MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) haklarının ve itibarının psikolojik karalama kampanyaları karşısında korumasız bırakıldığını ve bunun bir yönetim zafiyeti olduğunu ifade ederek, ''Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir'' dedi.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin ağır siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuştuğuna dikkati çekerek, ''özellikle son aylar içinde yaşanan vahim gelişmelerin neden olduğu güvensizlik ve gerginlik ortamının, toplumda endişe ve kuşkuların giderek artmasına yol açtığını'' ifade etti.
''Ergenekon'' soruşturması kapsamında yapılan son gözaltına alma uygulamalarının kamuoyunda geniş ve haklı yankı bulduğunu ifade eden Bahçeli, MHP'nin, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin temsilcisi olarak adaletin ve meşruiyetin herkese lazım olduğuna yürekten inandığını belirtti. Bahçeli, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin yaşadığı bunalımın derinleştiği bir ortamda, gerekçesi ne olursa olsun demokrasimize, huzur ve güvenliğimize tehdit olan bütün yasa dışı oluşumların tespiti ve ortaya çıkartılması; mahkemelerde yargılanması ve davaların da makul bir süre içinde sonuçlandırılması, toplumumuzu rahatlatacak adımların başında gelmektedir.
Ancak huzur ve esenliğimize musallat olan bu yapıların ortaya çıkarılması adına yürütülen soruşturmalar esnasında, hakkında suç isnat edilmeden, henüz bir iddianame hazırlanmadan görevi, mevki ve adresi belli olan şahısların adalete intikal şekilleri ve yöntemleri ile bunların medyada yer alma ve yorumlanma biçimleri tartışmaya açıktır.
Demokratik sistemin bir unsuru olarak önemli bir kamu hizmeti veren basın ve yayın kuruluşlarımızın sayfa ve ekranlarında yer alan haber ve yorumların maksadını aşarak objektif olmaktan uzaklaştığı, şahıs ve kurumları zan altında bırakacak, cepheleşmeleri körükleyecek, hukuki süreçleri etkileyecek, toplumu gerçeklerden ve sağduyudan uzaklaştıracak bir anlayışın hakim olduğu görülmektedir.''
''Mahkemelere, emniyet makamlarına, istihbarat birimlerine veya haberleşme kurumlarına ait olup mahremiyet taşıması gereken konu, belge ve evraka, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan zafiyetler sonucu karanlık odaklar tarafından nüfuz edildiğini'' savunan Bahçeli, ''Basın hürriyeti adı altında bu sızma haberleri yayınlamaya meyyal olan medya kuruluşlarına taşındığı ortadadır'' dedi.
-''TSK'YA YÖNELİK KARALAMA KAMPANYASI''
''Özellikle son zamanlarda, içte ve dışta yürütülen sistematik bir karalama kampanyasının, vazgeçilmez anayasal kurum olan TSK'ya yöneldiğine dair kanaatlerimizin arttığı bir dönemde, bazı emekli mensupları hakkında başlatılan hukuk sürecini kullanarak bu kurumumuzu zan altında bırakacak yorumlardan kaçınılması ahlak ve sorumluluk gereği olmalıdır'' görüşünü ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
''Terör örgütü ile kahramanca mücadeleyle geçen yılların ardından binlerce şehit ve gazi vermiş ve halen en zor şartlar altında bölücülükle mücadelesini sürdüren bu kurumun haklarının ve itibarının psikolojik karalama kampanyaları karşısında korumasız bırakılması düşünülemeyecek bir yönetim zafiyetidir. Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir.
Hakkında yapılan açıklamalar, haberler ve ithamlar karşısında, yalnız bırakılmaması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendisini savunmaya mecbur kalacağı bir sürecin bu köklü kurumumuzu yıpratabileceği, çok kritik bir dönemde yürütmekte olduğu vatan hizmetini ve terörle mücadele azmini etkileyebileceği anlaşılmaktadır.''
MHP'nin, TBMM çatısı altında yürüttüğü yapıcı, dengeli ve çözüm öneren siyaseti ile dün yaşananlar karşısında şahısları ve olayları değil ilkeleri savunduğunu ifade eden Bahçeli, MHP'nin bugün de yaşanan dönemi, aynı ilkeli tavırla; hakkaniyeti, adaleti, insan haysiyetini ve hürriyeti önceliğine alarak tam bir demokrasi ve ahlak duruşu gösterdiğini belirtti. Bahçeli, şunları kaydetti:
''Beklentimiz, suç ve suçlu ararken, masum insanların şeref ve haysiyetlerini incitecek davranışlardan uzak durulması, uygulamaların hukuki ancak insani çerçevede ele alınmasıdır.
Aksi tutumların devamı halinde adalet siyasetin ve ideolojik çekişmelerin gölgesinde kalarak güven kaybedecek ve kamuoyu sözde 'rövanş' almak isteyen odakların kısır çekişmeleri karşısında, demokrasi dışı kurtuluş yollarına hoşgörü ile bakmaya başlayabilecektir.
Dileğimiz, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin kardeşliği, devletimizin dirayeti açısından beka düzeyinde yüksek tehditlere maruz kaldığımız bu dönemde, herkesin acilen sağduyu göstermesi, siyasi kutuplaşmaların ve gerginliklerin aziz Cumhuriyetimizin ve büyük Türk milletinin hasımları dışında kimseye bir yarar sağlamayacağının idrak edilmesidir.
Yapay tartışmaların ve çatışmaların bulandırdığı puslu hava dağılarak üzerine örttüğü gerçek gündem ortaya çıktığı zaman, Türkiye'nin çok ciddi bir bölünme ve ayrışma tehlikesini yaşamaya başladığı anlaşılacak ve umarız ki geç kalınmış olmayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, devlet ve millet kaynaşmasının temsilcisi olarak, ülkemizin sorunlarına demokratik nizam içinde müdahil olmayı, yaklaşan tehlikeler karşısında herkesi uyarmayı ve Cumhuriyetimizin temel değerlerinde buluşma çağrılarını sürdürmeyi büyük Türk milletinin kendisinden beklediği milli bir sorumluluk ve görev olarak görmektedir.''