Dersim katlimanını ilginç benzetmelerle açıklayan Bahçeli böylelikle statiko yanlısı tavrını bir kez daha ortaya koyarak partisnin Alevi açılımını da bitirmiş oldu. Bahçeli konuyla ilgili şunları söyledi;
"DERSİM'İN İSMİNİ KOYMAK LAZIM"
Dersim'de cereyan eden hadiselerin her şeyden evvel tanımını ve ismini koymak lazımdır.
Milletimizin bu konuda daha iyi aydınlatılması için siyasiler değil, tarihçiler, milli vicdanlarını ipotek ettirmemiş aydınlar konuşmalıdır.
Londra'daki, Moskova'daki, Vashington'daki, Paris'teki arşivlere de girilmeli, kimin kiminle sarmaş dolaş olduğu, ne gibi senaryolara destek verildiği netlik kazanmalıdır.
Fakat üzeri örtülemeyecek kadar bariz bir gerçek vardır ki, o da Dersim olaylarının Başbakan'ın sunduğu gibi katliam değil; apaçık bir ayaklanma olduğu hususudur.
Düşünebiliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, kendi tarihimizdeki bir isyana katliam diyebilmektedir.
Sayın Başbakan eğer biraz onurun, merhametin ve şerefin varsa bu iftirandan dolayı özür dilersin ve sözünü geri alırsın.
Hele hele huzurlarında bu yalanı ve temelsiz suçlamayı dile getirdiğin kendi partinin il başkanlarından helallik alırsın.
Şundan emin ol ki, şu an hayatta olmayanların haklarını çiğnemen, pervasızca haklarını yemen karşılıksız kalmayacak ve bunun vebali iki cihanda da yakanı bırakmayacaktır.
"BUGÜNÜN PKK'SI NEYSE DERSİM KALKIŞMASINA TEVESSÜL EDENLER DE AYNISIDIR"
Başbakan ve kol kola girdiği teslimiyet korosu ne söylerse söylesin; Dersim vakası bir isyan girişimidir ve Türk devletinin egemenlik haklarına küstahça meydan okumadır.
Bugünün PKK'sı, KCK'sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır.
Bu aşamada sormak isterim ki; bu zaman diliminde bölücü teröre karşı alınan tedbirlerin, yapılan operasyonların özrünü gün gelecek birileri de dileyecek midir?
Hükümetin talimatlarıyla görev yapan kamu görevlilerinden, gün gelecek tıpkı bugünkü gibi hesap sorulacak, isimleri kirletilerek verildikleri yerlerden sökülüp atılacak mıdır?
Ve özür furyası basiretsiz, kötü niyetli ama siyasi yetki almış ellerce sürdürüldüğü müddetçe bu devlet, bu coğrafyada nasıl yaşatılacak ve nasıl ayakta tutulacaktır?