımıza gelir mi? Bunların aklına ayakkabı kutusuna 4,5 milyon dolar koymak gelmiş. Şu rezalete bakın. Bu nasıl mahkemeyse 'Haydi git, çıktın' diyor, 'İleride davan görülecek, şimdi tahliye edildin.' O da hemen pılını pırtısını topluyor. Çıkarken ayakkabı kutusu orada kalınca oradaki kolluk kuvvetleri, 'Şu ayakkabı kutularını da al git' diyor. Böyle bir yolsuzluk ve rüşvetle bu ülke yönetilmez."